Diktatör görmemişler
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu geçenlerde partisinin gençlik kolları başkanlarına hitaben yaptığı konuşmada dünya tarihinde bir ilki başaracaklarını öne sürerek, “Demokrasi yoluyla bir diktatörü bu ülkeden göndereceğiz” dedi.
Kastettiği kişi seçimi daha ilk turda kazanmış ve bugün bile anketlerde diğer muhtemel adaylara açık ara fark atan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Kaftancıoğlu’nun halkın özgür iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “diktatör” olarak nitelemesine tepki göstererek, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına saygısızlık edenlerin aynı zamanda milli iradeyi hedef aldıklarını ve demokrasi düşmanı olduklarını söyledi.
Kaftancıoğlu’nun hitap ettiği kitlenin büyük çoğunluğu - ne yazık ki - kendilerine ne söylenirse söylensin inanan ve alkışlayan türden kişiler haline gelmiş durumda.
“Cahiller sürüsü” olarak gördükleri Anadolu insanını her fırsatta aşağıladıkları halde bizzat kendileri sorgusuz sualsiz itaat ettikleri kişiler tarafından yönlendiriliyorlar.
Aksi olsaydı Kaftancıoğlu’nu alkışlamak yerine “Yahu, sen ne diyorsun, bu ülkede bir diktatör olsaydı sen burada ona diktatör diyebilir miydin?” diye sorarlardı.
Diktatörlükle yönetilen bir ülkede böyle bir konuşma yapma cüretinde bulunanın o salondan evine değil doğruca zindana götürüleceğini hatırlatarak itiraz etmeleri gerekirdi.
Hem ülkenin başında bir diktatör olduğunu iddia edip hem de onu demokrasi yoluyla göndereceğini söylemenin saçmalığını, diktatörlük olan yerde demokrasinin olamayacağını ve demokrasi olan yerde de diktatörlükten söz edilemeyeceğini hatırlatmaya ise hiç gerek yok.
Gerçekten diktatörlükle yönetilen bir ülkede yine gerçek anlamda muhalif olarak bir süre yaşamak zorunda kalsalar diktatörlüğün ne demek olduğunu anlarlar.
Örneğin, Kaftancıoğlu’nun Suriye rejimi muhalifi olduğunu ve Şam’da yaptığı bir konuşmada Beşşar El-Esed’e “diktatör” diyerek “kendisini demokrasiyle ülkeden göndereceklerini” söylediğini farz edin.
Sizce başına ne gelir?
Büyük ihtimalle El-Muhaberat tarafından doğruca ünlü Filistin Şubesi’ne götürülür ve maruz kalacağı ağır işkencelerin ardından oradan da ancak ölüsü çıkar.
Geçmişte ancak tek parti döneminde ya da olağanüstü dönemlerde “Ordu + CHP = İktidar” denklemiyle iktidara gelebilen CHP’de ne yazık ki değişen pek bir şey yok.
Kendilerini ülkenin sahibi ve birinci sınıf vatandaş olarak gören CHP’liler normal koşullarda yüzde 25 civarındaki oylarıyla hiçbir zaman iktidar olamayacaklarının farkındalar.
Artık eskisi gibi askeri darbelerin ardından kendilerine ülkeyi yönetme görevinin altın tepside verilmeyeceğini de biliyorlar.
Demokrasiye inandıkları için değil çaresizlikleri sebebiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sandıkta demokrasi yoluyla devirmekten bahsediyorlar.
Bazen de kendilerini tutamayıp seçilmiş Cumhurbaşkanını seçim dışı yollarla devirme hayallerini ağızlarından kaçırıyorlar.
Gelecek yaz yapılacak seçimlerde muhafazakâr seçmenin oylarına ihtiyaçları olduğu için helalleşmekten falan bahsettiklerine bakmayın.
Bu ülkenin dindar insanlarına bakışları asla değişmiş değil.
28 Şubat döneminin özlemini duyuyorlar ve başörtülülerin psikolog, psikiyatrist, rehber öğretmen vesaire olamayacağını söylüyorlar.
Birçoğu da benzer düşüncelere sahip olduğu halde şimdilik susarak pusuda bekliyor.
Allah korusun, ellerine fırsat geçse intikam hırsıyla 28 Şubat zulmünü aratacaklar.