FED RİSKİ ARTIK DAHA FAZLA
Bölgesel FED başkanları tarafından her yıl değişik zamanlarda kamuoyuna yapılan açıklamalar, bu yılda yapılmaya devam ediyor. Bundan amaç, hem dünya ekonomisinin ve özellikle de finans ayağının bir numaralı aktörü konumundaki kurumun, FED olduğu imajını dünyaya benimsetmek ve kabul ettirmektir. Üstelik Trump’ın görev süresi dolan ancak tekrar atanmasında yasal olarak sorun olmayan, ılımlı ve kendinden emin açıklamalarla dünya finans piyasalarına olumlu hava enjekte eden güvercin Janet Yellen’in yerine, FED başkanı olarak şahin görüşlere sahip, üstelik akademisyen geçmişi de olmayan Jerome Powell’ı getirmesi, bu kurum üzerinde dikkatlerin artmasına yol açtı. Dünyada hangi konu olursa olsun işin içinde ABD varsa, başkanı da Trump ise ve üstelik FED başkanını o atıyorsa, atadığı kişi hakkında da Yellen’ın takip ettiği politikalara yakın kararlar alacağı yönünde kamuoyunda hakim bir görüş olsa da, artık her kırk beş günde bir, yılda da sekiz defa yapılan FED toplantıları, bu zamana kadar hiç olmadığı kadar daha bir heyecan, endişe ve sürprizlere açık karışık duygular içerinde, dünya tarafından ilgi ve merakla takip edilecektir. ABD başkanı ve on iki bölgeden meydana gelen bölgesel FED başkanları bu durumun farkında olduklarından, toplantı yaklaşırken öncesinde ve toplantı bitip FOMC tutanakları açıklandıktan sonra, birkaç gün arayla yuvarlak, farklı anlamlara gelebilecek genel ifadeler kullanarak dikkatleri çekmeyi başarmaktadırlar. Yine belli bir süre sonra bölgesel FED başkanlarından birkaçı bu defa, birbirleriyle zıt anlamlara gelecek açıklamalar yaparak yine ülke ekonomilerini hem etkilemeye hem de yönlendirmeye çalışmaktadırlar.
Uzun lafın kısası, 45 günde bir gerçekleştirilen FED toplantıları öncesinde ve sonrasında koparılan fırtına nedeniyle, ülke ekonomileri adeta diken üstünde tutuluyordu. Artık diğer ülkeler ve hatta cari açık veren üstelik enerji (petrol) ithal etmek zorunda olan Türkiye gibi gelişmekte olan grubun üyeleri; Trump’lı, Powell’ı bir ABD’nin, onun ekonomisinin ve finansal kesiminin en üst kurumu olan FED kararlarının ve olası etkilerinin ne gibi sonuçlara yola açabilecekleri üzerine daha fazla düşünmek, esnek iktisadi, siyasi ve sosyal politikalar üretmek zorundadırlar. Ayrıca ABD’nin hata yapmaz politikalar uyguladığına inanılması, istediğinin ABD halkının çıkarlarının en üst düzeyde karşılanması adına mutlaka gerçekleşmesinin beklendiği ve tersi bir durum söz konusu olduğunda ise, askeri gücün demir yumruk şeklinde çekinmeksizin uluslararası hukuk ve savaş kuralları hiçe sayılarak sorgusuz sualsiz kullanıldığı bir dünya denkleminde, ekonomik, siyasi riskler yanında ülkeler artık; kısa ve orta vadede Orta Doğu merkezli ancak uzun dönemde, ABD ve batılı ülkelerin çıkarlarına hizmet etmesi şartıyla dünyanın herhangi bir yerinde patlak verebilecek savaş seçeneğini de, ciddi şekilde politikalarında hesaba katmak ve yer vermelidirler. Salt ekonomi odaklı politikalarla, sorunların üstesinden gelineceği düşüncesi devri, küreselleşmenin tüm ülkeleri kapsamasıyla 2000’li yıllarla birlikte tarih oldu. Günümüzde hem ülkeler hem sorunlar yumak halinde iç içe geçmiş durumdadır. Bu noktada Türkiye’nin şansızlığı, coğrafi olarak her an ateş topuna dönüşebilecek Ortadoğu’ya yakınlığı, dokuz yüz on bir km. uzunluğundaki Suriye sınırını kendi güvenliği için koruma zorunluluğu, ABD ve batı ülkelerinin sorunu çözmek bir yana kendi çıkarları için derinleştirecek çok yüzlü politikaları tercih etmesi ve iç siyasette de genellikle yapıcı değil yıkıcı muhalefet yoluna gidilmesidir. Tüm bunlar üzerine FED tarafından bu yıl üç defa faiz artırımına gidilmesine kesin gözle bakılırken, bu sayının ABD ekonomisinin enflasyon ve talep verilerine göre dört bile olabileceği, dünya kamuoyuna servis edilmektedir. Her bir faiz artırımına gidilmesi ülkemizin dış kaynak maliyetini artıracağına göre, yapılması gereken içinde bulunduğumuz Afrin ve Menbiç odaklı askeri çatışma ortamından siyasi hamlelerle bir an önce çıkıp, sakin bir Türkiye ortamı tesis edip, iç siyasetin kısır döngüsü tuzağına düşmeden ekonomi politikalarını uygulamaya koymalıyız. Bunu başaramazsak, açılan teşvik paketlerinden, %7 civarında çıkması beklenen 2017 yılı büyüme oranından, kalıcı sonuçlar elde edilmesi olanaksızdır. Ülke olarak işimiz zor, fakat bunu başarmaktan başka bir çaremiz de bulunmamaktadır.
Soru: İktisadi büyüme gösteren her ülke ekonomisine her zaman olumlu bakılır mı? Neden?
Sözün Gözü: Onurlu yalnızlık, onursuz çoğunluklardan sonsuz kere daha onurludur, nokta.