Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci İÇ ÇEKMELERİN TOPLAM AĞIRLIĞI

İÇ ÇEKMELERİN TOPLAM AĞIRLIĞI

            Ne çok “ah” çektik ve ne çok birikti iç çekişlerimiz. Hepsini toplayıp terazinin bir gözüne koysak ne ile tartarız? İç çektikçe, düne dair kurduğumuz cümleler gelip karşımıza oturuyor ve yarına dair ümitlerimiz tekrar can suyu bekliyor.

            Nedamet dolu insan; unutmasıyla, unutulmasıyla bir kenara çekilip kendi ömrüne bakınca içini çekip tekrar adım atmaktan başka çıkar yol bulamıyor. “Keşke” ile başlayan pişmanlık yakınmalarını toplayıp borcunu ödemeyi çok istersin de yazdırmaya devam ettikçe bu borcun hesabı kapanmaz bu dünyada.

            Gariptir insanoğlu hem garip hem garipsetir. Haline bakıp garipliğine acır, yaptığına bakıp olana hayret edersin. Garibine gider, garip kalırsın.

            Zayıftır insan lakin zayıflığını unutmaya pek heveslidir. Güçlü olmayı ve gücünü gösterebilmeyi arzu eder, savaşı istemez lakin her savaştan zaferle ayrılmak için her türlü hazırlığı yapar. Oyunlar icat eder, oyun olduğunu unutur rakibini alt etmek için ayak oyunlarına başvurur. Ölümden korktuğu için mi bu kadar öldürmeye ve yok etmeye heveslidir insan?

            Çıktığın er meydanında galip gelmek hoştur da galip geldiğin kişiyi elinden tutup kaldırmak neden bu kadar zordur. Şimdi dönüp bakınca elinden tutup kaldırmadığın onca insanın iç çekişlerinden kaçabilecek gücü bulabiliyor musun?

            Aşkına iç çeker insan, aşıklıktan bezer. Âşık olmaktan ah eder, maşukuna iç çeker. Sevgiye iç çekilmemeli oysa… Sevgi özdedir, özdendir. Sevmek yaratandan gelir. İş o ki sevginden bizar olma, sevilmekten berhava olma.

            Bir akşam üstü, gün batıp giderken pencerenin önünde yüzünü ellerine dayayıp tüm iç çekişlerini al koy önüne. Yok onlara bakıp hayıflanma, düşüp peşlerine kalbini yorma, topla hepsini hangisine neden iç çektin, hangisine ah ettin hangisiyle gülümsedin bir bak. Muhasebeci değiliz ama muhasebe yapmaktan de azade değiliz.

            Kaçıp giden trenin ardından iç çekerek bakışlarımız gelip oturdu hatıra dediğimiz misafir odasına. Bizim ah ettiklerimizle odada oturanlar hiç barışık olmadı belki ama evin diğer odaları da halen benden soruluyor.

Maziye iç çekmek keşke dediklerimi çoğaltıyor belki ya atiye dair iç çekmelerim. Beni geçici dünyanın zayıf mahluku olarak yaratan güç “güçlü” yanımı da işaret etmiş. Kavuşamadıklarımız için iç çekmeye devam mı edeceğiz? Niyazımızdan da sorumlu ve bilinç halinde olmam gerekiyorsa dualarımın, istemelerimin ölçüsünü idrake muhtacım.

Ettiğine iç çekiyor insan kimi zaman ve an geliyor etmediğine. Yapıp etmelerin bir neticesi o iç çekişler. Hep mi nedamet hep mi ağır olur o iç çekmeler? “Bu çok ağır” dediğin bir imtihan sonrası elini kaldırıp huzurla içini çekemez mi insan? Misal ateşli bir hastalık, sayıklarcasına, kan ter içinde geçen bir gecenin sabahına şifa ile kavuşmak ve doğan günün ilk ışıklarına dönüp bir iç çekiş iyi gelmez mi insana?

Uzakta çok uzakta olan bir vuslatın kavuşma anına, bir bebeğin ilk ağlayışına, bir milletin buradayım haykırışına iç çekilir misal…

İç çekmelerimizin toplamı keşke deyişlerimizin toplamından ağır basmalı ve kalan bakiye bizi kurtarmış olmalı vesselam.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi