Lafferin Eğrisi Varsa, Bizde De Doğrusu Var
*Dünyada nasıl ki 2 tür insan varsa ülkeler içinde aynı şey geçerlidir. İyi insan ve kötü insan olduğu gibi ülkelerinde de gelişmiş ve diğerleri yani gelişmekte olan veya az gelişmiş çeşitleri vardır. Kalkınma ve büyüme diye sıkça bahsettiğim konu şimdilerde vergi olarak karşımızda. Büyük savaşlara ve krizlere tanıklık eden dünyadaki bütün ülkeler, ekonomik yönden gelişmiş ve az gelişmiş olarak 2 gruba ayrılmışlardır. Kişi başına düşen milli gelir, okuma-yazma oranı, ortalama ömür, ölüm oranı, tasarruf miktarı, elektrik kullanımı gibi göstergeler ışığında bir ülkenin gelişmişliği hakkında fikir edinilebilir. Teknoloji ülke olarak ivmeli çıkış yolumuz. Yolumuz demişken Amerika’da uçan araç izni oldu ve rota oluşturuldu.
** Her ülkenin kendi sosyal, ekonomik ve siyasal yapısının özelliklerini ve düzeyini yansıtan kendine özgü bir vergi sistemi oluşturulmuştur. Vergi sistemlerinin uluslararası ortak bazı nitelikleri de mevcuttur. Tercih hakkı söz konusu olmaksızın uluslararası hukuktan kaynaklanan bazı usullerin sistem içerisine dâhil edilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle taşıdıkları bazı ulusal özelliklere rağmen, çeşitli ülkelerin vergi sistemleri arasında önemli benzerlikler ve ortak noktalar bulunmaktadır. Bunun nedeni de uluslar arası ekonomik ve siyasal entegrasyonların giderek artmasıdır.
*** İyi bir vergi sisteminin içermesi gereken özellikler arasında tarafsızlık ve ekonomik gelişme yer alır. Vergi tarafsızlığı ile anlatılmak istenen vergi uygulamalarında kişiler ve işler arasında ayırım yapılmamasıdır. Vergi tarafsızlığı ve ekonomik gelişme amaç olarak birbirleri ile çelişmektedirler. Ekonomik gelişmenin amaçlandığı ya da istihdamı artıran bazı sektörler vergi açısından teşvik edilebilir. Bu sektörlere farklı vergi uygulamaları ile vergi yüklerinin azaltılması amaçlanabilir. Bu durumda iyi bir vergi yapısında olması gereken 2 faktör olan ekonomik gelişme ve verginin tarafsızlığı arasında tercih yapılmalıdır. Dolaysız vergiler gelişmiş ülkelerin vergi sistemleri içinde büyük bir paya sahipken, azgelişmiş ülkelerde dolaylı vergiler ağırlıktadır. Vergi yapısındaki bu farklılık; ekonomi yöneticilerinin uygulayacağı politikaları, mükelleflerin göstereceği tepkileri, yabancı yatırımcıları vb. faktörleri yakından ilgilendirir. Dolaysız vergilerin vergi sistemi içinde daha fazla pay alması dolayısıyla, vergi adaletini sağlamak açısından teori ve pratikte daha etkin olduğu ifade edilmektedir. O nedenle vergi yapısının ağırlığını dolaysız vergilerin oluşturması, vergi adaletine uygun düşecektir.
**** Türkiye’de vergilerin bölüşümün de son yıllarda sürekli olarak dolaylı vergilerin lehine bir değişiklik yaşandığı sonucuna varılabilir. Esasen kurumlar vergisinin ağırlık kaybetmesine karşılık, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin yaygınlık kazanması ve oranlarının yüksek olması, düşük gelirli kesimler aleyhine sonuç yaratabilecektir. Bu sonucun ortaya çıkmaması için harcama vergilerini lüks, normal ve düşük mallar şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutmak ve düşük mallar dışında, uygun bir şekilde artan oranlı bir tarife uygulamak daha adil olabilecektir. Bu uygulamayı bugün itibariyle gelişmiş ülkelerde bile görmek mümkün değildir. Türk Vergi Sisteminin birincil gelir dağılımını düzeltmek bir yana, bu dağılımı bozar yönde etki göstermesi, sistem içerisinde mevcut çeşitli kurumlardan kaynaklanmaktadır. Bunlar; dolaylı-dolaysız vergi arasındaki bölüşümde dolaylı vergilerin ağırlığı ve dolaysız vergiler içerisinde vergi yükünün ücretli kesimin üzerinde yoğunlaşmasıdır. Vergilerin
GSMH içinde daha fazla pay alması, devletin ekonomik ve sosyal yaşamdaki
ağırlığının artması demektir.
***** Sonuç olarak; Türkiye’de kamunun finansman gereksiniminin artması nedeniyle dolaylı vergiler ve borçlanma aktörleri sıkça kullanılmaktadır. Her iki aktörün kullanılması, özellikle gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü gelir düzeyi düşük olan gruplar, gelirleri içinde en fazla dolaylı vergileri ödemektedirler. Aynı zamanda almış oldukları ürünlere vermiş oldukları vergi tutarı, gelir düzeyi yüksek olanlarla aynıdır. Her ne kadar kayıt dışı ekonomi bir tarafa bırakılacak olursa genellik ilkesine uyulmuş olsa da, bir açıdan vergide adalet ilkesinden uzaklaşılmış olmaktadır. Devlet borçlanırken hep aynı aktörleri üst gelir grubu kullandığı için, gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Çünkü devlet, geliri yüksek olan kesimlerden borç almaktadır. Borç veren kişilerin o an için servetlerinde bir azalma olmasına karşın, itfa zamanında borcun anapara ve faizini almaktadırlar. Böylece en azından servetlerinin değerini korumuş olmaktadırlar. Teknolojik olarak ise vergi ne kadar az, teşvik ne kadar fazla yatırım orada. Önümüzdeki 5 yıl içinde Hindistan’ın 2. olduğu dünya liginde çok zorlanırız biz bu kafayla. Laffer eğrisi matematikse inat etmemeli sonra aldandık demeyelim. Bizi aldatan bizden değildir.