Hoşça kal on bir ayın sultanı
Mübarek Ramazan ayının son günlerini idrak etmenin arifesindeyiz. Birkaç gün sonra ona el sallayıp;“Güle güle ey! Şehri Ramazan” Diyecek ve ondan ayrılacağız. Her veda da olduğu gibi, içimizi saran burukluk, duygularımızı raptı zapt altına alacak ve melankolik hale sokacak hâletiruhiye’mizi. Ayrılığın hüznü yüreğimizi dağlarken gözlerimize mahmur bir bakış yerleşecek ve tüm içtenliğiyle bir çocuk masumiyeti saracak benliğimizi.
Buruk bir biçimde vedalaşmaya hazırlandığımız on bir ay’ın sultanı Ramazan-ı Şerifin bize yaşattıklarını şöyle bir hatırlayalım isterseniz. Bu ayda tuttuğumuz oruç sayesinde sabrın ne demek olduğunu bir kez daha anladık. Oruç tutarak açlık duygusunu tattık. Böylece, yokluk ve çaresizlik içinde kıvranan insanların neler hissettiğini anlamaya çalıştık. Oruçlu iken; bütün azalarımızla haramdan uzaklaşarak, nefsimizi kontrol altına aldık. Engin tevazu ve alçak gönüllülük örneği sergileyerek diğer fertlerle olan ilişkilerimizi yeniden tanzim ettik. Dilimizi yalandan ve riyadan, ruhumuzu şehvet dolu istek ve arzulardan temizlemeye çalıştık. Oruç bize Rabbimizi daha çok hamt ve sena etmemize, bolca ibadette bulunmamıza vesile oldu. Oruçlu iken kavgadan uzak durarak, bazı anlaşmazlıklarımızı gönül lisanı ile çözdük ve hal yoluna koyduk. Oruç bizi aç değil, tok kıldı. Teravih namazlarımızı camilerde kılamamış ve iftar sofralarında eş, dost, akrabalarımızla buluşamamış olsak da, gönül gönül’e olmak duygularımızı coşturdu. Önümüzü ve yönümüzü aydınlatan oruç sayesinde yaşam felsefemizi yeniden gözden geçirdik. Tefekkür etmeye ve yaratılış amacımıza ilişkin sorulara cevap bulmaya yöneldik.
Bu kutlu zaman dilimini tefekkür edip, hayır ve hasenatlarla süslemek bizim için muazzam bir kazanç oldu. Çıkınımızı sevap denen ilahi kazançla doldurduk. Mübarek Ramazan ayı’nın rahmet ve bereket deryasından nasiplenmiş isek kendimizi mutlu addetmeliyiz. Şayet ömrümüz var ise, Ramazan ayı sonrasında da yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı sorgulamalı, yol haritamızı gözden geçirmeliyiz. Arzu edilmeyen hal ve hareketlerimiz var ise kendimizle yüzleşerek yaşantımızı tepeden tırnağa çek etmeliyiz. Nefis ve nefes muhasebemizi yaparak hayatımıza çeki düzen vermeli, hayat yolculuğumuzun güzergâhını yeniden belirlemeliyiz. Su gibi akıp geçen ömrümüzün nerede, nasıl ve ne zaman son bulacağı belirsiz iken; biz belli olana, bilinen ve bize bildirilene kulak kabartmalı, Yüce Rabbimizin emirlerini bütün heyecanımızla yerine getirmeli, yasakladığı şeylerden özenle sakınmalıyız.
Gönül coğrafyamızda esen tılsımlı bir rüzgârı daha geride bırakmak üzereyiz. Yüreklerimiz mahzun olsa da, vakit geçmeye mecbur ve mahkûm. Şair; ayrılıklar ve vedalar özünde katarlarca hüzün taşır demiş. Hüznümüzü sevince dönüştürecek tek şey, sanki onda yaşıyormuşuz gibi onu yaşamak ve onda kalmak. Ona veda edip, ondan ayrılsak bile.
Hoşça kal gözümüzün nuru zamanların şahı ey! Şehri Ramazan.
Bir daha ki Ramazan’a kavuşmamızı ümit eder, siz dostlarıma Yüce Rabbimden sağlık ve huzur dolu günler dilerim.