İşi: Ev Hanımı
Çağımız dünyasının insanı nesnelleştirmek gibi bir sonuca vardığını tahlil ve tespit etmede isabetli olamadığımızı kabule yanaşmıyoruz. Hayatımızın biricikliği ve bize özel oluşu ehemmiyetini kaybedip hız dünyasının öğesi haline geldi çoktan. Hakikati ve manayı aramak çabası sığ ve geçici heveslerin elinde pul olmak üzere. Maddenin manaya, görüntünün içeriğe tercih edilmesi önce insanın kıymetli oluşunu örselemiş oldu. Hayatın aslına ve yaşamaya değil taşıdığımız etiketlere ve sahip olduğumuz menkul sınıflara asılı kalmışız.
Menkul sınıfların mağdur ettiği hayatlar arasında belki de kadınlarınki başı çekiyor. Ona yüklediğimiz tanımlama ve sınıflama ya keskin tartışmaların içinde çözümsüz olarak kalıyor ya da özgürlük gibi sınırı şeffaf bir kavramla kavgalara sebep oluyor.
“Kadın” diyerek konuyu açmanın ne kadar riskli ve “cıss” olduğunu fehmederek başladım yazıya. Mevzu nereden çıktı peki? Görevim hasebiyle çalıştığım kuruma gelen bir kadına çok basit bir tanıma formu uzattık. Kişiyi tanıma sadedinde olan basit soruların biri de “işi” ile ilgili idi. Orta yaşı geçtiğini tahmin ettiğim kadın “işi” kısmını boş bırakarak formu geri uzattı. Ne iş yapıyorsunuz sorusuna utanıp sıkılarak, başını öne eğerek “bir iş bulamadık hocam” cevabını verdi. Ev hanımı değil misiniz sorusuna evet demekten çekinmesi neyin ifadesi?
Kadın olarak kendine uzatılan bir evrakta “işi” kısmına “ev hanımı” yazmaktan imtina edip sıkılan ve hatta bundan utanan birini bu ruh haline iten şey ne olsa gerek?
Ev hanımlığı bir meslek midir sorusunu tartışacak değilim lakin son çağın ve kapitalist zihniyetin herkesi illa bir iş ortamına sokmak gibi bir hedefi başardığı da yadsınamaz bir gerçek. Şimdi bu tutumun altında yatan saik nedir suali havada asılı mı kalacak?
Kadın, kendine sorulan bu soruyu neden cevaplamaktan çekindi? Ev hanımlığı utanılacak bir uğraş mıdır, söylenmesi, bilinmesi saklanacak bir durum mudur? Öyle olmadığını en azından değer yargılarına önem veren bizler yakinen biliyoruz. Maddi kaygı ve imkansızlıkların getirdiği çaresizlikleri konu etmediğimizi bir kere daha yineleyip bizde ev hanımlığının neredeyse tüm iş kollarından daha zor olduğunu ve bu oranda kıymetli olduğunu kabul ediyoruz.
Ev hanımlığının “annelik” gibi kutsal bir hissiyatı ve değeri taşıdığını söylemeye gerek yok. Bugün çalışan annelerin nasıl zorlandıklarını nasıl çaba harcadıklarını hiç kimse bilmezse çocuklar biliyor. Her sabah annesinden bir korkuyla ayrılan, okuldan dönünce “soğuk” bir eve girmek zorunda kalan çocuklar annesinin ev hanımı olmasından rahatsız mı olacak?
Ev hanımı olduğunu yazmaktan çekinen kadın bir maddi kazanç sağlayamadığı için mi utanmıştır? Eğer öyleyse bu çok daha vahim değil mi? Neredeyse evdeki herkes maddi getirisi olan bir işte çalışıyor ve nedense asla ihtiyaçlarımız bitmiyor.
Ev hanımı olmak bir utanç kaynağı mıdır, sınıfsal bir basamak mıdır? Ev hanımı olmayı kendine zül sayan kadın mesela bir kurumda temizlikçi olup çalışmaya başlasa sınıf mı atlamış olacaktır? Eğer durum bu ise en hafifi ile “vahim” denmez mi? Yemek, bulaşık, ütü vesaire… Bu işleri yapmak mı ev hanımlığından utanç duyuran? Hiçbir işin evladının önüne koyduğu yemeği yerken çocuğunu izlemenin verdiği hazzı ve huzuru veremeyeceğini en azından ben annemden biliyorum.
Hangi yönden bakılırsa bakılsın; ev hanımlığından utanç duymak isabetli değil derim. Şimdi ben bunu deyince kadınların çalışma özgürlüğünü kısıtlamak mı istiyorsun tarzında karşı saldırıya geçecek olanlar da çıkacaktır. Fakat bu itirazlar ev hanımlığından utanan kadıncağızın hissini tamir edemeyecek.