Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Kim Nereyi Vuruyor?

Kim Nereyi Vuruyor?

            Kimse bahçesinde gürültü olsun istemiyor. Kazara bir top kaçacak olsa, topu imal edenden başlayıp tüm topları kesmek için bıçak biliyor.

            Dediğim garip mi geldi? Yok garip değil gerçek hem de olabildiğince gerçek. Beyaz Saray Suriye’nin Ibdib Şehrine kaç kilometre uzaklıkta? Rusya’dan kalkan uçaklar kaç dakikada bu şehre ulaşıyorlar? İran, bu ülkenin komşusu da Idlib Tahran’ın ne yanına düşüyor? Avrupa’nın Suriye ile ilişkisi hangi bağdan geliyor?

            Diyelim ki herkesin bir şekilde bağını bulduk Suriye ile ilgili; kimisi komşusu, kimisi ticaret ortağı, kimisi coğrafi arkadaşı… Buna da eyvallah dedik. E madem bunların horoz döğüşü yapmak için Suriye’yi seçmelerine ne diyeceğiz?

            Suriye; tarihi, coğrafyası, vatandaşı ile bir dünya ülkesi… Kendince sorunları, zenginlikleri, renkleri olan bir ülke. Şimdilerde iç savaşın tüm ağırlıklarını hissederek bir dramın sahnelendiği yer.

            Fiziksel olarak hiçbir ülkenin bu ülkeden ne kazanacağını an itibariyle biliyor değiliz daha doğrusu bilinmemesi işine geliyor birilerinin. Binlerce kilometre öteden neden gelip burada kavga ediyor birileri? Idlib denen şehir bu ülke vatandaşlarının kaçta kaçı tarafınca biliniyor ve kaç kişi orada yaşayan bir çocuğun bu akşam ne yiyeceğinden haberdar?

            Rusya vuruyor bu şehri, Amerika horozlanıyor, İran tehdit ediyor, Türkiye düşünceli siviller, göçmenler deyip duruyor. Avrupa, Alman’ı, İngiliz’i ticaretimiz deyip duruyor. İsrail’i konuşmaya gerek bile yok. Zaten ne oluyorsa onun için oluyor nihai hedefte İsrail’in gaye ve emellerini güdüyor oyun kuranlar.

            Peki, kim neyi vuruyor, nereyi vuruyor? Amerika, “Buraların horozu benim, dünyanın abisi benim” havasında. Gücünün üstünde güç tanımıyor. Nerede bilek güreşi varsa en güçlü benim edasında. Ona bu rolü kim verdi, nasıl verildi şaşmamak elde değil. Buna rağmen doymak bilmez bir obezle karşı karşıyayız.

            Son teknolojik silahlarını burada deniyor silah üreticileri. Zaten kavga da bundan kopuyor. Birisi saldırı silahını üretiyor, öteki savunma sistemini. Saldırı sistemini üreten istiyor ki savunma sistemini de ben satayım. E bunları denemek lazım, o kadar ürettik, piyasa olmazsa satış olmaz deyip, koca koca ülkeleri savaş arenası yapıyorlar. Baktılar olmuyor paralı kurşun askerler üretip salıyorlar ortalık yere.

            Herkesin bir çıkarı, bir hesabı var bu ülke üzerinden. Güçler savaşı, güçlüler savaşı olmaktan çok, çıkarların ve sonu gelmez menfaat oyunlarının arenası. Garip olan bu arenayı asla ülkesinde istemiyor kimse. Savaşların da eğer bir ahlakı edebi ilkesi kuralı varsa artık hiçbiri gözetiliyor değil. İnsan hakları diye feryat edenler savaş, yokluk, kıtlık, ölüm kendinden uzak yerlerde olduğu sürece hiç de rahatsız değil.

            Yapılan zirveler, konferanslar, toplantılar… Hemen hiçbirinde bu savaş, bu çıkmaz kavga bitsin denmiyor. Şu an yapılabilen şey; sivil ölümlerin nasıl daha az olabileceği. Yani bombalara devam siz çocukları alın yoldan.

            Nitekim “kim nereyi vuruyor” sorusunun asıl cevabı çocuklarda saklı; siz çocukların yüreklerini vuruyorsunuz… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi