Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Mutlu Olmak Öğretilir mi?

Mutlu Olmak Öğretilir mi?

Mutlu Olmak Öğretilir mi?

“Mutlu olalım diye yaşıyoruz” diyen birine “yanlışsın kardeşim” diyebilir miyiz? Farz edelim aynı adam “mutluluk bize haram” deyip feveran etse tepkimiz nice olur? Sağlık ve afiyet halinde olmanın verdiği mutlulukla ağır bir hastalıktan necat bulmanın yaşattığı mutluluk müsavi mi olacaktır?

Gün gelir bir akşamüstü eve dönüyor olmanın verdiği mutluluk aynı evden doğal felaket sonrası canlı çıkabilmiş olmanın yanında hiç olur. Anne kucağında annesinin kalp atışlarını dinlerken uyuyup kalan bir çocuğun tebessümü öğretilmiş bir mutluluk mudur?

Kadim bir dostla yıllar sonra hiç ummadığın bir zaman karşılaşınca içinde oluşan o his nasıl ifade edilecek? Fırından çıkan sıcacık ekmeğin buğusu gelince burnuna yaşadığın hazzın ederini hangi sarraf biçecek? Kıyasa ve ölçüye sığmayacak bir hissin peşinde ömür tüketiyoruz. Oysa azizim, hakiki mutluluğun şekli ve şemaili üzerine tatmin edici cevaplarımız nakıs kalıyor. Hoş, bu durum gönlümüzü kıracak bir hadise de değil. Mesele “mutlu” olmanın ve öyle kalmanın insanca bir yolu var mıdır kaygısıdır.

Esasen mevzu, bir ahbabın güzide bir mecliste “çocuklarımıza ve gençlerimize mutlu olmanın yollarını öğretebiliyor muyuz” sualini sormasıyla açılmış oldu. Ben de karşılık olarak “mutlu olmak öğretilen bir şey midir?” cevabını vermiştim. Şimdi üçüncü bir sual de akla gelebilir; mutlu olmak için mi öğreniyoruz her şeyi?

Misal; çocuklarımıza küçük yaştan itibaren bilhassa okullarda çok farklı alanlarda farklı içeriklerle akademik eğitim veriyoruz. Nihayetinde hayatlarını idame ve ikame edecekleri bir beceriye sahip olsunlar ve dünyaya dair konforları, rahatları, keyifleri yerinde olsun da sıkıntı çekmesinler gayesi ilk ve temel hedef oluyor. Bu hedef salt olarak, onları mutlu olacakları, kendilerini tanıyabilecekleri ve değerli hissedecekleri bir kazanım sağlar mı?

Modern dünya, teknoloji ve yapay zekâ ile birlikte, insanların daha rahat ve konfor içinde yaşamı sağlayacağını ifade ve iddia ediyor. Daha az iş yapmak, daha rahat yaşamak, daha az düşünmek, daha az yorulmak ve dahası… Bunlar tek başına insanı mutlu eden şeyler midir?

Diğer yandan hemen belirtmekte fayda var; yaşamın tek ve asıl gayesini mutlu olmak dediğimiz soyut ve görece hisse bağlamak parçaları eksik bir yapboza benzer.

Bireysel seviyede değişmekle birlikte insanın anlamını bulmaya çalışması ve nihayetinde bir değer ifade etmesi yüksek bir ideal olarak duruyor karşımızda. Bizlerse inancımız gereği yaşadığımız dünyadan çok, öte dünyada alabileceğimiz mükâfat için çaba ve gayret sarf ederiz. Bu da kendimizi gerçekleştirmek gayesi için tavsiye edilen yoldur.

Tekrar mevzuya dönersek; mutlu olmak öğretilir mi? Müreffeh bir hayatın, zaten mutluluk getireceğine olan ön kabul ve peşin algı, hayatın gerçekliği karşısında çuvallamış olmasına rağmen bundan vazgeçemiyor oluşumuz sorgulanmalı.

Çocuğun matematiği iyi biliyor olması tek başına yetmeyecektir. Matematik; adil ve gereğince bir bölüşme, gereği kadar toplama, yeterince ve ihtiyacı olan için çıkarma ve iyilikleri çarparak çoğaltma işlevleri de öğretilmeli azizim. Çok para, çok makam, çok eşya, çok mülk… “Bunlar tek başlarına mutlu olmak için yeterli olmayabilir” bilinci ve ahlakını da vermek gerekiyor.

Kendimizden başlayarak, yakın ve uzak çevremizde kim varsa acı ve ıstırap çekmek istemiyor. Gönlümüz neşe ve sevinçle dolsun istiyoruz. Bunun için çocuklardan başlayarak güçlü ol ki seni ezmesinler, sen çok kazan ki sana muhtaç olsunlar, sen çok bağır çağır ki sesin onlardan yüksek kalsın nev’inden tavsiyeleri hiç de hor görmüyoruz hatta günümüz dünyası bunu salık veriyor.

Robotlardan hem de yarı insansı denen aygıtlardan bahsedilen dünyada kalbe ve gönle daha sıkı sarılmalıyız. İnsansı robotlardan biri yirmi dört saat çalıştığını, yorulmadığını ve bununla gurur duyduğunu söylüyordu. Peki, o yarı insansı aygıtın “mutluluk” tarifi ya da ölçüsü var mıdır? Mekanik, donuk ve ruhsuz… İnsan garip; neden yirmi dört saat çalışan bir robot icat eder ki? O çalışsın ben daha çok rahat edeyim diye mi? Sanmıyorum azizim. Var bunda bir hinlik…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi