Büşra Aksakbağı Ay
Büşra Aksakbağı Ay Evimizin İçindeki Bomba

Evimizin İçindeki Bomba

Dünyada televizyonculuk nasıl işliyor bilmiyorum. Fakat Türkiye’de hiç iç açıcı durumda değil. Yapılan diziler, programlar hepsi bubi tuzakları ile dolu. Algıya son derece açık olan toplumumuz için bu oldukça ciddi bir tehdit. Kaçımız farkındayız bilmiyorum ama hepimiz milyarlarca lira vererek evimizin tam ortasına bir bomba koyuyoruz.

Sabah erken saatlerde açılan televizyonda karşımıza sabah haberleri çıkıyor. Açtığımız her kanal bir siyasi ideolojinin propagandasına yönelik haberleri sunuyor. Kimi kanal yapılan iyi şeyleri bile kötü göstermenin, kimi kanal ise yapılan kötü şeylerin bile iyi gösterilmesi peşinde. Sabah sabah maruz kaldığımız yoğun propagandayı sindiremeden gündüz kuşağı devreye giriyor. İzledikçe “Aman Allah’ım” demekten insan kendini alamıyor. Akşam oluyor “prime time” denilen televizyonun en çok izlendiği zaman diliminde diziler başlıyor. Dizilerde şiddet, tecavüz, çetecilik gırla gidiyor. Dizide mafya babası parlatılıyor. Ve izleyici o karakteri seviyor. Normal şartlarda aklı selim bir insan mafya sever mi? Sevmez tabi. Ama sevdiriyorlar. Kaçakçılık yapan, sürekli adam öldüren karaktere bir şey olacak diye heyecanla izlettirmeyi başarıyorlar. Sabahtan akşama kadar kavga, çarpık ilişkiler, kötülüğün saf hali izlettiriliyor. Farkında olmadan oturduğumuz yerden propagandaya maruz kalıyoruz. İzledikçe, dinledikçe normalleşiyor. Tecavüz, cinayet, adam kaçırma hatta ensest ilişkiler bile. Hepsi çok olağan gelmeye başlıyor.

Yeni nesil ebeveynler çocuklarının psikolojilerini korumak adı altında her şeyi yapmaya hazırlar. Öğretmeni, çocuğuna sesini mi yükseltti neredeyse okulu basacak raddeye geliyorlar. Arkadaşı ile problemleri mi var hemen panter gibi olaya dahil oluyorlar. Fakat o çocukların televizyonda gördükleri ve psikolojilerine etkileri zerre akıllarına gelmiyor.

Birde bu gündüz kuşağı öyle bir illet ki bir kere göz ucuyla baktığında bile devamı geliyor. Kendimden biliyorum. Televizyon izleyen birisi sayılmam. Takip ettiğim bir dizi dahi yok. Bir işle uğraşırken arkada ses olsun diye açarım genelde. Fakat işlenen konular öyle enteresan ki insan doğasında bulunan merak duygusuna yenik düşerek izlemeye başlıyor. Varın siz düşünün ortalama bir televizyon izleyicisini nasıl içine çektiğini.

Neyse ki evlilik programları bitti. Gerçekten Türk televizyonculuğu için büyük bir kabustu. Televizyonlarda sabahtan akşama kadar kendine karı/koca arayan bir acayip insanlarla doluydu. Onlar bitti derken şimdi her gün televizyonlarda DNA sonuçları açıklanıyor. Kim kimi kiminle aldatmış, kim kimin çocuğu. AZ SONRAAAAA… diyerek bütün insanlar sabahtan akşama kadar televizyon başında zehirleniyor. Bu zehri alan ebeveynler yeni nesli yetiştiriyor. Uyuşturucu, sigara, alkol bağımlılığı ile nasıl mücadele ediliyorsa bu da en az onlar kadar mücadele edilmesi gereken bir durum. Bu uyuşturucunun legal olması onu daha az tehlikeli yapmıyor.

Bu bağlamda maalesef ülkemizin en büyük eksilerinden birisini de dile getirmeden bitirmek istemiyorum. Medya karşısında etkiye en açık ve en hassas grup olan çocuklar. Devletimiz bu dersi yakın zamanda ortaokul müfredatlarına ekledi. Fakat seçmeli olarak eklediği yetmezmiş gibi medyayla en ufak ilgisi ve bilgisi olmayan boşta kalan diğer branş öğretmenlerine ders verdiriyor. Medya Okuryazarlığı dersi kesinlikle zorunlu olmalı ve iletişimciler tarafından verilmelidir. Medyaya karşı bilinçlenmenin hayati önem taşıdığını daha fazla zaman geçmeden anlamamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Büşra Aksakbağı Ay Arşivi