Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci PUANIN KADAR KONUŞ

PUANIN KADAR KONUŞ

İlk sınav değildi ne de son olacak bu yılki üniversite sınavı. Ortalama bir öğrenci, talebelik hayatı boyunca yüzlerce sınava giriyor. Bunlar yetmiyor, daha başka sınavlar geliyor önüne. Sınavlar ne biter ne son bulur. Hayatın kendisi bir sınav olduğuna göre madem, kaçılacak yer de yoktur zaten.

Son LYS rekor bir hızda açıklandı. Binlerce öğrenci aldıkları puan ve girdikleri sıralamaya göre bir tercihte bulunacaklar. Sınava hazırlıktan daha meşakkatli bir süreç tercih yapmak. Gerek öğrenciler gerekse veliler kafaları karışmış, tereddüt dolu, tedirgin ve kaygıyla koşuşturacaklar dershane, okul, ev arasında.

Kısa aralıklarla değişen sistem nedeni ile her yıl istemediği bölüme gitmek durumunda kalan onca genç insanımız, gittiği okulda kendini ifade edemediği için mutsuz öğrenciler ve yaptığı işi beğenmeyen toplum üyeleri. Puanı yüksek ve sıralaması iyi olanlar kaliteli bir üniversitede rahat ederek okuyabilme telaşında iken daha düşük puan alanlar ailesine, ruhuna, iş imkanına uygun bir yüksek öğretime yerleştirilme umudunda.

Bu sınav sisteminin yüzde yüz başarılı olduğunu söylemenin mümkün olamayacağını sistemin başındakiler bile biliyor. Lakin alınacak öğrenci sayısı da başvuran öğrenci sayısı da net olarak belli. İşte burada karşımıza puanlar çıkıyor. Kaç puanın varsa o kadar söz sahibi oluyorsun. Aslında tek başına bu da yetmiyor, tercih ettiğin bölümü kaç kişi kaçar puanla istemiş, kontenjan ne kadar ve genel sıralama da kaçıncı olmuşsun hepsi ayrı birer veri ve ölçek.

Malum birinci olan öğrencimiz beş yüz tam puan almıştır. Her dershanenin de birinciyiz açıklamasına şaşmıyor değilim. Lakin onların açısından haklılar; puan türleri var, gene ortalama var, kazandırdığı öğrenci sayısı var, yani var da var. Bu birinciler, misal matematik fen alanında tam  puan alan öğrencimiz hangi üniversitenin hangi fakültesinin hangi bölümüne gidecektir. Bu kadar puanla giremeyeceği bölüm yoktur değil mi? Tıp da olur mühendislik de, mühendis demişken bilgisayar da var uçak mühendisliği de. Oysa bunların her biri diğerinden farklı ilgiler, yetenekler, beceriler ister. Buna kim karar verecek?

Gençlerimizin durum ve şartlar ne olursa olsun en azami noktada kendi karakter ve ruhlarına uygun bir şehirde bir bölüm ve bir üniversitede okumak için şartları zorlamaları yani istedikleri ama gönülden istedikleri bir meslek dalına yönelmeleri arzumuzdur. Bununla birlikte üniversite meslek edinme köprüsü olarak görülmemeli ancak buna bir araç olarak algılanmalıdır. Üniversiteler bilgi üreten yerlerdir, gençlerimizin buralarda ülkelerine, çevrelerine, kendilerine faydalı çalışmalar yaparak bu toprakların kültürel, bilimsel, tarihsel, sosyal gelişmesine katkıda bulunacak bilgi donanımına kavuşacakları umulmaktadır.

Puanıma göre değil de istek ve arzuma göre, beceri ve yeteneğime göre, karakter ve tarzıma göre bir bölümde okumayı tercih ederim oysa. Bakın bu cümle de bir tercihle bitti.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi