Peygamber Sevgimiz
Peygamberler, insanlığın başlangıcından itibaren Rabbimiz tarafından insanlığa hidayet rehberi olarak görevlendirilmiş seçkin kullardır. En güzel ahlâkla bezenmiş insanlığın kurtuluş reçetesinin ete kemiğe bürünmüş abideleridirler. Peygamberlere iman etmek imanın esas şartları arasında yer alırken Kur’an-ı Kerimde: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân,31) ayetiyle bu sevgiye vurgu yapılmıştır. Mensubu olmakla müşerref olduğumuz aziz milletimiz de İslam’la müşerref olduktan sonra Peygamber Efendimize olan sevgi ve muhabbetini her zaman üst perdede yaşamış ve peygamber yolunun yolcusu olma uğruna ömrünü vakfetmiştir.
Milletimizin peygamber sevgisi, kaynağını Hicret esnasında ölümü göze alarak Peygamberin yatağına yatan Hz. Ali’den, Uhud meydanında ölüm kusan oklara hedef olan Şehitler efendisi Hz. Hamza’dan, Peygamberin çağrısıyla evinde ne var ne yok hepsini infak eden Hz. Ebu Bekir’den, almaktadır. Öyle ki Meleklerin dahi kendisinden hayâ ettiği, Hayâ ve edep abidesi Hz. Osman’dan, Peygamberimizin: “Ey Allah’ım! İki Ömer’den biri ile İslam’ı aziz kıl, güçlendir.” diye dua ettiği ve kabul olmuş duası Hz. Ömer’den almıştır.
Diğer taraftan 63 yaşına geldiğinde, Allah Resulü bu yaşta dünyadan göç eyledi diyerek yeryüzünde gezmeyi kendine ar edip yer altında çilehane kazdırarak geri kalan ömrünü burada tamamlayan, Pir-i Türkistan H. Ahmet Yesevî ’den ve onun rahle-i tedrisesinde eğitim alıp dünyanın dört bir yanında İslam sancağını dalgalandıran Alperenlerden almıştır.
Bizim Peygamber sevgimiz, Medine’den ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’u fetheden ordunun içerisinde yer alıp peygamberin övgüsüne mazhar olmak isteyen Ebu Eyyub Sultan Hazretlerinin azminde ve Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli diyerek canlarından geçen aziz şehitlerimizi âgûşunu açıp duran Peygamberde vücut bulmuştur. Bize peygamber sevgisi, Anadolu’nun hamurunu Allah aşkı ve Peygamber muhabbetiyle yoğuran, erenlerden, evliyalardan gelmektedir. Bizim sevgimiz Kelimeleri nakış nakış işleyen, Anadolu insanını ve tüm insanlığı ince bir üslûpla sevgiye ve hoşgörüye çağıran Anadolu’nun mütevazı şairi Yunus Emre’nin dizelerinde:
Canım, kurban olsun senin yoluna
Adı güzel, kendi güzel Muhammed (Yunus Emre)
diyerek ahenge dönüşmüştür. Mevlâna’nın semazenlerinde Hacı Bayram-ı Velinin müritlerinde, Hacı Bektaş-ı Velinin canlarında Anadolu’nun elleri nasırlı ağzı dualı peygamber ismi zikredildiğinde kalbi çarpan, gözleri buğulanan dilinden salat ve selam dökülen koca yürekli insanında vücut bulmuştur.
Bu bir aşk meselesi bu aşkı herkes anlayamaz. İslam’a olan kinini öğretim üyesi kisvesiyle kusan müfteriler hiç anlayamaz, keşke anlasalardı.. Selam ve dua ile…