Deprem kardeşliğimizi yıkabilir mi?
Pazartesi günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli meydana gelen iki büyük depremde maalesef ülkemiz "asrın felaketi" diye isimlendirilen bir afeti yaşadı. 25 bin civarında canımızı kaybettik. 80 binden fazla yaralımız var. On ilimizde, binlerce bina yıkıldı. Ama ilk dakikadan itibaren teyakkuza geçmiş ve yaraların sarılması için seferber olmuş bir devlet-millet dayanışması var. Milletimiz yediden yetmiş yediye maddi manevi destek olabilmenin çabası içerisinde. Milletimizin göstermiş olduğu bu pozitif refleks her türlü takdirin üzerinde.
Ülkemiz deprem kuşağı üzerinde yer alıyor. Zaman zaman altı ve üzeri şiddetinde depremler oluyor. Deprem gerçeği ile yaşamanın elbette bazı kuralları var. Deprem kuşağı üzerinde yapılacak olan şehirleşme ve yapılaşmada yer kabuğunun hareketini dikkate almak gerekiyor. Dikkate alınmadığı zaman, maalesef üzücü sonuçları ve ağır faturaları olabiliyor. Daha fazla para kazanma hırsıyla, zemin etüdü yapılmadan, malzemeden çalarak yapılan çok katlı binalar, depremle beraber ölüm tuzağına dönüşebiliyor.
Ağzı olan herkesin konuşmasına da fırsat vermeden bir hususu da izah edecek olursak; Coğrafya üzerinde yaşayan insanların birtakım haram ve günahları fütursuzca işlemesinin depremin meydana gelme nedeni olacağı, yani gayretullaha dokunarak depreme sebep olacağı ile ilgili yaklaşımlar, İslam İtikâdı açısından isabetli yaklaşımlar değildir. Şayet bu şekilde bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmasını doğru kabul edecek olursak bu değerlendirmeye binaen, müşrik toplumlarda sürekli depremler olması ve günah işlemeyen yada az günah işleyen toplumlarda hiç depremin olmaması gerekir. Halbuki deprem, tamamen Allahü Teala'nın yeryüzüne koymuş olduğu sünnetullahlardan bir tanesidir. Yağmurun yağması, rüzgarın esmesi, yer çekimi, med-cezir gibi. Deprem, diğer bütün fillerin ve hadisatın ortaya çıkması gibi, Allah'ın dilediği, irade buyurduğu zaman, dilediği irade buyurduğu yerde meydana gelir. İnsanoğlu eğer kendi üzerine düşeni yerine getirmemiş ise, yani yeryüzünü imar ve abâd ederken jeolojiyi, araziyi dikkate almadan, gerekli inşaat malzemesini ve bilgisini kullanmadan, depreme dayanıklı binalar yapmadan, gerekli tedbiri gerçekleştirmeden yeryüzünü imar etmeye çalışmış ise, kendi eli ile yapmış olduğu hatalar neticesinde de, bu hataların bir sonucu olarak deprem ölümlere sebep olabilir. Burada suç, hâşâ Allah'ın değil, suç bizzat tedbiri elden bırakıp, ilmi terkedip, açgözlülük ile hareket eden insan oğlunundur. İnsanın eliyle yaptıkları/yapmadıkları yüzünden deprem ölümlere sebep olmaktadır. Bu, işin fiziki, jeofiziki ve metafiziki tarafının ehli sünnet itikadı açısından izahı diyebiliriz.
Depremden hemen sonra devletin tüm kurumları ile ve milletimizin gönüllü olarak göstermiş olduğu birlik, beraberlik ve dayanışma refleksi gösterdi ki millet olma ruhu ve şuuru üzeri küllenmiş bir kor ateş gibi gönüllerimizde sıcacık duruyor. 15 Temmuz'da siyonist uşağı darbecilere karşı gösterilen can siperane vatanı savunma tepkisi, bu defa göçük altında kalan, kış günü soğukta evsiz-barksız dışarda kalan kardeşlerimize bir şefkat ve merhamet eline dönüştü. Bölüşerek çok olmanın, var olmanın harikulade örnekleri verildi. Bölünürsek yok olacağımız bilinci bir kez daha teyid edilmiş oldu.
Milletimiz böylesine mümtaz bir dayanışma örneği sergilerken; bu durumu sabote etmek isteyen, meydana gelen afet ve yaşanan acılar üzerinden maddi veya siyasi rant elde etmenin peşinde koşan insanlıktan nasibini almamış embesiller de arzıendam ettiler. Bu tür provokasyonlara, alçakça algı operasyonlarına ve pespaye manipülasyon ve dezenformasyonlara milletimiz kanmayacaktır. Çünkü milletimiz basiret ve feraset sahibidir.
Her fırsatta devlete çemkirmeyi, devleti hedefe koyarak, milletin devletine güvenini sarsmayı hedefleyenler ve onların teslimiyetçi tebaaları bilmelidir ki: "Bu toplum yüz yıllarca sosyal millet olarak yaşadı. Sizin dilinize pelesenk ettiğiniz ve batıdan alarak, kopyala-yapıştır yaptığınız sosyal devlet anlayışı daha dünkü mesele..." Tarih boyunca kurduğu vakıflarla mazluma, mağdura, muhtaca yardım etmiş, dayanışmanın, yardımlaşmanın ve isar anlayışının en latif ve zirve örnekliğini yaşamış ve yaşatmıştır. Sosyal millet olmak: Kardeşi için, toplum için maddi ve manevi fedakarlık yaparak yaşamaktır. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir!" ilkesini şiar edinmektir. "Dünyada bir kişi bile üşüyorsa sen ısınamazsın!" düsturunu hayat felsefesi yapmaktır. Bu deprem sonrası milletimizin topyekûn seferberliği gösterdi ki, genlerimizde bulunan sosyal millet olma özelliği tarihsel bir nostalji değil, belirleyici bir güç.
Depremlerin oluşması veya tetikleyicisi güç (HAARP) ile ilgili ortaya atılan bir takım iddiaların, savunma sanayii alanında uzman bilim insanları ve istihbarat mensuplarınca değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu da belirtmek isterim. Zira bir akademisyen jeolog hocamızın beyanıyla: "Dokuz saat arayla 7,7 ve 7,6 şiddetinde peşpeşe iki depremin olması doğal gözükmüyor."
Bu yaşadığımız ve milletimizi yasa boğan bu büyük afeti; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla atlatıp, yaralarımızı sarmak en büyük vazifemizdir. Morallerimizi yüksek tutmak, birbirimizin umudu ve yaşama sevinci olmak insani sorumluluğumuzdur. Bu acı hepimizin acısıdır. Ateş, sadece depremin etkili olduğu on ilimize değil, hepimizin yüreklerine düştü. Zaman milletçe kenetlenme, acılarımızı paylaşarak hafifletme, el birliğiyle, gönül birliğiyle yaralarımızı sarma, birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etme zamanıdır. Kardeşliğimizi diri tutmalıyız. Mümine yakışır bir şekilde basiret ve feraseti elden bırakmamalıyız. Manipülasyon ve dezenformasyonlara karşı uyanık olmalıyız. Provokatörlere aldanıp, basit, ucuz, alçak provokasyonlara alet olmamalıyız. Şehirlerimizi sarsan deprem, birlik ve beraberliğimizi sarsmasın. Evlerimizi yıkan deprem kardeşliğimizi yıkmasın. Devlet ve millet olarak elele verdiğimiz zaman bu zor zamanları da atlatacağız.
Depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Allah, bir daha böyle acılar yaşatmasın. Ülkemizi, milletimizi, İslam âlemini ve bütün insanlığı her türlü afetten muhafaza buyursun.