Geçen yılın muhasebesi
Takvimlere göre bir yılı daha geride bıraktık. Aslında yeni yıl dediğimiz olgu bir takvim oyunu. 31 Aralıkla 1 Ocak arasında değişen bir şey olmadı. Atalarımız boşuna yeni yıl başlangıcı olarak Nevruzu kutlamıyorlardı. Çünkü mart ayında tabiat bahara uyanıyor, yeni bir başlangıca vesile oluyordu.
Hiç öyle yılbaşı kutlamaları bizim kültürümüzde yeri yok, yanlış yapılıyor geyiği yapmayacağım. Çünkü artık sıkıcı bir hal aldı. Eğer bizim inancımıza, kültürümüze aykırı olduğunu düşünüyorsak ki öyle düşünüyorum. İlk önce kendimiz ve ailemiz başta olmak üzere yakın çevremizi uyarırız o kadar. Yılbaşını vur patlasın, çal oynasın kutlamış olanlara yaşadıkları hayal kırıklığı zaten yetmiştir. Şöyle ki hepi topu 4-5 saatlik bir eğlencenin ardından saat 12'de ondan geriye doğru sayıp yeni yılı karşıladıklarında çok mutlu olmuşlardı. Fakat 1 Ocak sabahında uyandıklarında hissettikleri baş ağrısının yanında bir şeyi daha fark ettiler. Dünden beri değişen bir şey yok... Borçları olduğu gibi duruyor, varsa hastalıkları yine şifa bulamadılar. Hayal kırıklıkları, 2015'te yaptıkları, yapamadıkları kısacası her şey yerli yerinde. Yeni yıla girince kendilerinin resetlenmeyeceğini elbette biliyorlardı. Maksat 4-5 saat hayatın rutininden kaçıp kendi kendini kandırmaktı o kadar. İşte bu noktada yılbaşı endüstrisi devreye girip, insanlara maddi durumlarına göre belli bir bedel karşılığında biraz kafa dağıtma imkânı sağladı hepsi bu.
Geride bıraktığımız yıla bakacak olursak, büyüklerimizin dediği gibi maalesef her geçen yıl bir öncekini aratıyor. Gerek ülkemiz gerekse dünya gündemi açısından 2015 yılı hiç iyi geçmedi. Galiba dünya freni boşalmış kamyon gibi kıyamete doğru hızlı bir şekilde yol alıyor. Ülkemiz açısından bakarsak yılın ikinci 6 ayından itibaren bir süredir unutmaya başladığımız terör belası ile yeniden yüzleşmeye başladık. Bu sefer terör dağlardan çok şehir merkezine taşındı. Şu anki durum çok iyi görünmese de mücadele mantığı açısından doğru yolda olduğumuzu söyleyebiliriz. İnşallah 2016 yılı artık son aşamaya geldiğimiz dönem olur. Diğer yandan Suriye meselesinde bir ilerleme kat edemedik. Hatta Rusya ve İran'ın son hamlelerinden sonra bu konu daha içinden çıkılmaz bir hal aldı. Suriye ve mülteciler konusunda en azından insani olarak doğru bir noktadayız. Elbette bu konuda tek başımıza ilerlememiz mümkün değil ama yeni yılda farklı stratejilerle, daha fazla uluslar arası destekle çözüm bulabileceğimize inanıyorum.
Geçtiğimiz yıl dünya açısından da çok farklı olmadı. Ülkeler arasındaki ilişkiler kendi çıkarları doğrultusunda çok çabuk değişebiliyor. Mesela İran aynı anda hem Amerika hem de Rusya ile iyi ilişkiler kurabiliyor(!) Avrupa deseniz kendi içinde yaşadığı ekonomi başta olmak üzere diğer krizler konusunda çözüm üretmeye çalışırken, göçmenler konusunda ise üç maymunu oynamaya devam ediyor. Suriyeli Aylan bebeğin karaya vurmuş fotoğrafının ardından biraz yumuşamış gibi görünseler de Paris saldırısının ardından eskisinden de beter bir hal aldılar. Avrupa ve Amerika'da geçtiğimiz yıl iyice tavan yapan aşırıcı sağcı ve İslam karşıtı düşünce ve siyaset anlayışı psikolojik olarak üçüncü dünya savaşının ayak sesleri. Yeni yılda safların biraz daha netleşmesi ile özellikle yılın ikinci yarısı çok farklı şeyleri konuşmak zorunda kalabiliriz.
Kişisel olarak da 2015 ülkemizin durumundan farklı değildi. Halimize yine de şükür ama geçen yıl ömrümüzden kayıp bir yıl olarak kayda geçti. Yine de 2016'dan umutluyum. Belki batıl bir inanış olarak dalga geçeceksiniz ama kişisel olarak çift yıllar hep daha iyi geçmiştir. Üniversiteye başlamam/bitirmem, işe başlamam falan hep çift yıllarda gerçekleşti. Belki çift yıllarda düzenlenen Avrupa ve dünya şampiyonlarının da etkisi vardır böyle düşünmemde. İşte bu yüzden haziranı, milli takımı Avrupa şampiyonasın da izlemeyi dört gözle bekliyorum. Gerisi hikâye...