Dr. Mehmet Birekul
Dr. Mehmet Birekul Eğitim sistemi ve gelecek

Eğitim sistemi ve gelecek

Evvele Selam/Âhire Selam
Bâtıne Selam/Zahire Selam

Eğitim; kendini tanımak, kendine güvenmek ve öğrenmeyi öğrenmek olarak tanımlanabilir. Toplumların sağlıklı yarınları oluşturabilmeleri ancak ruhsal, bedensel ve sosyal açıdan yeterli ve iyi yetişmiş beşeri sermaye dediğimiz insan kaynağıyla sağlanabilir. Çocuklarımızın gelişim sürecinde onları olumsuz etkileyebilecek birçok faktör ortaya çıkabilmektedir. Genel anlamda bu olumsuz etkileri en aza indirmenin yolu yine eğitimden geçmektedir.

Bireylerin tüm eğitim hayatını ve toplumu yakından ilgilendiren temel eğitim; toplumdaki bütün vatandaşların sahip olması gereken asgari düzeyde ortak bilgi, beceri, tutum ve davranışları ifade etmektedir.   Eğitim sistemleri farklılık gösterse de araştırmalar; bilim, teknoloji ve sanayide gelişmiş olan ve çeşitli uluslararası sınavlarda başarılı olan ülkelerin zorunlu eğitim süresinin en az 9 yıl olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de ise bu süre 12 yıldır.

Eğitimli olup yalnızca okuma yazma ya da aritmetik bilgiler bilmek yaşadığımız çağ için yeterli gelmemektedir.  Özellikle bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler; eleştirel düşünme, analitik düşünme, sorgulama, yaratıcılık, yeniliklere açıklık, grup içinde çalışabilme, işbirliği, girişimcilik gibi 21. yüzyıl becerilerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda eğitim sürecinde bilgi toplumunun ve yeni eğitim paradigmasının bir gereği olarak, bilgiye ulaşma yollarını bilen, analiz yapabilen, yeni bilgiler üretebilen, ürettiklerini paylaşabilen ve öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek gerekmektedir.

İstatistiklere göre ülkemizdeki okullaşma oranları her geçen yıl niceliksel anlamda artış gösterse de eğitimin niteliği ve çocukların eğitime yaklaşımları tartışmaya açık konulardandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmasına göre, “okulumu çok seviyorum” diyenlerin oranı araştırmanın yapıldığı diğer 38 Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesine göre Türkiye’de daha yüksek olsa da okula yönelik memnuniyet diğer ülkelerdeki gibi yaş büyüdükçe azalmaktadır. Türkiye’de 11 yaşındaki kız çocuklarının yüzde 75’i okulu severken, 15 yaşındaki erkek çocuklar arasında okulu sevenlerin oranı sadece yüzde 25’tir.   Ayrıca araştırma sonuçları Türkiye’deki sınavların fazlalığının ve sınavlara atfedilen önemin çocukların üzerinde oldukça olumsuz etkilere yol açabildiğini ve çocuklar üzerinde bir baskı yarattığını ortaya koymaktadır. Yetersiz güdülenme, aşırı yorulma, not kaygısı, diğer çocukların olumsuz yaklaşımları, aşırı kısıtlamalar, öğrenme güçlükleri, öğretmen ve yönetici faktörleri de çocukların okulu sevmemelerine hatta okuldan nefret etmelerine yol açabilmektedir. Küçük yaşlarda başlayabilen bu durum ilerleyen yaşlarda daha kötü sonuçlar doğurabileceği için özellikle anne babaların okul ve öğretmenlerle işbirliği içinde bu konuyla ilgilenmesi gerekmektedir.

Özgürlük, insan hakları, siyasal katılım gibi farklı alanlarda işlevleri olan STK’lar;  Türkiye’de daha çok eğitim alanında faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin kalabalık nüfusu, dezavantajlı çocukların durumu ve özellikle eğitim alanındaki hizmetlerin eşit dağılımının zorluğu göz önünde bulundurulduğunda; okuma-yazma kursları düzenlemek, kız çocuklarının eğitimini teşvik etmek, burs ve okul malzemesi yardımında bulunmak, fakir ve kimsesiz çocukların öğrenim masraflarını gidermeye yardımcı olmak gibi önemli çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin önemi ortaya çıkacaktır. Bu doğrultuda ülkemizde gelişmiş diğer ülkelerde olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarının etkin olarak eğitime katkı sunması sağlanmalıdır ve kamunun eğitim politika ve uygulamalarını desteklemesini ve denetlemesini sağlayacak bir zemin oluşturulmalıdır.

Unutulmaması gerekir ki eğitimde eşitlikten ziyade adaletin tesis edilmesi çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ülkemizde doğudan batıya, kuzeyden güneye eğitimi etkileyen faktörler dikkate alındığında, açık bir sistem olan eğitimin girdilerinin asla eşit olamayacağı dolayısıyla eğitimin çıktılarının da bu sebeple farklılıklar göstereceği göz ardı edilmemelidir. Asıl olan insanların refah huzur ve mutluluğunun tesis edilmesi ve bunun gelecek nesillere aktarılması ise aldıkları eğitim sebebiyle insanları yaşamları boyunca mutlu kılacak adil bir eğitim sisteminin oluşturulması son derece önemlidir.

Her yeni adım ve çabanın yeniden dirilişimize ve yeniden doğrulmamıza vesile olması dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Mehmet Birekul Arşivi