Küreselleşme ve Sorunlar…
Günümüz dünya sorunlarının temeline dair birçok veri konuşulabilir. İnsanlığın gelişimsel yönü itibariyle olumlu düşündüğü bazı verilerin aslında süreç içerisinde olumsuz tarafa evrilmesi, insan gerçeğinin unutulduğunu ne yazık ki hatırlatmaktadır.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonraki süreç insanlığı ve insanı alakadar eder bir seviyeye yükseldi. Bu yüzyıl dünyanın geleceği hususunda sivil toplum kuruluşlarının artış gösterdiği ve bu yönde toplantıların hız kazandığı bir dönem olmuştur. Alınan kararların uygulanmaması hem çevre hem de günümüz dünya sorunları hususunda ciddi bir gelişme kaydettiği söylenemez.
Teknolojinin gelişmesi ve doğadan elde edilen ürünlerin artışına yönelik olabildiğinden fazla bir sömürü düşüncesi ve buna dayalı sömürgeci rekabet anlayışı insanlığın felaketine neden olacak gibi durmakta. Çünkü günümüz dünya sorunlarının kaynağı hususunda sömürgeci rekabet anlayışı başlı başına bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun sonucunda şunu da konuşabiliriz. Dünyanın teknolojiye bağlı şartlar altında küreselleşmesi beraberinde yereldeki sorunların artık küreselleştiği anlamını da taşımaktadır. Şimdi burada dünya vatandaşı olma vasfını taşıyan bir insan figürü ile karşılaşmak içten bile değil. Çünkü yereldeki sorunların kaşınarak, uluslararası sorun haline getiren bir anlayışın sömürgeciliğe dayalı zihinsel vasfı dünyanın geleceği hususunda kaygıyı artırdığı bir yana, beşeriyetin bu anlamda duyarlılığında bir azalma eğiliminin olması bilinçli birey kavramını gündeme taşımaktadır.
İşin ilginç yönü ise her vakitte şu olmuştur. İnsanlığı felakete sürükleme derdinde olan sömürgeci zihniyetin sonrasında kendisini insanlığa kurtarıcı gibi göstermesi, teknolojinin geliştiği şu çağın dinamikleri içerisinde çarpık bir düşünce sisteminin getirisi olsa gerek.
Ve bu anlayışın günümüzde eski dünya sorunlarına yenilerinin eklenmesine ve bu sorunların uluslararası arenada herkesin malumu savaşlar, kan ve gözyaşı, insan haklarının ihlali ve daha ötesinde göç gibi durumların ortaya çıkmasına neden olması bilinen ve görünen bir gerçek olarak karşımızda bütün bir tablo halinde durmaktadır. Fakat bu tablo sanatsal değeri olmayan emperyalist bir zihniyet ürünüdür.
Bu düşünce anlayışının karşılığında, basit fakat bir o kadar da etkili olan şu cümleyi veri olarak söyleyebilirim. Emperyalist, kapitalist ve menfaatperest bir düşünce anlayışına sahip olan bu zihniyete karşı olması gereken de şu olsa gerek. Bugün yerelin, dünyaya olan seyri durumu karşısında önlemsel tedbirlerin alınması, ülkelerin bu anlamda kendi sorunlarını çözebilme kabiliyetini geliştirmesi gerekmektedir. Yoksa sömürgeciliği atalarından edinmiş bu zihniyet, insan ve insanlıktan öte, her fırsatta sömürü sisteminin menfaatperest yönünü düşünecektir. Bu da hep böyle olmuştur.
Ve sonuçta yerinden yurdundan edilmiş insanlar… Günümüz dünya sorunlarına eklenen başlıkta yeni sorunların gündeme gelmesi söz konusu iken, eski sorunların katlanarak hala devam ediyor olması da duyarlı ve bilinçli bireylerin ve eğitime en çok ihtiyacı olan sömürgeci anlayış biçiminin insanlığın ortak bir sorunu olsa gerek.
Tabi göç ve göç kavramının getirdiği toplumsal, ekonomik sosyolojik verilerde, sonuçta bugünün dünyasında emperyalist düşüncenin eseri olarak tarihe not düşülmektedir. Bu eser, bu zihniyetin sorunlu düşünce anlayışının ürünü olsa gerek. Son olarak;
“ Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsına yetecek kadarını değil.”(M. GANDHİ)
Sağlıcakla kalın.