Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu Özelleştirme değil, yanlış özelleştirme sorun

Özelleştirme değil, yanlış özelleştirme sorun

Türkiye bir zorlukla başa çıkmaya başladığında enteresan bir dille adeta, ülke üzerinde karabulutlar geziyormuş gibi bir algı oluşturmaya odaklanmış olan CHP’li bazı isimler ve muhalif medya, korona virüs konusunda da yine o bildik tavrına devam ediyor.
 
Kendilerini, Türkiye’nin bir siyasi partisi gibi değil de, Türkiye’ye düşman bir ülkenin düşünce kuruluşu gibi ortaya atıyorlar.
 
Ülkemizde sağlık alanında yapılanlar, dünyada birçok ülkeye örneklik teşkil ederken; muhalifler tarafından durmadan eleştirilip duruyor. Türkiye’nin sağlık alanında, gelecek 50 yıllık bütün sorunların çözümüne anahtar niteliğindeki Şehir Hastaneleri’ne karşı düşmanlıkları hepimizin malumuydu. Bu örneklere bir yenisi daha eklendi.
 
Bütün açıklamalara rağmen CHP’li bazı isimler ve muhalif medya hala ülkemizde etanolün yok olduğunu, ülkemizin etanol ithal ettiğini ve şeker fabrikalarının özelleştirilmeden önce etanol ürettiğini sanıyor. Trajikomik bu durum, CHP’nin son yıllarda uyguladığı ve milletten uzak siyaset söylemine önemli bir örnek olarak kayıtlara geçmiş oldu.
 
Özellikle tarım konusunda ülkemiz üretim yapmıyormuş gibi, Türkiye dışa bağımlıymış gibi bir algı oluşturma noktasında yıllardır algı projeleri yürüten bu odaklar, şimdide yanlış ve yalan bilgilerle ülkemizin korona virüs ile mücadelesinde karalama çalışması sürdürüyor.
 
ÖZELLEŞTİRMELERLE KAFAYI BOZMUŞ DURUMDALAR
 
Bu odakların algı operasyonları çok çeşitli malzemelerle süsleniyor. Bu günlerde revaçta olan iftira malzemeleri de özelleştirmeler konusu. Bu konu üzerinden Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi meselesini kullanarak algı yürütmeye çalışıyorlar. Ortada bir sorun varmış gibi kara kampanya yürütüyorlar.
 
İşin doğrusu; ülkemizde şeker fabrikalarında özelleştirme değil, yanlış özelleştirme sorun olarak görünüyor aslında. Konya Şeker örneği de gösteriyor ki, doğru özelleştirmeler hayal edemeyeceğimiz başarılar ortaya koyuyor. Konya Şeker, doğru bir şekilde özelleştiği ve Recep Konuk gibi bir isim tarafından yönetildiği için bugün, 45 yeni tesis ve 1 üniversite yaptı. Çok önemli ve güzel bir örnek olarak karşımızda duruyor Konya Şeker.
 
Burada ülkemizi yöneten iradenin üzerinde en fazla durması gereken husus, Milli Sanayinin, üretimin önemidir. Milli Sanayi olmadan, üretim olmadan, tarımımız, hayvancılığımız olmadan, bilimsel çalışma yapmadan bağımsız bir ülke olamayız. Bu her alanda böyle, ülkemizi düşmandan korurken de, virüsten korurken de milli sanayi ülkemiz için hayati bir konumda duruyor.
 
Şeker Fabrikalarında ve Şeker Pancarında özelleştirilmekten daha çok yanlış özelleştirme sorun olarak görülüyor. Zira tarım sistemimizin de merkezini oluşturan münavebeli ekim, pancarda hayati önem taşıyor. Bunun için de Pancar Ekicileri Kooperatifleri çok önemli hale geliyor. Ülkemizde Şeker Fabrikaları özelleştirmesi düşünüldüğünde, sistemin içine mutlaka PANKOBİRLİK ve Pancar Ekicileri Kooperatiflerinin olması gerekiyor. Blok özelleştirme yerine yönetimin kooperatiflerde, dolayısıyla da üreticilerde olduğu hisse bazlı özelleştirmelerin daha uygun olacağını net bir şekilde ifade etmek gerekiyor.
 
Zira münavebeyi Pancar Ekicileri Kooperatifleri düzenliyor, bu sistem bozulursa toprağın kanserleşme tehlikesi var ve bu da tarım sistemimizi, dolayısıyla da üretimimizi tamamen yerle bir edebilir.
 
Zaten PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, daha önce yaptığı açıklamada, “Özelleştirmeye biz karşı değiliz. Devletin gazla, bezle, tuzla, şekerle uğraşması, üretim yapmasının çok doğru olmadığını düşünüyoruz. Ama serbest piyasanın dinamiklerinin de dahil olduğu bir modelle özelleştirilmesi durumunda bu özelleştirmenin de tamamen yanlış olacağını söylüyoruz. Kamu iktisadi teşekkülleri olabildiği ölçüde özelleştirilmeli ve özelleşmesine ihtiyaç vardır. Şeker sanayisinin özelleşmesine ihtiyaç vardır. Devletin hantal yapısında bu durum ayrışmalıdır. Fakat, özelleştirme pancar üretiminin de olduğu bir modelle olmalıdır. Olmadığı takdirde bu durumun sürdürülebilir olmayacağını düşünüyorum. Özelleştirme verimli olmayacaktır ve sektör zamanla kendisini tabiatı gereği tasfiye edeceğini biliyoruz” demişti.
 
KOMÜNİZM ÖZLEMİ Mİ ÇEKİYORLAR?
 
CHP’li yetkililerin ve medyasının verdiği demeçlerde ise tamamen özelleşmeye karşı olunduğu, hatta özelleşmenin devletin malını satmak olarak ifade edildiği görülüyor. Dolayısıyla insanın aklına “CHP’liler, Stalin’e mi özeniyor?” sorusu geliyor. CHP’nin bazı isimlerinin açıklamalarında, ciddi bir sermaye düşmanlığı dikkat çekiyor.
 
Atatürk; ekonomik model olarak, özel sermayeye önem veren bir modeli uyguluyordu. Atatürk zamanında, Molla Ömeroğlu Nuri Şeker’in kurduğu ve ülkemizin ilk şeker fabrikası olan Uşak Şeker Fabrikası devletin değildi, Atatürk ise Uşak’ı ziyaretinde bu fabrikaya bir miktar şahsi parasından vererek hisse almıştı.
 
CHP’lilerin bugün savunduğu ekonomik model Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomik modelinden daha çok, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin diktatörü Josef Stalin’in yönetimini andırıyor. Kesin bir şekilde özelleştirmeye ve özel sermayeye düşmanlık yapan CHP’liler ve bazı muhalif medya, özelleştirme düşmanlığını siyasi çalışmalarında birinci argüman olarak kullanıyor.
 
Bazı CHP’lilerin bu siyasi tavrı, CHP’nin Atatürkçülük’ten daha çok, aslında Stalinciğe yakın olduğunu ortaya koyuyor. Dünyada en fazla Müslüman Türk’ü katleden diktatör olarak tarihe geçen birisini Atatürk’ün kurmuş oluğu bir partinin savunması siyasi tarihe enteresan bir durum olarak not ediliyor elbette.
 
Bu durum hem CHP’nin hem de muhalif medyanın savruluşuna ve bugün durduğu noktaya, özellikle Türkiye düşmanlığı yönünde yapmış oldukları açıklamalara, ayrıyeten de Atatürk’ü kullanmasına çok önemli bir örnek olarak dikkat çekmiş oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi