Dinimiz Dilimizdir
Milliyetçilik, ırkçılık kavramlarının tekrar hararetle tartışıldığı, vatan ve vatandaşlık olgularının yeniden tanımlandığı, ana dil mevzusunun alevlendiği bir süreci yaşıyoruz. Süreç deyince dilimize pelesenk olmuş “çözüm süreci” tamlaması da aklımıza gelmiyor değil. Her ne kadar bahsettiğimiz tartışmalar bu sürecin içerisinde yapılmış olsa da bugün bahsedeceğimiz mesele Türk dilinin “din”le olan bağıdır.
PAŞA DAİRESİ
-Paşam, hangi teknolojik aletin icat edilmemiş olmasını isterdin?
-Gözüm, damarıma basıyon yine, ama sordun söyliyim, cep telefonu misal, hiç olmazsa böyle ikide bir arayıp sormazdın bu soruları.
Milletin oluşmasında en önemli rolü oynayan aidiyet şuuru, temelin oluşmasında yer alan birkaç unsurun harca katılmasıyla şekillenir. Bu unsurlarından en önemlisi dil dediğimiz “anlaşma” birlikteliğidir. Anlaşmak tek başına fiziki yapıdaki konuşma değil, “an”laşmak yani anı paylaşmak, ortak acıları ya da sevinçleri yaşarken aynı tepkileri vermektir. Bahsettiğimiz bu anlaşma “dil”de cismaniye kazanır.
OLTANIN UCU
İsrail’in özrü ona karşı kalbimizdeki üstünlük duygusunu köreltmeye yetmemeli.
İnsanoğlunun en bariz özelliklerinden biri kavram üretebilmesidir. O, yaşadığı hayatı dile dökebilme yeteneğine sahiptir. Bu sahiplik onun diğer milletlerden farklı bir ifade tarzı geliştirmesine de imkan vermiştir. Şu halde dil, bir milletin var olduğunun ispatı olmakla birlikte bir yere ait olduğunu da teyit etmiş olur.
BİRKAÇ DİZE ŞİİR
Sarılıp birbirinize çocuğunuzla
Uyudunuz mu hiç?
Akan uyku değil sanki aranızda
Uyku hafifliğinde bir sevinç
İsmail Uyaroğlu
“Dil ve menşei nedir?” soruları kemaliyle cevap bulmamış olsa da, dilin anlaşma dışında duyma, düşünme, anlama aracı olduğu gerçektir. Ortak bir düşünce ve davranış sistemi ancak dille mümkün olabilmektedir. Bugün, eğer bir kastı ve unutkanlığı yoksa “selamünaleyküm” dediğiniz biri “aleykümselam” demekle aslında ortak birçok değere sahip olduğunuzu göstermiş olmaktadır.
SÖZÜN NAMUSU
“Hak beklediğin bir yola yalnızda olsan gideceksin.” TEVFİK FİKRET
Dilin oluşmasında o milletin karakteri ve inançları en büyük tesire sahiptir. Türk dili Müslümanlığıyla kemale ermiştir. Dinimiz dilimizin şekillenmesinde, kavramların günlük hayatımızda inançlarımıza göre belirlenmesinde yegane tesire sahip olmuştur. Tük milleti inançlarından aldığı duygu ve düşünceleri ile bence dînî bir dil oluşturmuştur. Türk milleti Kur’an kelimeleri ile konuşmayı ve yaşamayı başarmış bir millet olarak, varlığını ve vatan sahibi olduğunu şüphe bırakmayacak şekilde ispat etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de geçen bazı kelimelerin telaffuz edildiği şekliyle aynen Türkçede yer aldığı bilinmektedir. “dünya, zelzele, taht, cisim, şecere” ve daha birçok buna benzer kelime aynıyla dilimizde kullanılmaktadır. Ayrıca kullanılışı ve yapısı itibari ile kelime kökü olarak yüzlerce kelime Kur’an’da geçen kelime kökünden türemiştir. “kerpeten” isminin bizzat Kur’andaki “kelbeteyn” kavramından türediği örneğini görünce bu milletin dinini, ne kadar istek ve dikkatle günlük hayatına soktuğunu yeniden anlamış oldum.
PAŞAMIN TÜRKÜLERİ
Ne hale düşürdün beni vefasız
Sen benim düştüğüm halden beter ol
Beni terk eyledin sessiz sedasız
Rüzgara savrulan külden beter ol
İylenmez gönlümde açtığın yara
Nuri Çırağı’yı ettin maskara
Biraz daha ızdırabın çoğala
Sen bu sene geçen yıldan beter ol
Aşık Nuri Çırağı (Erzurum)
Yukarıda verdiğim örnekleri henüz bu günlerde çıkan bir kitaptan verdim. İstiklal Marşı Derneği Konya Şubesi tarafından hazırlanan “Türkün Dili Kur’an Sözü” adlı çalışmadan bahsediyorum. Çalışma, Türkçede yer alan Kur’anı-ı Kerim kökenli kelimeleri tespit etmeye yönelik bir çabanın sonucu ortaya çıkmış. 1700 civarında kelime ve kelime kökü tespit edilmiş ve bu köklerden dilimizde bizzat kullanılan yüzlerce kavram çalışmada belirtilmiş. Kitabı inceleyince anlıyorsunuz ki, dilimiz dinimizden neşet etmiştir.
Dilimiz aslında bizzat dinden mülhem bir hayatı yaşadığımızı gösteriyormuş. “muş” diyorum, çünkü bugün dinden uzak bir dil oluşturulmaya çalışılıyor. Bu çaba, Kur’andan uzaklaştırma çabasından başka bir şey değil. Bugünkünden çok farklı bir dil ile yaşadığımız gerçeğini yine Kur’ana dönük bir yüzle hatırlayabiliriz.
KALEMİN SADAKASI
Allah Resulü; “Din nasihattir, samimiyettir” buyurdu.
“Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk.
O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara” diye cevap verdi.
(Müslim, İmân, 95)