RİSKLER ARTIK DAHA YÜKSEK
Arjantin’de 13.’sü gerçekleştirilen G-20 zirvesi, siyaset ağırlıklı gündemin gölgesi altında ABD ve Çin odaklı olmak üzere yapılan, korumacı politikalarla ilgili açıklamalar ve verilen mesajlar arasında sona erdi. Kasım seçimlerini en az hasarla geçmeyi başaran Trump, ülkesinin Çin’e karşı verdiği dış ticaret açığını kapatmak amacıyla 200 milyar dolarlık ürüne yönelik %10 oranındaki gümrük vergisini %25’e çıkaracağı şeklinde uygulamaya koyacağı açıklamasını 90 gün süre geçtikten sonrası olarak değiştirip yaptığı jesti, Çin’de ABD’den aldığı malları artıracağını ifade ederek karşılıksız bırakmadı. Bu tür karşılıklı jestlerin geçici değil sürekli olması, yavaşlama sürecine giren dünya ekonomisi için iyi bir haber olacaktır. ABD’nin ekonomi alanındaki rekabet savaşında Çin’e karşı geride kalmasından dolayı verdiği dış ticaret açığını kapatmak için, gümrük tarifelerini artırmak yoluyla değil de fiyat ve kalite avantajına sahip daha inovatif mal ve hizmetler ortaya koyarak cevap vermesi, dünya ekonomisinin geleceği açısından en olumlu beklentidir. Fakat her ne kadar karşılıklı olumlu atılsa da Trump’ın, özellikle 2019 yılında Çin’e karşı baskın bir politika izlemek ve yine ABD tarafından yapılan açıklamalara göre soruşturması devam eden Huawei şirketinin üst düzey yöneticisine yönelik yapılan tutuklama gibi atraksiyonlarla dış ticaret açıklarını kapatmaya çalışacağı yüksek olasılıktır. Sadece bu faktör nedeniyle dahi, 2019 yılı zor geçecektir. Başkanlık seçimlerinin yapılacağı 2020 yılında ise, kendi iç piyasasından gelen yoğun tepkiler nedeniyle başta Çin olmak üzere dış ticarette açık verdiği ülkelere (AB, Kanada, Meksika, Brezilya) yönelik korumacı politikalarını yumuşatmak suretiyle, hem ABD’ye hem de dünyaya barışçıl ve istikrarlı bir ekonomi vaat ederek seçimlere girerek kazanmayı düşünecektir. 2020’deki seçimi bir daha seçilme olanağı yasal olarak mümkün olmayan Trump’ın kazanması, dünyanın en az 4 yıl daha strese girmesi anlamına gelmektedir.
Dünyanın ekonomi başta olmak üzere siyasi, askeri ve toplumsal gelişmeler açısından geçen yüzyıla göre gelecek adına daha kötümser bir düşüncenin hakim olmasının nedeni, salt ABD-Çin arasındaki ticarette yapılan bilek güreşi değil, kuşkusuz. ABD ekonomisindeki olumlu beklentilere rağmen, istikrarlı bir şekilde geleceğe bakılamamaktadır. Bunun en önemli göstergesi ise, 2019 yılındaki FED’in faiz belirlemelerinde kaç kez değişikliğe gideceği hakkında, olası gelişmeler üzerinden bir çok görüşün ortaya atılmasıdır. Çünkü ABD ekonomisi için genel anlamda olumluluk trendi pozitif olsa da, aynı zamanda açıklanan bir çok veriye göre soru işaretlerini de bünyesinde barındırmaktadır. Örneğin ABD fabrika siparişleri, Eylül ve Ekim aylarında olumlu gerçekleşmezken, dayanıklı mallarla talep aylık bazda %4’ten fazla düşüş gösterdi. Buna benzer olumsuz sonuçlarla olumlu gelişmeleri birlikte yaşayan ABD ekonomisinde, 2019 yılında büyüme oranının bir miktar yavaşlaması sürpriz olmayacaktır.
2019 yılında dünya ekonomisinin büyümesini etkileyebilecek bir diğer unsur Brexit’in sürecinin nasıl sonlanacağıdır. AB ile İngiltere arasında bir boşanma gerçekleşecekse, artıları ve eksileri masaya yatırılması ve ülkelerin meclislerinde onaylanarak gerçekleşmesi beklenen en iyi senaryodur. Zorlama bir ayrılık veya birliktelik sadece iki tarafın (AB-İngiltere) ekonomisini ve siyasi istikrarını zora sokmaz, aynı zamanda bizim gibi AB ülkeleriyle önemli derecede ithalat ve ihracat gerçekleştiren ülkelerin dış ticaret ve cari dengelerini de olumsuz etkiler.
Küresel ekonomide sonuçlar doğuracak bir faktör de petrol fiyatlarının hangi düzeylerde seyredeceği, istikrar yakalayıp yakalayamayacağıdır. OPEC üyesi olan ve olmayan ülkelerin petrol politikaları şimdiki gibi devam ederse, petrol fiyatlarının istikrarlı bir düzeye oturması beklenmemelidir. Yine de ülkelerin hesaplarını, çok olağan üstü şartlar gerçekleşmeyeceği varsayımıyla, 50 $ - 60 $ arasında ortalama bir petrol fiyatına göre yapmaları gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Söz konusu petrol fiyatlarının 60 $ seviyesi üzerinde seyretmesi, yine petrol ithal bağımlısı konumundaki Türkiye için, cari açığı kapatma adına pek olumlu bir beklenti olmasa gerektir. Dışsal faktörler şeklinde gerçekleşecek söz konusu olası olumlu veya olumsuz gelişmelerin üstesinden gelebilmemiz ülke olarak, içsel iktisadi, siyasi ve toplumsal sorunlar karşısına “Türkiye’nin çıkarları” ortak paydası etrafında toplanmamız veya toplanamamamıza göre şekillenecektir, seçim bizim.
Soru: Vergi kaçakçılığı gibi harç kaçakçılığı olur mu? Neden?
Sözün Gözü: İnsanlar ikiye ayrılır, doğruyu konuşanlar ve menfaatine geleni yapanlar.