Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca ‘’KAPKARA GÜNLERİN ŞAİRİNE’’

‘’KAPKARA GÜNLERİN ŞAİRİNE’’

            Bir gazete haberi şöyle: ‘’İstiklal Marşımızın yazarı milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un hayatı, son günlerde merak edilen konulardan birisi. O’nun kim olduğunu ve nasıl bir hayat sürdüğünü merak eden vatandaşlar internetten araştırma yapıyor.’’

                Önce 07.03.2008 tarihli Mehmet Akif’i anma yönetmeliğini 25.09.2019 tarihinde 20-27 Aralık tarihlerini M.Akif’i Anma Haftası olarak değiştiren İçişleri, Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının müşterek çıkardıkları yönetmelik için kendilerine müteşekkiriz.

                 27 Aralık da vefat eden Mehmet Akif için bu da neyin nesi demeyeceğinizi umuyorum; tarihin öldüremediği bir şaire zamanın sözü geçmeyeceğini bildiğiniz için. Başlık Arif AY’ın, Akif için Yeni Şafak Gazetesinin kitap ekinde yazdığı yazının  başlığı. Yazıyı yerimizin darlığı nedeniyle tamamını değil ama orijinaline dokunmadan özetleyerek ve atlamalar yaparak aktarıyorum. Arif AY’ın da bize hakkını helal edeceği ümidiyle.

                ‘’Muhterem Mehmet Akif ERSOY,

                Memnuniyet duyacağınızı umarak ,mektubuma çok sevdiğiniz ve hayranlık duyduğunuz Şeyh Sadi’nin şu dörtlüğü ile başlıyorum.

                Avuçta taze gül, mahcup azıcık

                Sitem rüzgarlarıyla darmadağınık

                Ne umutlar besliyordu gönlünde

                Umut uzun, ömür kısa ne yazık

Bu dörtlük başka bir hissiyata matuf yazılmış olsa da doğrusu tam da sizi anlatıyor .Resminize her bakışımda mahcup haliniz, siteminiz, gerçekleşmeyen umutlarınız ve bütün bunların biçimlendirdiği muzdarip yüzünüzü görüyorum.

                İçiniz, dışınız bir ve dosdoğru bir insan olduğunuzdan, yüzünüz içinizin aynası işlevini görüyor adeta. Özellikle yeis günlerinizin tüm izlerini bu aynada görmek mümkün.

                Yol arkadaşınız, dava arkadaşınız  Eşref Edib’in ‘’utangaçtı. Ona faziletlerinden, kudretinden bahsederseniz kızarır, başka tarafa bakardı.’’ Dediği gibi bu aynadan en çok da bu mahcup haliniz yansır.

                ‘’Süleymaniye Kürsüsünde’’yi ‘’Kardeşim Fatin Hoca’ya’’ diyerek ithaf ettiğiniz dostunuz ve astronomi bilgini Fatin Gökmen, vefatınız üzerine şu tarihi kıtasını kaleme alır.

                Mum gibi yandı ciğer çünkü vatan türküsünü

                Hep geçen kapkara günlerde terennüm etti

                Çıktı kırklar bir ağızdan dediler tarihin

                İçimizden vatan şairi Akif gitti.

                Muhterem şairim,

                Doğrularında ne kadar samimi idiysen yanlışlarında da o kadar samimiydin. Çünkü gerçek bir mü’min, asil bir insandın. Öyle olmasaydın, çok ağır ithamlarda bulunduğun Başkan Abdülhamit için Yozgatlı Mehmet Efendiye ‘’ölmez de iyileşebilirsem hatıralarımı yazmak istiyorum. Sultan Abdülhamit’e karşı özür ve itiraflarım olacak  der miydin’’(Mustafa Armağan, ‘’Abdülhamit’in Kurtlarla Dansı’’)

                ‘’Arkamda kalırsan, beni rahmetle anarsın’’

                Derdim sana baktıkça a biçare kitabım!

                Kim derdi ki sen çök de, senin arkana kalsın,

                Uğrunda harab eylediğin ömr-i harabım!          

                Aslında ömr-i harab olan bizleriz. Seni anlamak ve anlatmak adına her yıl etkinlik üstüne etkinlik düzenleriz. Süslü cümlelerle kendi yanlışımızı örtmek için sana övgüler düzüyor seni yere göğe sığdıramıyoruz.

                Senin bir dava adamı olarak ortaya koyduğun hasbiliği, dürüstlüğü, içtenliği biz gösteremedik. Senin karşında dürüst olamadık. Seni  davandan soyutlayarak folklorik bir unsur haline getirdik.

                Ruhun şad olsun.’’

                Araştıranlardan belki bir kişiye ışık olur düşüncesiyle…Selamlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi