Seyfullah Koyuncu

Seyfullah Koyuncu

Öğretmenler ne istiyor?

Öğretmenler ne istiyor?

Haftanın kapanış yazısıyla yine huzurlarınızdayım. Hepinize sağlık ve afiyet diliyorum sevgili okurlarım.
 
Son yazımda, öğretmenler tarafından öğrencilere dayatılan kaynak kitap meselesini kaleme almıştım.
 
Yazımı okumayanlar için hatırlatmak gerekirse özet olarak; “öğretmenlerimiz, devlet tarafından verilen kitaplara ek olarak alınması istenilen kaynak kitap ve o kitabın alınacağı kırtasiye mağazası ismini de belirterek yeni bir liste oluşturuyorlar. Üstüne bir de bu kaynak kitaba göre çocuklara ödev verip, sorumlu tutuyorlar. Veliler bu külfetin altında eziliyor” şeklinde zülfüyâre dokunmaya çalışmıştım.
 
Zülfüyâre hakikaten de dokunmuşum…
 
Kaynak kitap konusuyla alakalı olarak pek çok çevreden geri dönüş aldım. İki gündür çok sayıda vatandaş ve eğitimci gerek mesaj yoluyla gerekse de arayarak olumlu-olumsuz eleştirilerini yaptılar. Buradan hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum.
 
Bugün de o eleştirileri ve sahadan aldığım geri dönüşü sizlere aktaracağım.
 
Eğitim camiası, ücretsiz kitap uygulamasının çok verimsiz ve kalitesiz olduğunu düşünüyor. Devletimizin hazırladığı kitapların içeriğinin çok eksik olduğu konusunda neredeyse hepsi hemfikir olmuşlar. Kitapların ya çocukların seviyesine uygun olmadığı ya da seviyelerinin çok üzerinde olduğu yönünde bolca eleştiri var.
 
Yani neredeyse bütün öğretmen arkadaşlarım bu düşüncede birleşiyor.
 
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, kitapların hazırlanması konusunda yeni bir komisyon toplayıp bu işi ciddiye alması yönünde de talepleri var.
 
Hatta bazı öğretmen arkadaşlarımın aktardığına göre, geçen yıl pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanarak okullara dağıtılan ‘ek kaynak kitap’, içerik anlamında kusursuzmuş. Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı kendisi hazırlamış, baskısını da kendisi yapmış.
 
Tıpkı bu kaynak kitap gibi ders kitaplarının da kalitesinin artırılması yönünde talepleri var. Buradan duyurmuş olalım.
 
Öğretmenleri, kaynak kitap aldırmaya iten sebepler hakkında da aldığımı geri dönüşlerden bahsetmek istiyorum.
 
Öğrencilerinden kaynak kitap talep eden bir öğretmen arkadaşımın mesajını sizlere aynen aktarıyorum; “Kaynak kitap almayan/alamayan öğrenci sınavda başarılı olamıyor. Bu durumda öğretmen başarısız olarak atfediliyor. Öğretmen de kaynak kitap aldırmaya mecbur kalıyor. Devlet kitaplarının yetersizliğini vatandaşa yükleyemeyeceğimiz gibi biz eğitimcilere de yükleyemezsiniz. Ya sistem baştan değişmeli ya da devlet kitapları sınav sistemine uygun üretilmeli. Böylece hem bizim vergilerimiz boşa gitmez hem de zaten yeterince itibarsızlaşan mesleğimize dil uzatılmaz. Yıllardır bu camianın içinde olan biri olarak söylüyorum. Kaba olduysam affola.”
 
Bana bu mesajı atan öğretmen arkadaşım gibi diğer eğitimciler de benzer şikayetlerde bulunuyorlar.
 
Öğrencileri yarış atı, öğretmenleri jokey haline getiren bu anlayışı mutlaka reforme etmemiz gerekiyor.
 
Bir başka eleştiri ise şu şekilde, “Ben de kaynak kitap almak isteyenlere alabilirsiniz diyorum ama kesinlikle zorunlu tutmuyorum. Derslerimi okul ders kitabından işliyorum. Bulabildiğim örnek kaynakları da öğrencilerime dağıtıyorum. Eğer bu işten çıkar sağlayan eğitimci varsa da (ki kesinlikle vardır) yedikleri para boğazlarından geçmesin.”
 
Bu öğretmen arkadaşımızın bahsettiği Eğer bu işten çıkar sağlayan eğitimci varsa” cümlesi çok önemli. Bu konuda çok ciddi iddialar var.
 
Yayınevleri ile anlaşan okul yönetimleri, öğrencileri kaynak kitap almaya, öğretmenleri de kaynak kitap aldırmaya zorlayarak bir sektör oluşturmuşlar. Yayınevleri ve kırtasiyelerden kâr payı alan okullar varmış.
 
Burada bir yolsuzluk var anlamı çıkarmayın hemen. Eğitimcilerden aldığım bilgiye göre okulların bir yıllık masrafı dolaylı yoldan bu şekilde karşılanıyormuş.
 
Bu yol bence hem doğru değil hem de şeffaf değil. Okul idarecileri ile yayınevlerinin vicdanı arasında sıkışıp kalmış bir konu…
 
Tabi bu konu her okulda bu şekilde değil. Bu kötü uygulamayı bütün okullar yapıyor anlamı çıkarılmasın sakın. Bazı öğretmenler gerçekten de başarıya odaklı, öğrencilerini en iyi şekilde yetiştirmek adına kaynak kitap istiyor.
 
Onlara diyecek bir şeyimiz yok…
 
Fakat velilerin maddi durumlarının göz önünde tutulması illaki gerekli. Vatandaşı da düşünmek lazım. Binlerce liralık ek masraf çıkarmamak lazım. Kıt imkanlarla büyük işler başaran değerli öğretmenlere bunu da söylemek zorundayım…
 
Öte yandan en fazla yapılan eleştiri ise ‘bedavanın kıymetli olmadığı’ yönünde.
 
Öğretmen arkadaşımın bir tanesi bu konuda da veryansın ediyor; “Devletin bedava dağıttığı kitapları 1 hafta içerisinde kaybeden öğrenci mi arasın, yırtıp uçak yapan öğrenci mi ararsın. Her sene aynı şeyleri yaşıyoruz. Ne öğrenci kitabına sahip çıkıyor ne de veliler. Çünkü veliler o kitaba para vermedi, öğrenci de kıymetini bilmiyor. O yüzden devletin bedava dağıttığı kitaplar ele ayağa düşmüş durumda. Devletimizin bu uygulamayı bence kaldırması gerekiyor. Bizim milletimiz bedavaya kıymet vermiyor. Para verecek ki kıymet bilecek.”
 
Öğretmenimizin bu serzenişine kulak vermeliyiz. Bence her kitap öğrenciye zimmetlenerek verilmeli. Yıl sonunda da tekrar talep edilmeli. Kullanılabilecek durumda olanlar yeniden dağıtılmalı, kullanılamayacak durumda olanlar ve kaybolanlarla ilgili olarak da sembolik bir ceza uygulanmalıdır. Böylelikle hem öğrenciler hem de veliler kitaplara daha saygılı davranırlar.
 
Ülkemiz her yıl milyonlarca kitabı çöpe atacak kadar zengin değil.
 
Eğitim camiasının dile getirdiği benim de sizlere aktardığım bu konuların dikkate değer olduğunu düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı’nın daha dikkatli adımlar atmasını temenni ediyorum…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi