Elden gidecek gençlik kalmadı farkında mıyız?
Kime sorsak ergenlerden, gençlerden şikâyet ediyor, kendisini hiç sorgulamadan. Artık aileler çocuklarıyla aynı dili konuşamıyor. Gündemleri, ilgi alanları hayattan beklentileri tamamen farklı. Aradaki uçurum her geçen gün artıyor. Bu işe el atması gereken yetkililerimiz ise maalesef günü kurtarmaya çalışıp uyumaya devam ediyorlar.
Çok değil bundan on-on beş yıl önce aile dediğin akşam yemeğinden sonra aynı odada oturup beraber TV izleyen, sohbet eden, benzer zevkleri olan bir topluluktu. Gelişen teknoloji, internete kolay ulaşım, akıllı telefonlar falan derken aile içindeki uçurum her geçen yıl artmaya başladı. Yeni değil 7-8 yıllık süreçte ilişkiler kopmuştu. Bu kafayla gidilirse kopukluğun giderilmesi de imkânsız olacak.
Gençler klasik manada TV izlemiyorlar. Çünkü bizim kanalların içeriklerinin gençlere hitap etmesi imkânsız. Zaten öyle bir dertleri de yok. Ev kadınları izlesin yeter mantığında düşünüyorlar. Ondan sonra Netflix’in içeri şöyle böyle diye şikâyet ediyoruz. RTÜK denetlese ne olur denetlemese ne? Netflix tamamen yasaklansa da bir çözümü yok. Çünkü gelişen teknoloji sayesinde gençlerimiz gerek Netflix gerekse diğer yabancı içeriklere torrent siteleri sayesinde çok rahat ulaşabiliyorlar. Yetkililerimiz bunun elbette farkında ama adım atmak gibi bir düşünceleri nedense yok. Her şeyde bir yerli ve millilik yaklaşımı güdüyoruz lakin TV içerikleri konusunda gençlerden olabildiğince uzağız. Yerli dizi izlemeyen gençlerimiz Amerika’nın şehirlerini İstanbul’dan daha iyi bilir hale geldiler.
Yerli dizi izlemek gerçekten sabır isteyen bir şey. Özeti ile birlikte akşam sekizde başlayan bir dizi gece 12 buçukta bitiyor. Yani dört buçuk saat. İnternetten izlemek bile kolay değil. Reklamsız özetsiz yani kemiksiz bir dizinin süresi ortalama iki saat yirmi-kırk dakika arasında. Beğendiğim bir yerli diziyi lüzumsuz sahnelerini atlayarak bir saatte anca izleyebiliyorum. Ev hanımları için sorun yok. Uzun kış gecelerinde vakit dolduruyorlar. Dizinin özet saatinde ve reklam aralarında başka dizileri izleyerek bir akşam 3-4 dizi takip edenler var. Beyler ise belli bir saatten sonra köşede uyuklama moduna geçiyor. Gençler ve çocuklar ise elbette sanal âlemdeler.
Bugün gerek senaryo, gerek prodüksiyon gerekse de teknoloji anlamında TV dünyamızın batıdan geri kalır yanı yok. Dizilerimiz o yüzden çok sayıda ülkeye satılıyor. Tek fark bizim bir bölüm olarak izlediğimiz diziyi en az üçe bölüyorlar. Çünkü dünya genelinde dizilerin süresi 45 dakika ile bir saat arasında değişiyor. Bizde ise daha fazla reklam kazanma hırsıyla her geçen gün süreler uzuyor. Konuya müdahale etmesi gereken RTÜK ise aynen bizim gibi izlemekle yetiniyor. İstenirse reklam sisteminde yapılacak birkaç düzenlemeyle dizi süreleri yeniden ortalama bir saate indirilebilir. Lakin bunun için biraz kafa patlatmak, emek vermek gerekir. Halbuki gençlerden şikayet etmek, Netflix kapatılsın, yotuberlar cezalandırılırsın diye akıl vermek ise bedava.
Elbette sadece dizi sürelerinin kısalmasıyla, TV içeriklerinin düzenlenmesiyle gençler kazanılmaz. Lakin belli bir kalite yakalanırsa gençlerin ailesi ile aynı dili konuşması sağlanabilir. Anne-babalara yabancı dizi izletmek, Youtube da vakit geçirmelerini sağlamaktan daha kolay olur bu çözüm.
TV özünde bir uyuşturucu görevi görür. Lakin en azından farklı, dinamik içeriklerle uyuştursun. Bundan belki on yıl önce bu yazıyı yazacak olsam aileler her akşam bir okuma saati falan yapsın diye kendi çapımda akıl falan verirdim ama o trenleri kaçıralı çok oldu. Ailenin lüzumsuz da olsa sohbet etmesi, aynı TV’nin başında bulunmasını bile isteyecek hale geldik.
Bir adım atacaklarını sanmam ama RTÜK sadece ceza kesen bir kurum gibi görünmekten vazgeçip bu yersiz uzun olan yerli dizilerimize bir el atmalı. Tabi ki süre olarak. İki karakter şu kadar saniye şu şekilde öpüşebilir, fazla olursa ceza kesilir mantığında hareket edildiği sürece biz TV’den de gençlerden de daha çok şikâyet ederiz…