Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş İhracat yasaklansın

İhracat yasaklansın

Durun gülmeyin, oruçlu kafa ile yazı yazınca adam ithalat ile ihracatı karıştırdı demeyin. Evet, ihracat yasaklansın diyorum. Çünkü her şeyin fazlası zarardır diye düşünmeyi bırakılalı çok oldu. Biri bir fırsat buldu mu suyunu çıkarasıya kadar oradan nemalanmaya çalışıyor. İhracat ülkemize döviz girmesi için çok hayati bunun farkındayım. Lakin sektörler düzgün ayarlanmayınca temel gıda maddelerinde olduğu gibi yapılan ihracat zarardan, enflasyonu artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Devletimiz ise nedense bıçak kemiğe dayanmadan bir türlü gereken tedbirleri alamıyor…

Derdimi bir örnekle açıklayayım. Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanlığı tereyağının ihracatına kısıtlama getirdi. Çünkü üretim tüketim dengesi bozulmuş. Geçtiğimiz yılın ilk üç ayında 608 bin dolarlık tereyağı ihraç ederken bu yıl ise aynı dönemde 34 milyon dolarlık bir ihracat yapılmış. Neticede sözelciyiz matematiğimiz kötü ama ortalama bir 50 katı artış olmuş galiba(!) Bu şekilde artarak devam etse bile tereyağı ihracatından yılda elde edilecek döviz geliri 150 milyon dolar civarı görünüyor. 150 milyon dolar bir kişi, üç-beş firma için büyük bir rakam ama devletin toplam ihracatı içinde devede kulak bile kalmaz. Yani hiç tereyağı ihraç etmesek de bir kaybımız olmaz. Zararımız ise çok fazla. İhracattan dolayı üretim tüketim dengesi bozulduğundan fiyatlar artıyor bu da doğal olarak vatandaşın cebine yansıyor, enflasyon uçuyor.

Tereyağı bir örnek. Bunun yanına diğer süt ürünlerini, yumurta, un, makarna, bakliyat çeşitleri gibi temel gıda maddelerini koyun. Hatta temizlik maddeleri, çocuk bezi gibi diğer temel ihtiyaç maddeleri de eklenebilir. Bu alanlarda ihracat yasaklanmalı ya da gerçekten işe yarar akılcı tedbirler alınmalı. İş ihracatçının keyfine bırakılmamalı. Adamların büyük bir kısmında Allah korkusu olmadığından, tek dertleri daha fazla para kazanmak olduğundan kendilerince haklılar. Ürünü marketlere pazarlayacaksın, nakledeceksin, ödemeni vadeli alacaksın. Bununla kim uğraşır tek kalemde yüksek döviz kuru üzerinden yurt dışına yolla. Üstüne şu kadar ihracat yapıyorum diye devletin sağladığı vergi başta olmak üzere diğer kolaylıklardan yararlan daha ne olsun.

Üretim tüketim dengesi bozulan ürünlere zaman zaman kısıtlama getirmek yerine akılcı bir düzen sağlanmalı. Çünkü kısıtlama gelesiye kadar ki dönemde piyasanın üç-dört ay dengesi bozuluyor. Kısıtlamanın sonuçlarını tam anlamıyla görmekte bir o kadar sürüyor. Arada geçen zaman enflasyonun uçması için yetiyor. Peki, ne yapılmalı? Öncelikle gıda ürünlerinde ihracat minimuma indirgenmeli. Çünkü bütün temel gıda maddelerinde yapılan ihracatı toplasak bir savunma sanayi, otomobil yedek parçası, yazılım vb. gibi kalemlerle yarışamayacağı ortada. Diğer yandan enflasyonu artırması başta olmak üzere ülkemize verdiği zarar daha fazla. Kısacası attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor.

Örneğin her firmaya ürettiği ürünün sadece yüzde yirmisini ihraç edebilme hakkı verilebilir. İç piyasaya daha fazla ürün üreten o kadar fazla ihracat yapmış olur. İç piyasaya yaptığı üretimde fiyatlarda indirim yapanların ihracat oranları artırılarak bir teşvik sağlanabilir. Un, makarna vb. ürünlerin ihracatı yurt dışından getirilen buğdaya göre yapılmalı. Kendi üretimimiz olan buğdaydan yapılan ihracat ülkemize katkı sağlamıyor. İhracat yapmak isteyen önce buğdayı ithal etsin sonra ihracat yapsın.

Söylediklerimiz sadece çözüm önerisi. İşin uzmanları biraz beyin fırtınası yapsa çok daha fazlasını bulabilir. İstenirse bu veya benzeri sistem bir haftada hayata geçirebilir. Anahtar kelimemiz istenirse. Bürokrasimiz çok yavaş ilerliyor. Maliye Bakanımız hâlâ üretim ve ihracat noktasında erken uyarı sisteminin devreye gireceğini, kendilerinin durumun farkında olduğunu falan söylüyor. Lakin vatandaş kendilerinin durumun farkında olduğunu bir türlü fark edemiyor. Çünkü bu farkındalık piyasaya yansımıyor. Hâl yasası başta olmak üzere aynı sıkıntılar devam ediyor. Döviz fiyatları sabitlendi deniyor. Fakat 15 liraya yaklaşmış bir dolarla bizim enflasyonu çözemeyeceğimiz ortada. Biraz nefes alabilmemiz için bile doların 10 liranın altına inmesi lazım. 20 Aralık gecesi oluşan iyimser hava çoktan dağıldı bilmem farkındalar mı?

Döviz kuru yeniden makul seviyeye düşmediği sürece biz aynı şeyleri konuşmaya devam edeceğiz. Önceliğimiz bir an önce dövizin makul seviyeye çekilmesi olurken diğer yandan da başta gıda ürünleri ve inşaat malzemeleri olmak üzere hayati sektörlerde ihracata çekidüzen verilmeli. Bakanlıklar, bürokrasimizde bir zahmet vites yükseltmeli. Ülkemizin geleceği için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki takip mesafesini koruyabilmeliler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi