Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca ÖZEL BİR DOSTUN ARDINDAN

ÖZEL BİR DOSTUN ARDINDAN

Size ayrılan bir gazete sütununun kişiselleştirilmesine doğrudur yanlıştır ama hep mesafeli duruyorum nedense. Sebebini çok araştırmış değilim ama o tür yazıların, yazarını- kendi-kendini- övgüye götürdüğünü seziyorum galiba.

                Bugün bu sütunda ki yazı, yukarıdaki düşünceme aykırı değil. Çünkü kendimle değil çok sevdiğim bir dostla bu köşeyi meşgul edeceğim. Aslında sevdiğim bu dostla konuya girmem bile onun topluma mal olmuş kişiliğiyle bire bir ilgilidir.20 den fazla kitaba ve 25 bin makaleye(değişik gazetelerde) imza atmış ve hep Allah’ın rızasını gözetmeye çalışmış bir insan kendi kabuğunu kırmış ve topluma mal olmuş sayılmayacaksa sosyal benliğin  anlamı nedir sorusuna cevap vermekte zorlanırız diye düşünüyorum.

                O benim için hem bir baba, hem bir ağabey, hem bir amca, hem kan bağı itibariyle rahmetli annemin öz be öz kardeşi Veyis Hoca.

                O’nu anlatmak hem çok kolay hem de çok zor. Kolaydır; çünkü İslam nasıl yaşanır sorusunun cevabını arayanlara gönül rahatlığıyla Veyis Ersöz’e bakın anlarsınız, cevabını verip hiç uzatmadan konuyu noktalayacak garantiniz vardır.

                Ancak O’nun iç dünyasına girmeye kalkarsanız bir hayli yorulmayı göze almalısınız. İzin verirseniz sizin adınıza ben biraz yorulayım. O’nun en önemli özelliği; ciddi ve ağırbaşlı duruşunun arkasında gurur dağ ve tepelerinin un ufak olduğu ve tevazu denen elbiseyle topraktan bir umman yürek oluşuydu.

                Altmış yıllık beraberliğimizde hafızamı zorlayarak geri bildirimlere baktım bir kez beni incittiği ifadesine rastlamadım.

                 Karşısındaki insanı sabırla dinler ve dinlenen insan kendisinin adam yerine konulduğunu fark ederdi. Zaten konuşmaktan çok dinlemeyi seviyordu. Sizi dinlerken 20 kitap yazmış bir insan kasıntısını asla göremezdiniz; hatta ukala biriyseniz bilgisi yok demek ki izlenimi verecek kadar sabır ve dikkat yüklü birini anlatmanın bu zamanda kolay olduğunu mu sanıyorsunuz?

                 Yorulmayı göze aldım ama sadece vefakarlığını anlatmam için bana birkaç makalelik malzeme bırakıp gitmiştir. Bu yüzden bu konuya girmeyeyim.

                Bırakın birinci ikinci göbek, üçüncü göbek bağlantısı olanların bile daraldığı zaman ilk akıllarına gelen kesinlikle Veyis Hoca oluyordu. Maddi anlamda daralan, amca der ona gider, manevi sıkıntı içinde olan dayı der ona koşar, içim bunalıyor diyen, büyük baba der onun kapısını çalardı. Kısacası sülalenin yerine göre iş ve aş bulma kapısı, yerine göre derdine derman ocağı. Aynı konuda kendisini defalarca rahatsız eden birisine de ‘’yahu bu kadarını da yapamaz mısınız ‘’ deme kıvamında olduğu halde demeyip işi üstlendiğine tanıklığımız vardır.

                Yaklaşık 5 aylık hastalık sürecinde merhumun tedavisini ‘’öf’’ bile demeden kusursuz bir şekilde takip ederek bize evlatlık dersi veren sevgili kardeşim Salih Sedat Ersöz ve Eşi Naciye Ersöz’e, Ömer Ersöz ve eşi Arzu Ersöz’e, kızları Aynur Altınsarı, Ayfer Sayan ve eşi Mevlüt Sayan’a, Hatice Uluyurt ve bütün torunlarına içten ve yürekten teşekkür ederken herkesin evlatlarından da aynısını görmesini diliyorum Allah’tan.

                 Bu süreçte kendi hastalığını unutup derdi onunla yaşayan eşi Emine Dudu Yengemize teşekkür yeterli değil Allah binlerce razı olsun.

                 Seni unutur muyuz be, garip ve toprak gönüllü adam. Allah mekanını cennet etsin inşallah.

             

 Not:  Eylüle kadar bana müsaade. Eylülde buluşalım inşallah

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi