Dinin Dünya Menfaatine Âlet Edilmesi
Dünyevi menfaatler için âhireti feda ederek dini ve dini açıdan kutsal sayılan değerleri istismar etmek, en büyük kötülüktür. İnsanlık tarihinde bunun birey ve toplumların hayatında değişik tezahürleri olmuştur. Bunların başında dini dünyevi çıkarlar adına kullanmak manasına gelen, amellerde riya/gösteriş hastalığı gelir. Riyâ, ahiret ameliyle dünyevi bir çıkar ve maksat gözetmek demektir. Mürâi ise, söz, beden ve malla yapılan ibadetleri dünyevî yararlara âlet eden kimsedir. Gösterişçi dindarlık, ikiyüzlü olan münafıkların davranışlarıdır. Kalbinde nifak hastalığı taşıyan münafıklar, açıktan İslam’a girer, gizliden İslam’dan çıkarlar. Dini kullanarak müminleri kandırmak isterler. Onların asıl amacı, Yüce Allah’ın ayetlerini dünyevi ikballeri uğruna vasıta yaparak istismar etmektir.
Müslümanların tarihinde İslam müesseselerini istismar etmeye kalkan ve bu müessese üzerinden İslam’a ve Müslümanlara zarar vermeyi hedefleyen münafıkların hilelerinden birisi de Mescid-i dırar olayıdır. Münafıkların bu mescidi yaptırmaktan amaçları, Müslümanların Medine mescidinde Hz. Peygamberin etrafında kenetlenmelerini önlemek, bir kısım müminleri yaptıkları mescide çekerek onların akıllarını ve imanlarını çelmek suretiyle İslam’a zarar vermekti. Hatta yaptıkları bu mescit görünümlü yapıya itibar kazandırmak için Resûlullah’tan, orada namaz kılması ricasında bile bulunmuşlar ve ondan söz de almışlardı. Fakat Yüce Allah vahiy yoluyla Hz. Peygamber (a.s)’a bu yapının yıkılmasını emretmiş ve o da bu fitne merkezini ortadan kaldırmıştır.
Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’de münafıklardan başka, dini, dünya menfaatine araç kılan kimselerden birisinin de gayr-i müslim din adamları olduğu anlatılır. (Bkz. Tevbe 34). Yahudi ve Hıristiyan din adamları, dini istismar etmek suretiyle haksız kazanç sağlamışlar, elde ettikleri bu güçle insanları Allah’ın gösterdiği yoldan alıkoyma çabası içerisine girmişlerdir. Hatta bunlar, yalan-yanlış verdikleri fetvalar karşılığında halktan rüşvet almış, ilâhî kitaplarda tahrifata gitmiş, yaptıkları dualar ve günah çıkarma seansları neticesinde bağış da almışlardır. Onların din adına yaptıkları bütün bu uygulamalar, dini dünya menfaatine araç olarak kullanma örnekleridir. İşte onlar üzerinden Yüce Allah bu ümmetin âlimlerini uyarmaktadır.
İnsanlık tarihinde zâlimlerin yaptıkları zulümlerinin bekası için, hak suretinde bâtılı kuvvetlendirme yolunda çalışan ve Allah’ın âyetlerini yaptıkları yorumlarıyla tahrip eden figürler de olmuştur. Bunlardan birisi de Hz. Musa’ya karşı mücadele eden, zalimlere ilmiyle destek veren ve Müslümanların aleyhine çalışan Bel’am isimli sahte din adamıdır. Nitekim Araf Suresi’nin 175 ve 176. âyetlerinde, zâlim ve fasık yöneticilerin iktidarlarının bekası için onların keyfine göre fetva veren ve Allah’ın âyetlerini zulme payanda yapmak suretiyle çıkar elde etme bayağılığına düşen din bezirgânları anlatılır.
Diğer taraftan yine tarihte dünyevi emellerine ulaşmak adına peygamberi kullanmaktan çekinmeyen Sâmirî isimli bir sanatkârdan da bahsedilir. Hz. Musa (a.s) döneminde yaşamış olan Sâmirî, sadece rüzgâr estikçe böğürtü sesi çıkaran altın cevherinden buzağı heykeli yapmakla kalmamış, avam nası saptırmak için sanatına fizik ötesi bir boyut da katmıştır. Kendisinin diğer insanların göremediklerini gördüğünü söylemiş hatta peygamberi kullanarak elçinin ayak izinden de bir avuç toprak alıp buzağının üzerine atarak onun ses çıkarmasını buna bağlamıştır. “Samirî’nin, "ben onların görmediği şeyi gördüm” demesi, kendisini yücelterek toplum üzerinde güç devşirme biçimidir. Kur’an tüm bu hileleri, Sâmirî’nin bir tuzağı olarak sunmuştur. (Taha 96).
Sonuç olarak yukarıdaki örneklerden hareketle söylemek gerekirse, insanlık tarihinde dinin, dini sembollerin ve kutsalın dünyevi çıkarlar uğruna kullanılması ve istismar edilmesi hiç eksik olmamıştır. Bu tip karanlık ruhlu kişi ve hareketler hakkında Müslümanların her zaman uyanık olması gerekir. Çünkü bu tip kişiliksizlerin din ve dindarlık üzerinde yapacağı derin tahribat ve tahrifat, asırlar boyu İslam’a en büyük zararı vermiştir.