Hiçbir Nesil Heba Edilemez
“Eğitim şart!” Bir zamanlar çok akıllıca bir reklam repliği olarak kullanılmıştı. İfadenin altında yatan söylem, barındırdığı koşul ve yadsınamaz gerçeklik sanırım tesir gücünü hiç kaybetmeyecek.
“Eğitim olmazsa olmaz” cümlesini de başka bir reklam ajansı kullanmalı bence. Öyle ya “eğitim” bireyin kendinden başlayarak toplumun var oluşuna, yaşamına, dinamik kalışına direkt etki eden bir süreç. Nesilden nesle aktarılan büyük bir tecrübe, bilimsel gelişmenin temeli, problem çözebilme becerisi, iyi bir vatandaş, başarılı bir şahıs olabilme ve dahası… Tamamını eğitimin gayesi, amacı, hedefi olarak görmek mümkün. Hâl böyle olunca eğitimin bir parçası olmak kaçınılmaz bir zorunluluk.
Eğitimin yeri, zamanı, vakti, yaşı ve süreci keskin hatlarla çizilmez. Bu tamam… Diğer yandan eğitimin sistematik, bilimsel, ilkelere dayalı ve programlanmış haliyle icra edildiği yer deyince akla okuldan başka bir yer gelmiyor. Okulu sadece bir mekân olarak sınırlamıyoruz.
Hababam Sınıfı filmi serisinde Mahmut Hoca’nın “Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur" cümlesini buraya not etmiş olalım. Öğretmen varsa orası okuldur diye de ekleyelim.
Malum salgın hastalık süresince eğitim literatürüne yeni bir kavram eklendi; Uzaktan eğitim. Çevrimiçi eğitim araçları adı altında aslında uzun zamandır kullanılan online eğitimler yapılıyordu. Temel ve orta öğretimde kullanılışı salgın hastalık riski ve tehlikesi ile aniden gündeme alındı. İlk kertede başka bir yol da yoktu zaten. Öğretmen varsa orası okuldur diyerek öğrenci ve öğretmen Internet üzerinden bir araya getirilmeye çalışıldı.
Uzaktan eğitim ile birlikte baktık ki bunu kaldıracak alt yapımız var lakin toplumda bu alt yapıyı kullanacak yeterli teknik donanım istenildiği kadar değil. Şu ki Internet pahalı, birçok aile gerek sabit gerekse mobil hatlardan fert başına para ödemek sorunda kaldı. Haydi Internet abonesi olduk ya kullanılacak cihaz… Evde sadece babada ya da annede cep telefonu var, ikisi de işe gidiyor, bilgisayar ya da tablet lazım. Geçtik sıfırları ikinci elleri bile pahada yarışır oldu.
Uzaktan eğitim için kullanılan program konusunda da çok az çalıştığımız ya da öngöremediğimiz aşikâr. Şu yazılım işine bir an önce ağırlık verip yerel programlar kullanmak lazım. Binlerce öğrencinin evinden öğretmeninin evine bağlantı yapıyor, kamera, ses, görüntü, bilgiler ve dahası… Güvenlik konusunda da bize ait yazılımlar şart sanırım.
Teknolojinin gelişmesi ve hızlanması ile hayatımızın her yerine sokulan, tabiri mazur görün dibimize kadar giren ekranların karşısındayız artık. Çocuklarımızı ekrandan ve onun arkasındaki sanal kültürden uzak tutalım derken kucağına düştük. Çaresizce cep telefonları, bilgisayar, tablet, televizyon ve dahası… Orada çocuklarımızı bekleyen tehlikeli dünyanın farkında olmamız lazım. Sosyal medya dediğimiz yeni dijital ülkenin birer vatandaşı mı olacaklar yoksa onu kullanıp, ona yöne veren bilinçli bireyler mi? Ekranların çocuklar üzerindeki fiziksel, ruhsal, psikolojik tesirlerin yarına nasıl bir iz bırakacağını görüp ona göre tavır geliştirmek gerek.
Yaşadığımız bu süreç elbet bitecek, yüz yüze eğitimin kıymetini ve ederini çok iyi anlamış olarak okula döneriz umarım. Bununla birlikte eğitim sürecinden “uzaktan eğitim” kavramı ve uygulaması artık eksik olmayacak. Çalışmalarımızı buna göre dizayn etmenin vakti çoktan geçti, geri kalmayalım bari. Görünen o ki Internet erişimi, bu erişimin kullanacağı aygıtlar artık defter, kitap, forma, servis gibi birer eğitim gereci olmuştur.
Uzaktan eğitimin olumlu ve olumsuz sonuçları avantajlı ve zor yönleri elbet eğitim bilimleri gereği tartışılacaktır. Süreci iyi değerlendiren, kendini yetiştiren, öğretmenini dinleyip okumaya devam eden öğrenci bu süreçten çok daha kazançlı çıkacaktır. Şu mühim noktayı da vurgulamak gerek; madem öğretmeninin bulunduğu yer aynı zamanda okuldur o halde öğretmen evinden de derse girse okuldaymış gibidir. Öğretmenin şu süreçte gayreti bir kenara bırakılamaz. Kamuoyunda nereden neşet ettiği anlaşılmayan ve öğretmeni tezyif ve tahkir etmek üzerine süren söylemler kime faydalı olacaktır?