Bekir Dolu
Bekir Dolu İLK SİVİL CUMHURBAŞKANI

İLK SİVİL CUMHURBAŞKANI

Sene 1993. Tam 20 yaşımdayım. İstanbul’da hukuk fakültesi 2. Sınıfta okuyorum. Bir bahar günü Ankara’dan ziyaretimize gelen arkadaşlarımızla birlikte son derece güzel olan İstanbul baharının tadını çıkarıyoruz, geziyoruz, tozuyoruz. Öğleden sonra Dolmabahçe Sarayını ziyaret etmek için ziyaretçi giriş kapısının önünde saat kulesinin altındaki meydanlıkta toplandık. Giriş saatimizi beklerken bankta oturup vakit geçiriyoruz.

Genciz, aklımız bir karış havada tabi, yüksek sesle konuşup gülüşüyoruz falan. Yanımıza gelen orta yaşlı bir bey amca “ayıp değil mi böyle yüksek sesle gülüp eğlenmek” diyerek bize çıkıştı. Biz de koskoca meydanda kimse sesimizden rahatsızlık duymaz sen ne diyorsun diyerek bey amcaya tepki verdik. “Cumhurbaşkanımız ölmüş, siz böylesi bir günde nasıl açıktan gülüp eğlenebiliyorsunuz.”  Daha biz bilmiyorduk ki demeye kalmadan, “gençlik bu kadar mı ruhsuzlaştı” falan diye söylenerek yanımızdan uzaklaştı bey amca.

İşte Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünü o anda öğrenmiş olduk. 17.04.1993 Halkın bu ölüme, ilk sivil cumhurbaşkanının ölümüne ne kadar çok üzüldüğünü de sıradan bir vatandaşın üzüntüden ne yaptığını bilmez bir halde bize çıkışmasıyla öğrenmiş olduk. Daha sonra İstanbul’da yapılan cenaze töreni için toplanan muhteşem kalabalık vesilesiyle de iyice anladık.

Çankaya'da "ilk sivil cumhurbaşkanı" olarak anılan Özal’ın, her zaman sivil yönetimin üstünlüğünü savunması, halkın değerlerine saygısı, darbecilerin akla mantığa sığmaz höt zötlerinden iyice bunalan halka ilaç gibi gelmişti. Mesela askeri birlikleri şortla denetlemesi, 12 Eylül’e, 27 Mayıs’a bir gönderme olarak kabul edildiğinden yıllardır diktalar altında inleyen halkın kor olan ciğerine bir tas soğuk su tesiri yapmıştı.

Yine mesela cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından herkes Özal’ın laik bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak cuma namazına gidip gitmeyeceğini merakla beklerken, O her zamanki rahat ve tabulara meyden okuyan tavrıyla Kocatepe Camii’ne gidip, halkın içinde cuma namazı kıldığında, Kocatepe’de izdiham yaşanmış ve halk sevincinden gözyaşlarını tutamamıştı.

Türkiye’nin kemalist ayak bağlarından kurtulması sürecindeki ilk fikir ve eylem sahibi kişi Turgut Özal’dır. Demokrasisi dipçik darbeleriyle yaralanmış bir ülkede, demokrasinin bu millete "bol geleceği" düşünen jakobenlere karşı, köklü reformlar yapmak, tabuları yıkmak ve büyük değişimleri gerçekleştirmek her babayiğidin harcı değildir.

1) Milli ve manevi değerlere saygı 2)Serbest rekabet ve hür teşebbüsün desteklenmesi. 3)Sosyal adalet. Parti programını hazırlarken bu üç ana başlığa büyük önem verilmesiyle palavracı-slogancı zihniyetten, çalışan, üreten ve halka hesap veren bir zihniyete geçilir.

Üçüncü sınıf, içine kapanık bir ülke olarak devraldığı Türkiye’yi, dünyaya açıp, büyük bir hızla gelişmiş ülkeler düzeyinde haberleşme ve ulaşım altyapısı olan bir ülke haline getirmeye çabadı. Ayrıca 1930’ların katı devletçilik anlayışından kurtarılan ülke ekonomisi ve Anadolu müteşebbisi de gözünü uzak ufuklara dikebildi böylece.

1993 teki meşum ve karanlık olaylarının tümünü düşününce bir suikast sonucu katledildiğini düşündüğüm Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, benim de katıldığım ve hayatımda gördüğüm en kalabalık cenaze töreninde "sivil cumhurbaşkanı” “demokrat cumhurbaşkanı” “dindar cumhurbaşkanı" pankartları açılması, halkın kendisine beslediği büyük sevgi ve minnetin bir ifadesi olarak hafızalara yer etmiştir.

 “Fatih Sultan Mehmed’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” şeklindeki vasiyetine uyularak büyük bir sevgi seli arasında İstanbul Topkapı’da Adnan Menderes’in de bulunduğu yere defnedildi. Allah rahmet etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bekir Dolu Arşivi