Hesaba itiraz edilir mi?
Hak ile Batılın mücadelesi ilanihaye devam edecek. Bu gerçeğin bilincinde ve idrakinde olmalıyız. Hak olanın mutlak anlamda batıla üstün olduğunu da çok kesin ve iradi olarak biliyoruz. Vaktaki hakkın üstün olduğunu bizzat bu dünyada görmek isteyişimiz de göz ardı edilebilecek bir durum değildir.
Yukarıda yazdığımız cümlelere itiraz edecek olan yoktur sanırım çünkü herkes kendini “hak” dairesinde görmektedir. Ve bu herkes kendi haklılığını ispata ve sonucunda hak ettiğini almaya heveslidir.
Bir hesap meselesi olduğu gerçek… Hesabın ödeneceği de gerçek ve asıl olan hesabın kesileceği vakte kadar ne kadarlık bir hesap birikecek defterde. Alacağımız olması muhtemel lakin borcumuz çıkması daha yakın bir gerçek.
Doğruyu aramak “hak” olana ulaşmak için yetecek midir? Her doğru haklı olanın mıdır? Demem o ki biz doğrunun peşinde yürümeye devam edeceğiz lakin hakka ve hakikate ulaşmak için sadece bu yürüyüşün yeterli olmayacağını bilmek durumundayız. Hesabın yekûnundan mesul olduğumuza göre her bir kalemin doğru hesap edilmesi gerekmektedir.
Yapıp ettiklerimiz kapıdan çıkarken çıkacak karşımıza ve her fiiliyatımızın karşısında bir bedel yazacak. O bedeli ödeyecek gücümüz varsa hesabı soranın kim olduğuna bile bakmadan çıkıp gideceğiz. Peki, hesaba itiraz etmek istersek…
Doğduğumuz dünyanın hesap kitap üzerine yaratılmış olduğunu bilenler beyhude bir bilme içinde değiller. Biz de farkında olarak ve icabını yerine getirmiş olarak mı biliyoruz bu durumu?
Hesabı bir başkasına ödetmek gibi şansımız yok. Bu durumda hangi davanın hangi sevdanın peşindesin ey fakir? Ne kadar yol aldın, gidemediğin ve yürümediğin onca yola rağmen? Çıktığın yolda, yolu mu sen açtın, yolcuyu mu buldun, yoksa açılmış bir yola revan mı oldun? Yolu hizmet için mi açtın, yolu açanlara hizmetkâr mı oldun?
Hesaba itiraz edecek neyin kaldı? Sebep olduğumuz fenalıkların ya da vesilesi olduğumuz iyiliklerin hesabın hangi tarafına konacağını yaratılış olarak sahip olduğumuz cevherin ışığıyla biliyor olmalıyız. İyiliğin ne olduğunu da bize aynı cevher tarif edebilir. “iyi” iyi olduğu için yapılmalı ve kötülük de iyinin karşısında aciz düşebilmelidir.
Doğru yolda olmanın ipuçlarını iyiye olan meylimiz bize gösterecek. Kötüyle mücadele ederken iyinin mutlak gücünü yanına alanlar hem iyi olurlar hem de iyinin olurlar.
Benimse kafama takılan soru şu; herkes kendini haklı görüyor ve “benim yaptığım iyidir” yargısına varıyor. “Hangi doğru ya da hangi iyi” gibi bir sorunun muhal olduğunu da biliyorum. Peki, bunca doğru bunca iyi arasında kimin hesaba yaptığı itiraz kabul görecek?