Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Kuraklık mı rant mı?

Kuraklık mı rant mı?

Başta Konya ovamız olmak üzere ülkemiz ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya. Yağmurun yeterince yağmaması, bir yandan tarımsal üretimi etkilerken diğer yandan ise önümüzdeki günlerde bizi ciddi bir susuzluk tehlikesine sürükleyebilir. Her gün falanca şehrin şu kadar günlük suyu kalmış haberlerini okuyoruz. Dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Dualarımızın samimiyeti de ayrı bir tartışma konusu. Benim canımı sıkan şey ise bir kısım çiftçinin kuraklık meselesine bakış açısı.

Burada gerek devlet eliyle gerekse de çiftçimizin üstün gayretiyle yürütülen yanlış tarım politikamızdan bahsedecek değilim. Çünkü mesele çok büyük, bir yazıyla işin içinden çıkılamaz. Yanlış tarım politikasının temelini elbette devletimiz atıyor. Lakin çiftçimizde sağ olsun bu yanlış temelin üzerine gökdelen dikmek için elinden geleni yapıyor. Tabi bu noktada hemen bir kısım çiftçimiz diyelim de kendimizi kurtaralım. Durduk yere çiftçilere hakaret ediyorsun diye yorumlara maruz kalmayalım.

Gelelim canımı sıkan bakış açısına. Kuraklık var mı var. Elbette bu elde edilecek ürün miktarını da, kalitesini de olumsuz etkileyecek. Çiftçinin mazot, gübre, yüksek elektrik ve su faturalarıyla uğraştığının da farkındayım.  Buna karşın çiftçimizin halis niyetle dua etmesini, biraz olsun kendisinde de hata aramasını bekliyorum ama nerede… Haberlere çıkan çiftçilerimiz, ziraat oda başkanları, mühendisleri vb.nin büyük bir kısmı kuraklıktan bahsettikten sonra bu sene falanca ürünün fiyatı şu kadar artacak, filanca ürün bu kadar olacak, buğday böyle giderse ekmeğin iki lira olması kaçınılmaz gibi açıklamalar yapıyorlar. Kuraklığa üzülmekten çok kendi ceplerini düşünüyorlar. Çiftçimiz elbette emek veriyor, yüksek maliyetleri göğüslemeye çalışıyor, emeğinin karşılığını alıp, belli bir oranda kâr etmek tabi ki hakkı. Fakat bu kadar olumsuz yorumun, haline şükretmemenin olduğu yerde yağmurun yerinde olsanız emin olun siz de yağmazsınız(!)

Devletin temel görevi çiftçiye mümkün olduğunca destek olup, maliyetin azalmasını sağlamaktır. Böyle olursa ürünün fiyatı düşük olsa bile çiftçinin kârı yüksek olduğundan emeğinin karşılığını da almış olur. Bir kısım çiftçimiz ise bu sene ürün az olduğundan buğday iyi para edecek diye konuşmaya başladı bile. Buğdayın fiyatı yükselince domino etkisiyle fiyatı artacak ürünleri saymakla bitiremeyiz. Lakin çiftçimizin derdi önce kendi cebi. Elbette hepsini aynı kefeye koymuyoruz ama çiftçilerin büyük bir kısmı az emek, yüksek kâr aşkına yakalanalı çok oldu. Maliyetler artıyor ama devletten alınan desteklerde doğru yerde kullanılmıyor. Devlet mazot yerine mazot desteği, gübre yerine de gübre desteği verdiği sürece de bu böyle olmaya devam edecek. Klimalı traktörler, tarlaya giderken arazi aracı, şehre giderken ayrı binek araçlar falan olduğu sürece çiftçimizin işi elbette kolay değil.

Bugün kredi borcu olmayan çiftçimiz neredeyse yok. Haramını helalini geçtim -artık o ne demekse, bu alınan krediler gerçekten tarlaya, ürünün verimini artırmaya kullanılsa bir nebze olsun anlayacağım. Fakat büyük bir kısmı klimalı traktöre, ikinci üçüncü arabaya gidiyor. Ondan sonra yağmur bekleniyor, topraktan da verim. Geçtiğimiz yıllarda çok iyi ürünlerin alındığı dönemlerde de çiftçimizin ağzından şükür lafını duymadık. Ürün iyiydi ama kârı düşük oldu diye dudak bükmüşlerdi. Bugün Konyamızın verimli ova köylerini dolaşın neredeyse her çiftçinin Konya merkezde en az bir tane dairesi var. Çoğunun birden fazla. Olsun elbet, helali hoş olsun ama bir zahmet şükür de olsun.

Çiftçimiz tarlaya gitmekten aciz. Çiftçiliğin yanında hayvancılık yapmaya çoğu eriniyor. Büyükbaşı, küçükbaşı geçtim üç-beş tavuğa bakmaya erinip, şehirden koliyle yumurta alan, kendi ekmeğini yapmayan çiftçi, köylü olur mu? Bizde çok, ondan sonra niye yağmur yağmıyor…

Tarımdaki yanlış devlet politikasını elbette görelim ama çiftçimiz biraz da kendisine baksın. Kredinin oyuncak olduğu, toprağa hürmetin olmadığı bir yerde bereket elbette olmayacaktır. Kuraklıktan elde edeceği rantın hesabını yapan çiftçilerimizin sayısı her gün artıyor. Anlayacağınız bunlar daha iyi günlerimiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi