Korkması gereken biz değiliz
Sosyal medya üzerinden her gün yapılan yeni bir kalkışma olabilir, darbe hazırlığı yapılıyor, referandumdan önce veya referandumda evet çıkarsa yeni bir hamle gelebilir dedikoduları devam ederken bir de Ülker’in 1 Nisan reklamı çıktı. Komplo teorisyenleri işkembe-i kübralarından sallamaya devam ediyorlar. Peki, bu durumda bizim tavrımız ne olmalı?
Ülker’in reklamında bir art niyet var mı, varsa sorumluları mutlaka hesap vermeli. Benim bugün bahsetmek istediğim mesele 15 Temmuz’un hemen ardından başlayan, o günden beri sürekli güncellenen tarihlerle yeni darbe girişimi olacak iddiaları. Yeni bir darbe girişimi olabilir mi evet mutlaka olabilir. Ülkemizdeki darbe tehdidi 15 Temmuz’daki hain girişimden öncede vardı, sonrasında da devam ediyor. Bu tehdit milletimiz, devletimiz ayakta olduğu sürece de devam edecektir. Çünkü ne coğrafya olarak bir Kuzey Avrupa ülkesiyiz, aman etliye sütlüye karışmayalım diye geçiştirebiliriz. Ne de son 200-300 yılda milli bütünlüğünü sağlamış, ağaç kovuğundan çıkmış bir milletiz. Binlerce yıllık, tarihi sorumluluğu olan Türk milletinin birer ferdiyiz. Hal böyle olunca da doğal olarak düşmanımızda çok olacaktır.
Referanduma gittiğimiz şu kritik süreçte milletin aklını karıştırmak, insanları umutsuzluğa sevk etmek için her gün yeni bir iddia yumurtluyorlar. Bu saçma sapan iddiaların büyük bir kısmı sıradan insanların umurunda bile değil. Anca sosyal medya üzerinden algı oluşturmaya, duyar kasmaya çalışanların köpürtmeleriyle gündeme geliyor. Milletimiz rahat çünkü 15 Temmuz’daki alçak darbe girişimini bile savuşturduysak, bundan sonra olabilecek bir tehdidin de her halükarda hakkından gelebiliriz. 15 Temmuz gecesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ve camilerimizde okunan selaların etkisiyle bir anda organize olduysak bundan sonrasında işimiz daha kolay olur.
Yeni bir darbe girişiminde korkması gereken biz değiliz. Biz her türlü hainlerin hakkından gelebiliriz. Korkması gerekenler, milletin iradesini görmelerine rağmen yeniden bu işe kalkışmaya niyetlenen şerefsizlerdir. Çünkü bir daha 15 Temmuz benzeri bir hareket olursa insanlar o kadar iyi niyetli olmayabilir. “Tatbikata gidiyorduk, terör saldırısı var sanıyorduk, darbe girişiminden haberimiz yoktu veya bize verilen emirleri uyguladık” vb. bahaneleri açıkçası bir daha yemeyiz. Elimize geçirdiğimiz darbecilere gereken cezayı bizzat milletin kendisi keser. Böyle bir salaklığa kalkışmayı düşünenler varsa, ödeyecekleri bedeli de iyi hesap etmeliler. Hem ekşi yiyeyim hem de midem ağrımasın. Yok, öyle bir dünya…
İçinden geçtiğimiz kritik süreçte hem böyle iddialara, hem de olabilecek yeni terör saldırılarına karşı hazırlıklı olmalıyız. Referandumdan önce veya hemen sonrasında yeni bir terör saldırısı beklemek için müneccim olmaya gerek yok. İdeolojileri bir birinden farklı 3-4 harfli terör örgütleri, konu Türkiye’ye zarar verme olunca birbirleriyle ittifak kurmaya başlıyorlar. Bu noktada emniyet teşkilatına, istihbaratçılarımıza ve askerlerimize önemli görevler düşüyor. Darbe iddiası, terör iddiasına karşı sürekli önlemler alınmalı, bir kez daha hataya mahal verilmemeli. Milletimiz gerektiğinde üzerine düşeni yapar ama bu öncelikle güvenlik güçlerinin önlem alması gereken bir meseledir.
Kerkük’teki paçavra saçmalığının da zamanlaması manidar. Tam biz Fırat Kalkanı operasyonu bitti dediğimiz dönemde, ülke referanduma giderken, yeniden bizi bölgeye çekmeye çalışıyorlar. Anlamadıkları ise biz zaten o bölgeden hiç çıkmadık ki. Ruh olarak her zaman Musul ile Kerkük’le beraberiz. Bölgedeki askeri varlığımızda devam ediyor. Fırat kalkanı gibi soğukkanlı ve profesyonel bir operasyonla bölgede oyun kurmaya çalışanların oyunlarını yine pekâlâ başlarına yıkabiliriz.
İçinden geçtiğimiz kritik, tarihi süreçte her zamankinden daha fazla uyanık ve cesur olmalıyız. Bu tarz iddialara, saldırılara karşı devletimizin, güvenlik güçlerimizin yanında olup, gerektiğinde de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Gerisini de bize karşı oyun kurmayı düşünenler düşünsün…