ÖMÜR DENEN SERMAYE
Ömür denilen şey, insan oğlunun Dünya gezegenin de yaşadığı bir an’dan ibarettir. Bu an, alıp verdiğimiz iki nefes arasın da geçen zamanı ifade eder. Bu cümlenin içeriği, ömrümüzün kısalığını anlatmak bakımından oldukça manidardır. Bu süre uykuda iken gördüğümüz bir rüya kadar kısadır. Nasıl gelip geçtiğini dahi anlayamadığımız bir düştür, belki de hayaldir.Yunus Emre dizelerinde ömrü şöyle ifade etmiştir: “Gel di geçti ömrüm benim/Şol yel esip geçmiş gibi/Hele bana şöyle geldi/Bir göz yumup açmış gibi.” Ömrümüz, Yunus Emre’nin de dediği gibi; Adeta göz yumup açıncaya kadar geçen süre kadar kısadır.
Allah’ın bize tahsis ettiği ömür sermayemiz, her gün biraz daha azalmakta ve bir buz kütlesi gibi an be an erimektedir. Zamanı geldiğinde bitecek olan ömür sermaye’mizi onurlu, dürüst ve ilkeli bir duruş ortaya koyarak değerlendirmek elimizdedir. Diğer taraftan Allah’ın rızası için çaba sarfetmek, insanlara ve insanlığa faydalı olma adına güzel işlere imza atmakta ömür sermayemizi yerinde harcadığımız anlamına gelecektir. Gayemiz ömür sermayemizi çarçur ederek heba etmek değil, onu güzellik, hoş’luk ve şükür içinde geçirerek bereketlendirmek olmalıdır.
Ömür, ıskalanacak ve vurdum duymaz’ca yaşanacak bir mefhum değildir. Aksine, hal ve tavırlarımızı bilinçli bir biçimde ve gereğine uygun olarak ortaya koymak şiarımız olmalıdır.Zira, hayatımızda sergilediğimiz hoş olmayan davranışlarımız hem çevremizi üzecek ve hem de yakınlarımız da hayal kırıklığına sebebiyet verecektir.Bilerek ve isteyerek olumsuz davranışların içinde olmak, insan olma onuru ile bağdaşmayacağı gibi, yaradılış gayemiz ile örtüşmeyecek ve fıtratımıza uygun düşmeyecektir.Tüm hal ve hareketleri sonuç- sebeb ilişkisi mantığıyla açıklamamız mümkündür.O zaman insan, hayatında yaşadığı her şeyi sorgulamalı, önemsemeli yaptığı eylem veya işlemi, tavır ve ya hareketleri tasarlarken doğabilecek sonucu kestirmeli ve buna kafa yormalıdır.Bu durum, davranışlarımızı düzenlememizde, bize yardımcı olacak ve yol gösterecektir.
Aşık Veysel’in “iki kapılı bir han” dediği Dünya’da, bize bahşedilen bu kısacık ömrü yaşarken, en başta kendimize saygımızı kaybetmemeliyiz. Sonra da, en yakınlarımızdan itibaren çevremize ve ilişki de olduğumuz tüm insanlara saygı, sevgi ve muhabbet içerisinde olmalıyız. Bu hal, yavaş yavaş tükenen ömür sermayemizi, taçlandıracak ve yaşam kalitemizin artmasına sebeb olacaktır.
Sevmek, beynimize kodlanan en ulvi duygudur. Tüm sorunların çözümü birbirimizi saymak ve sevmekten geçmektedir.Hayat, şayet sayıyor ve seviyor isek bir anlam ifade edecek; Değilse anlamsız, önemsiz ve basma kalıp bir biçimde geçip gidecektir.
Geliniz, ömrümüzü güzel hal ve davranışlarla süsleyelim, akıp giden ömür sermayemizin boşa gitmesine ve heba olmasına izin vermeyelim. Bir saniye yaşamanın dahi garantisinin olmadığı şu üç günlük Dünya’da; Düsturumuz dürüstlük, samimiyet ve muhabbet olsun, aşk olsun.Sağlıcakla kalınız.