İlk darbeci Kâbil!
Karşımızda MERTÇE SAVAŞACAK bir DÜŞMAN bile yoktu ve en acısı da buydu bizim için.
Düşmanlıkların en aşağılık ahvalinin yaşandığı bir Çağ'a şahit oluyorduk.
Öyle bir Çağ ki;
AŞAĞILIK BATININ, bu defa başarısız olan GAYRİ MEŞRU ŞEREFSİZ ÇOCUKLARI ile HER TÜRLÜ MAHZUN ve MAZLUMİYETİ YAŞAYAN, DOĞUNUN ONURLU ÇOCUKLARININ, ŞEREFLİ MÜCADELESİNE ŞAHİT OLAN ÇAĞ.
Evet; ALÇAK Batı'nın GAYRİ MEŞRU ÇOCUKLARI bu defa başaramamıştı.
Keza, 40 YILDA ÖRDÜKLERİ AĞI, 40 SAATTE YERLE BİR ETTİ TÜRK MİLLETİ; ALLAH'IN İZNİYLE...
Tıpkı Allah'ın Kur'an'da belirttiği ÖRÜMCEK AĞI misalinde olduğu gibi:
"Allah´tan başka (varlıkları ve güçleri) sığınak kabul edenlerin durumu,
kendisine ağ ören örümceğin durumuna benzer:
çünkü barınakların en zayıfı örümcek ağıdır.
Keşke bunu anlasalardı!" ANKEBUT Suresi...
Evet; ilk darbeci şüphesiz ki Kâbil idi ve ayetlerde de belirtildiği gibi, tüm hırs ve ihtirasını, yeryüzünün ilk mazlumu ve darbe mağduru olan Hâbil üzerinde eyleme geçiriyordu. Üstelik Kâbil'in işlediği bu suç inanç kaynaklıydı. Yani Allah'a sunduğu velâkin kabul olunmayan Kurbanının bir ceremesiydi.
Dolayısıyla DİKKAT ediniz. Aldatanlar sizi ALLAH ile aldatmasınlar.
"Ya eyyühen nasü inne va´dellahi hakkun
fe la teğurrannekümül hayatüd dünya ve la yeğurranneküm billahil ğarur" FÂTIR Suresi
"Ey insanlar! Allah´ın (yeniden diriltme) vaadi gerçektir;
Sakın bu dünya hayatının sizi ayartmasına
Ve Allah hakkındaki (kendi) çarpık düşüncelerinizin,
sizi GURURLANDIRARAK ALDATMASINA izin vermeyin!"
Yine dikkat ediniz ki, yukarıdaki ayette geçen ve ALDANMAYA karşılık gelen "ĞARUR" yani GURUR kelimesi, insanın içine düştüğü GAFLETİ, DALALETİ ve hatta HIYANETİ ifade eder.
İnsanın içine düşeceği en büyük yanılgı ve aldanma, elde ettiği imkânlar sonucu GURURA kapılmasıyla gerçekleşir ve o Mel'un da işte öyle aldanmıştır; insanlardan GASP ederek elde ettiği onca imkân sonucunda girdiği GURUR Hâlet-i Ruhiyesiyle.
Gurur içsel bir faaliyet, yani derunidir. Her insan bu hali içinde şiddetli yaşar; kendi içinde çatışır her daim. Bu çatışma kimi insanı hidayete ulaştırabileceği gibi, kimisini de dalalete sürükler. Bu durum ancak Allah'a ayandır ve bizi bizden daha iyi bilen Allah, "GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE" el koymuştur o insana. Müdahalede bulunmuştur gidişata ve insanın kendisi ile kalbi arasına nüfuz etmiştir...
"Hiç Yaratan yarattığını bilmez mi?
O, Latiyf`tir, Habiyr`dir." Mülk Suresi
"Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer."
(meyilleri arasına müdahale etmektedir;) Enfal Suresi
Allah'ın, kendisini olması gereken yerde yani AHSEN-İ TAKVİYMİN'de tutmak istemesine karşı, bu durumu göz ardı eden ve umursamayan insan, GURURLANARAK/MAĞRURLANARAK, ESFEL-İ SAFİLİYN'e sürüklenmiştir.
Evet; ilk darbeci Kâbil idi demiştik; lakin bugün ki çağdaş Kâbiller, ilk darbeci Kâbil'e rahmet okutacak düzeydeler. Keza, o dönemin Kâbil'i hatasını anında anlamış ve pişmanlığını dile getirmişti.
MAİDE SURESİ
(Kabil)kendi kendine söylendi:
"Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olmaktan âcizim ki
kardeşimin cesedini toprağa gömmeyi dahi düşünemedim!"
Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.
Kâbil'in içine düşmüş olduğu ahval, pişmanlık sonucu bir VİCDAN MUHASEBESİ idi.
Ve bu muhasebenin sonunda kendini bir karga kadar dahi değerli görmüyordu.
Bugünün DARBECİLERİ ise, bir Kâbil kadar bile olamadı maalesef!
YAPTIKLARI DARBEYE SAHİP ÇIKAMAYACAK KADAR ALÇAK,
KORKAK VE BAYAĞI BİR GÜRUH idiler bunlar...
Öyle ki, o GARGAT AĞACI müstakbel hadisesi doğru ise, bugün o gerçekleşmektedir ve Gargatlar, arkasına saklanan tüm hainleri haber vermektedir.
****
Şüphesiz kalplerden geçeni ancak Allah bilir. Lakin biri daha bilir ki; o da İNSANIN TA KENDİSİDİR...
Sürekli susturmak için tüm gücümüzle üzerine çullandığımız, bize HAKİKATİ OLANCA SAFLIĞIYLA ve KATIŞIKSIZ HAYKIRAN VİCDANIMIZDIR... Temiz ve Saf Vicdanımız.
"DİN SAMİMİYETTİR" der; Efendimiz.
Samimiyet/Vicdan, insanın kendi kendine İTİRAFIDIR;
İçine düştüğü hatanın idrakinde varmaktır.
İtiraf eden hakiki manada SAMİMİDİR.
İtiraf, Allah'ın insana sunduğu ikinci bir İMKÂNDIR, fırsat vermesidir kendisine; TEVBE için.
Budur aynı zamanda "NASUH TEVBE" yani " SAMİMİ BİR PİŞMANLIK".
O samimiyetin MİHENK TAŞI, Hakikati haykıran VİCDANDIR işte.
Mihenk Taşına/Vicdana vurarak, test etmiş oluruz samimiyetimizi, duruşumuzu ve kalbimizden geçeni.
Biz ne kadar örtmeye çalışsak da onun üzerini, Allah bilmektedir elbet, kalbin gizlisini...
Gizlinin de gizlisini.
Bize, bizi gizleyeni; bizi bizden gizleyeni...
Lakin bu ahval, yine görmeyi isteyen/dileyen insanın kendisine açıktır; kendi içinde yaşar çatışmayı ve bu çatışmanın sonunda, ya VİCDAN/SAMİMİYET ya da YALAN yani İNSANIN KENDİ KENDİNİ KANDIRMASI, ALDATMASI yani GURURU(الْغَرُورُ) galip gelir.
****
Samimiyet, en zor zamanlarda kendini gösterir ve açık eder bir nevi ahvalini.
O sebeple soruyorum; yine herkesin kendi vicdanında cevap vermesi gereken şu soruyu:
Darbenin hemen ilk saatlerinde, herkes yoklasın bakalım yüreğinden ne geçti?!?
Kim, EVET BU BİR DARBEDİR, BU BİR MİLLETİ YOK ETME PROJESİDİR diyerek, hiç kimsenin çağrısını dahi beklemeden kendini dışarı attı?!?
Kimdi? Bu MİLLETE inan ve Allah'a güvenen?
Biran bile tereddüt etmeden yapılması gerekeni yapan?
Ya da kimin o esnada kalbinden bin bir çeşit tereddütler geçti.
Kim can korkusu, kim mal korkusu yaşadı?
Kim rahatını bozmaktan imtina etti?
Kim telaşa kapıldı? Kim sekinet buldu yüreğinde?
Allah o gece kimlerin üzerine sekinetini indirdi?
"Bunun üzerine, Allah, Elçisinin ve inananların içlerine katından bir sükûnet indirmiş,
görmediğin güçlerle donatmış ve hakkı inkara şartlanan kimseleri azaba uğratmıştı ki,
hakkı inkar edenlerin cezası da böyledir zaten!" TEVBE Suresi
Kimler gözünde büyüttü bu çapulcu Ebrehe sürüsünü?
Kimlerin kalbine, gözüne nasıl gösterdi düşmanı; Allah?
"ALLAH onları rüyanda sana az gösteriyordu. Onları sana çok gösterseydi, dağılacak ve o konuda çekişip duracaktınız. Fakat ALLAH (sizi) kurtardı. O, göğüslerin özünü bilendir."
Zamanı gelip kendileriyle karşılaştığınızda sizin gözlerinizde onları az gösteriyor, onların da gözlerinde sizi az gösteriyordu ki ALLAH önceden planlanmış işi gerçekleştirsin.
İşler, sonunda ALLAH’a döner." ENFAL Suresi
Kim dedi acaba, daha yapacak bir sürü işimiz var?
Ya da kimin fesada uğramasından korktuğu ticareti aklına geldi?
O halde onlara, SAMİMİYET TESTİNİN ve VİCDAN MUHASEBESİNİN MİHENK TAŞI olan ve Allah'ın da bu durumlar için ÜLTİMATOM olarak İLAN ettiği TEVBE suresindeki şu ayetleri hatırlatırım:
De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz,
Elde ettiğiniz mallarınız,
Kesata gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz,
ve hoşlandığınız meskenler;
Size Allâh`tan, Rasûlü`nden ve O`nun yolunda cihattan daha sevimli ise,
artık Allâh`ın hükmünün açığa çıkmasını bekleyin...
Allâh fâsıklar (bilinçleri Hakk`a ve Din`e karşı körelmişler) topluluğuna
hidâyet etmez."
****
Bu DARBENİN CİDDİYETİNİ anlamayan;
Kenardan göz ucuyla seyreden;
İşin rengine göre pozisyon alan;
Bizimle kalsaydınız ölmezdiniz, başınıza bu işler gelmezdi diyen;
Kıt aklıyla Anal/İz/den başka bir şey yapmayan;
İlk gece, ilk an tereddüde düşüp Vatanını, Milletini ve kardeşlerini yalnız bırakan;
Her kim olursa olsun hiç fark etmez; o ikinci gün mücahitlerini de yarın Allah YÜZÜSTÜ bırakacaktır...
Ve tıpkı ayette denildiği gibi, elbet bir gün ölüm gelip onları da bulacaktır.
"Nerede olursanız olun, ölüm gelip sizi bulacaktır, göğe yükselen kulelerde olsanız bile."
Nisa Suresi
Evet, farkındayım; belki biraz ağır yükleniyorum!
Lakin açın Kur'an'ı ve bakın bu konuları işleyen ayetlere ve görün, oradaki insanın ruh halini ve ahvalini.
Hayatında hiç ciddi bir savaş yaşamamış biri olarak hep düşünmüşümdür; bizler ne yaparız acaba bir savaş esnasında diye?
Enfal ve Tevbe surelerindeki savaş ayetlerinin hangisi bize denk düşerdi?
Aylardır müşriklerle savaşma izni bekleyen güzide sahabe gibi mert ve korkusuzca meydanlara mı atılırdık?
Yoksa nüzul sebebi tam da bu konular olan ve Ey İman edenler diye başlayan şu ayetlerin muhatabı mı olurduk?
SAFF Suresi
"Ey iman edenler... Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz!
Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allâh indînde çok nefret edilesidir!
Allâh, kendi yolunda çelik karkas blok bina bütünlüğünce
Saf bağlayarak savaşan kimseleri sever."
Müslüman ile Münafığı ayıran bu ayetlerdi ve ak ile kara belli olmuştu; o gün ÛSR/Güçlük görününce.
Ve 15 Temmuz bizim için, bugüne dek söyleye geldiklerimizi yapıp yapmama sınamasıydı adeta.
Yoksa nasıl gelecekti ÛSRİ'nin ardından vaad edilmiş, iki YÛSRA/Kolaylık?
Bu darbe bir sınamaydı hiç şüphesiz ve tüm mazlumların umut bağladığı bu İslam topraklarında gerçekleşiyordu.
Daha ne olmalıydı ki, bir davayı savunmak, mücadele vermek ve uğruna can feda etmek için?
Başka bir diyar mı arayacaktık kendimize; Allah yolunda savaşmak için?
Dar'ûl İslam oluşu kesintisiz süren bu topraklardan başka bir Dâr mı kalmıştı şu yeryüzünde?
Bilinmez miydi; son kale olan bu topraklar düştüğü zaman, tüm Arz'ın da düşeceği?
Ve akabinde inmez miydi tepemize olanca gazabıyla ARŞ...
Yoksa siz de Erdoğan'ın insani zaaflarına takılıp, günahsız, hiç hata yapmayan, kendini kâinat imamı ilan eden bir Mehdi/Mesih mi olmasını bekliyordunuz?
Oysaki biz hiç beklemedik böyle imkânsız bir şeyi!
Ve bizler, sadece düşmanların değil, içimizdeki dost görünümlü münafık oklarının da hedefi olan, Allah karşısında aciz, insani zaafla malul, lakin imanına şahit olduğumuz, Hamza kadar cesur yürekliliğiyle, DÜŞMANA KARŞI ŞEDİT DURUŞLU bir insana inandık.
****
Evet, bu bir sınamaydı hiç şüphesiz!
İlk an tereddüt gösterip, dışarı çıkmayanlar için de bu böyleydi ve ümit ederim ki, bundan sonraki kalkışmalarda, bu tereddüt gösterenler aynı hataya düşmezler.
Ve yine ümit ediyorum ki, bu tereddüt gösterenler, Tevbe suresinde geçen Kaab Bin Malik misalini yüreklerinde hakiki anlamda yaşarlar. O Kaab ki, tüm yeryüzü olanca genişliğine rağmen dar gelmişti kendisine ve MİHENK TAŞI olan VİCDANININ SESİNİ DİNLEMİŞ ve RABBİNE İLTİCA etmişti.
Ka’b b. Mâlik (ra) şu şekilde anlatır:
“İnsanların bizimle konuşmalarının yasaklandığı günden 50 gün sonraki gecenin sabahında namazımı kılmıştım. Bu esnada ruhum çok sıkıntılıydı, âdeta yerle gök arasında sıkışmış, gidecek bir yer bulamıyor gibiydim. Tam bu esnada evimin dışından bir ses işittim: ‘Ey Mâlik’in oğlu Ka’b, müjdeler olsun. Kurtuluş günün geldi’. Sesi duyar duymaz hemen secdeye kapandım."
Tevbe Suresi
"Sefere çıkmayanların) diğer bir kısmı ise suçlarını itiraf ettiler...
Onlar doğru iş ile diğer kötü bir işi karıştırdılar...
Umulur ki Allâh onların tövbesini kabul eder...
Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir."
"Andolsun ki Allâh, fazlını nasip etti...
Hz.Rasûllullâh`a da, o güçlük saatinde O`na tâbi olan muhacirler ile ensara da; içlerinden bir bölümünün kalpleri neredeyse kaymak üzere iken tövbeye (yanlışlarından dönmeye) muvaffak kıldı.
Sonra onların tövbelerini kabul etti...
O, onlarda Raûf`tur, Rahıym`dir."
"Geride bırakılan o üç kişinin de (tövbesini kabul etti)...
Genişliğine rağmen arz onlara dar gelmiş, içleri daralmış
ve (nihayet) Allâh`tan gayri sığınılacak yerin olmadığını düşünmüşlerdi...
Sonra, dönmeleri için (Allâh) onların tövbesini kabul etti...
Muhakkak ki Allâh, "HÛ" Tevvab`dır, Rahıym`dir."
Darbenin ilk saatlerinde dışarı çıkmakta tereddüt edenlere çok önemli bir şeyi daha hatırlatmak isterim ki; DÜŞMAN KORKAKTIR... Emin olun ki çok korkaktır. Üstelik bunu yaşadığımız darbede de çok net görmedik mi?
Yoksa ilk gece birçok bölgede, o kadar kalabalık olmamasına rağmen bir avuç yiğidin direnişi karşısında geri vites yapar mıydı tanklar?
"ALLAH onları rüyanda sana az gösteriyordu. Onları sana çok gösterseydi, dağılacak ve o konuda çekişip duracaktınız. Fakat ALLAH (sizi) kurtardı. O, göğüslerin özünü bilendir."
Zamanı gelip kendileriyle karşılaştığınızda sizin gözlerinizde onları az gösteriyor, onların da gözlerinde sizi az gösteriyordu ki ALLAH önceden planlanmış işi gerçekleştirsin.
İşler, sonunda ALLAH’a döner." ENFAL Suresi
İlk gece o kadar bombalamalarına rağmen nasıl oldu da her yer sabaha kadar tek tek düştü?
Yirmi dört saat olmadan Millet vatanı geri aldı?
İşte bütün bunların cevabını Rabbimiz bildiriyor bizlere; hem de Fetih Suresinde:
FETİH SURESİ
"Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı.
Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı."
"Allah'ın, öteden beri süregelen kanunu budur.
Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın."
Her şey gayet açık değil mi?
GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN... Vesselam.
Blog adresim: kaanbilgekutadgu.blogspot.com.tr