DOKTORLAR NE İŞ YAPIYOR?
Dün 12.10 civarında Selçuklu Toplum Sağlığı Merkezi 46 Nolu Haydar Ünal Aile Sağlığı Merkezi’ne aile hekimim olan Dr. Selim Çimen’e gittim. Gittim ancak kapı duvardı. Mesai saatleri içerisinde 12.30-13.30 arasında olan öğle yemeği molasına doktorumuz erken çıkmış. Hemşirenin söylediği gerekçe şeker hastası olduğu için erken çıktı.
Şimdi bir vatandaş olarak değerlendirelim. Ev hanımısın, kırgınlık ya da yaz nezlesi geçiriyorsun. Muayene olmak için aile hekimine geliyorsun yerinde yok. Mesai saatleri içinde çalışan bir memur olarak değerlendirelim. İşinle alakalı bir rapora ihtiyacın var ve bunu veren aile hekimi. Zor bela patronundan izin alıp gidiyorsun, aile hekimin yerinde yok. Ya da bir patronsun, ancak gerekli kurumlara iletmen gereken evraklar var. İstenilen belgeler arasında sağlık raporu vs. yazıyor. Aile hekimine geliyorsun yerinde yok. Ne yaparsın?
Şimdi vatanı için hizmet eden herhangi bir meslek kuruluşuna mensupsun. Hadi onu da geçtim! Çalıştığın için, hizmet ettiğin için maaş alan bir işçisin. İşinden kaçtın, işini yapmadın, erken bıraktın, geç geldin vs. Yaptırımı ne olur? Ya da aldığın parayı helal görerek gönül rahatlığı ile çocuklarına yedirebilir misin?
Yerlileşelim, millileşelim, kendi işimizi yapalım diyoruz. ABD’nin yaptırımları sonucunda ekonomide dalgalanmaların yaşandığı bu günde, tüm bunlar daha da konuşulur hatta faaliyete geçirmek için hazırlanılır oldu. Sen görevini tam anlamına yerine getiremiyorsan ve çalıştığın yeri erken terk ediyorsan biz nasıl millileşelim.
Yazıyı okuyanlar, ‘ne yani doktor yerinde yok diye millileşemedik mi’ diyebilirler. O zaman kimse kendi üzerine düşen görevi tam anlamıyla yapmasın, herkes kafasına göre erken çıksın geç gelsin. Hal böyle olunca bizi dövizle çok tokatlarlar. Önce iş disiplinini oturmamız lazım. Sadece sağlıkta değil, eğitimden ekonomiye kadar tüm sektör ve alanlarda iş disiplininin oturması gerekiyor. Yoksa çok Aliler, Mehmetler, Selimler işini yapmaz.
İl Sağlık Müdürlüğü ve sorumlu mercilerin sadece yazımda belirttiğim sağlık ocağına değil, Konya’da ve tüm Türkiye’de faaliyet gösteren sağlık ocaklarını, doktorlarını veya çalışanlarını denetlemesi ümidiyle bu sorunların son bulması gerektiğini düşünüyorum.
*****
BOYKOT!!!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün öğle saatlerinde televizyondan boykot çağrısında bulundu. Ancak Türkiye’de ortalama 10 milyon kişi aktif İphone kullanıcısı olurken, son 10 yılda İphone’a 10 milyar dolar ödendi. İngiltere merkezli We Are Social’ın 2018 yılı araştırmasına göre, Türkiye’de 51 milyon Facebook, 33 milyon da Instagram hesabı bulunurken bu sosyal sitelere verilen reklamlar milyar dolarları aşıyor.
Sadece Amerika merkezli 3 şirketi ele aldığımızda yılda milyarlarca dolar Amerika’ya akıyor. Bunun yanında Mc Donald’s gibi yemek şirketi, DELL gibi elektronik yazılım ve bilgisayar şirketleri de Türkiye’de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Boykot çağrısının yerini bulması için biz vatandaşların bilinçlenmesi ve yerli üretimlere yönelmemiz lazım.
Ancak ve ancak ki çoğu şirketin ya da üretimin Türkiye’de karşılığı bulunmuyor. Var olanlarda devlet desteği ya da yardımı bekleyen mikro işletmeler. Devletimizin bir plan çerçevesinde yerliliği ve milliliği destekleyecek politikalar oluşturması gerekiyor. Bugün kırmızı mercimek bile Kanada’dan ithal gelirken neredeyse tüm elektronik ürünleri ithal ediyoruz. Türkiye’de üretilenlerin ise çoğunun yazılımı dışarıdan alınıyor.
Gereksiz lüks harcamalardan ve gereksiz masraflardan kaçarak yerli ve milli markalarımıza yönelmeliyiz ki ekonomide, teknolojide, yazılımda vs. tam bağımsızlığımızı ilan edebilelim.
*****
İDAM VE HADIM ŞART!
Dün DHA’ya düşen bir haberde Konya’da 12 yaşındaki erkek çocuğa ıssız arazide cinsel istismarda bulunmak istediği iddia edilen M.Ş., mahalleliler tarafından fark edilip dövüldü. Polise teslim edilen M.Ş., çıkarıldığı mahkemece tutuklandığı yazıyordu.
Ülkemizin son günlerdeki gündemi ABD kaynaklı dövizdeki artışlar olsa da, kadın şiddeti, hırsızlık ve en önemlisi çocuklara karşı işlenen istismarlar Türkiye’nin kanayan yarası olarak devam ediyor. Konya’da gerçekleşen son hadise ise bunun en büyük örneği oldu.
Arama motorlarına ‘cinsel istismar’, ‘tecavüz’, ‘taciz’, ‘kadın şiddeti’, ‘cinnet’ gibi kelimeler yazıldığında Türkiye’de son dönemlerde artan insaniyetsizliğin kanıtlarını bulabilirsiniz. Suçu kesinleşen tecavüzcülere ve tacizcilere hadım getirilirse, karısını, kocasını, kızını öldürenlere idam getirilirse Türkiye daha huzurlu, güvenli, yaşanabilir bir ülke olur. Hiçbir yaptırım getirilmezse bu çark böyle dönmeye devam eder.