Kakofoni
15 Temmuz darbe girişiminin ardından özellikle kamuda FETÖ’ye yönelik ciddi bir operasyon yapılmaya başlandı. Birçok kamu kurumunda devam eden görevden almalar devletin her kademesinin bu örgütten temizlemesi açısından önemli. Fakat kuru ve yaş ayrımının iyi yapılması, yeni mağduriyetlerinde önüne geçilmesi gerekmektedir.
Darbe girişiminin ardından hükümet doğru bir adımla bu yapıya mensup kişileri görevden el çektirmeye başladı. Bir kısmı açığa alınırken suçları sabit görünenler tutuklanmaya başlandı. Aslında bu adımın 17-25 Aralık sürecinden sonra atılması gerekiyordu. O zaman alınabilecek bir önlem belki bugünkü olanların hiç yaşanmamasını sağlayacaktı. Yine de kamu kuruluşlarının silkelenip kendine gelmesi açısından biraz geç olsa da doğru bir hamle. Lakin bu görevden almalar konusunda birkaç itirazımızı dile getirmesek de olmaz. İçinden geçtiğimiz kritik dönemde insanlar gereğinden fazla alıngan olup, her şeyi çok kolay yanlış anlayabiliyorlar. İtirazlarımıza geçmeden önce yanlış anlaşılmamalara mahal vermemek için kısa bir açıklamama yapmak zorundayız. Bu yapıya mensup olan, sempati duyan, maddi manevi destek veren kişilere bir şans daha verilsin demiyorum. Özellikle 17-25 Aralık süreci milat kabul edilerek bu tarihten sonra da ısrarla bu yapı ile ilişkiye devam edenler görevlerinden uzaklaştırılsın, ciddi suçları olan gerekiyorsa hapis cezasına çarptırılsın. Fakat sırf küçük şüphelerle, işe girdiği dönemden dolayı insanlara durduk yere de haksızlık yapılmasın.
Kamu kuruluşlarında her gün yeni dedikodular dönüyor. Üst üste yapılan görevden almaların ardından özellikle 2008’den sonra göreve başlayan memurlar tedirginlik yaşıyor. Kendinden emin olan, bu paralel örgütle ilişkisi olmayan memurlar bile acaba başımıza bir iş gelir mi diye düşünmeden edemiyor. Ortada bir belirsizlik, her kafadan bir ses, gürültü var. Son olarak 2010 KPSS’nin de iptal edilmesi kararı ile birlikte yaşanılan belirsizlik daha da arttı. Başbakan her ne kadar kimseye haksızlık yapılmayacak, ince elenip sık dokunarak inceleme yapılacak dese de ortalıkta dolanan dedikodularında etkisiyle farklı bir atmosfer oluşuyor. Sanki gerçek suçlularla, küçük şüpheler taşıyanlar, ya da bu iptal edilen sınav döneminde işe başlayanların hepsi bir çuvala doldurulup, ondan sonra hadi kendinizi savunun, aklayın deniliyor gibi. Çevremizde bu yapı ile hiç ilişkisi olmamasına rağmen çeşitli bahanelerle açığa alınan arkadaşlarımız var. Elbette bunlar bir şekilde kendilerini aklayacaklar ama bu süreçte yaşadıkları travmayı ömür boyu unutamayacaklar.
Önerimize gelince hani tehlike durumlarına göre çeşitli renklerle önlem seviyeleri belirlenir ya bu yapıyla mücadelede de benzer bir yöntem izlenebilir. Şöyle ki oluşturulacak kırmızı listede bu yapı ile doğrudan ilişkili olup suça da bulaşmış isimlere yer verilerek bunların hem görevden alınıp hem de tutuklanmaları sağlanır. Turuncu listede ise yine bu yapı ile ilişkisi kesin olan, bu yapıya sempati duyan, maddi manevi destek veren isimler açığa alınıp, soruşturmadan geçirilir. Sarı listede ise bu yapı ile ilişki kurduğundan şüphelenilen, 17-25 Aralık öncesinde bir şekilde bu yapı ile bağlantılı olan insanlara yer verilir. Bu listedekiler görevlerine devam ederken ciddi bir güvenlik soruşturmasından geçirilerek ona göre bir karar verilebilir. Böylece kimse durduk yere mağdur edilmemiş olur.
Son 7-8 yılda göreve başlayan memurların canını sıkan bir diğer sorunda özellikle daha eski memurların ipe sapa gelmez yorumları oluyor. Akşama kadar oturdukları yerden ahkâm kesen bu tiplere kalsa 2008’den sonra işe giren herkesi tek tek sorgulayıp önemli bir kısmı işten atacaklar. 2010 KPSS ile memur olanları ise doğrudan kovulacak. Ortalama 80-100 bin kişiden bahsediliyor ama bu tuzu kuruların umurlarında bile değil. Yaptıkları yorumların zaten tedirgin olan insanların daha da psikolojisini bozduğunun farkında bile değiller.
Ülkemizin içinden geçtiği süreçte herkesin ağzından çıkan sözü iyi tartması lazım. Gün üç-beş düşünüp bir konuşma günüdür.