Sabit Talha Şahin
Sabit Talha Şahin Damlalar

Damlalar

Bir melodi gibi akan hayat damlaları şişeyi doldurana kadar çabalamalı insan.

Durmadan hiçbir vakit.

Bazısının damlaları hızlı dökülür, bazısının yavaş. Bunun önemi evrenin içinde insanın temsil ettiği nicelik kadardır, yaşam kısıtlı zamana sığdırdıklarımız değil midir nitekim?

Sizin gözyaşınızın damlası doğar doğmaz şişeyi taşıracak kadar büyük olmadıkça kim durur önünüzde hayattan alıkoyan?

Kişi başkasının bitmek bilmez düşüncelerinde tükendikçe süratli düşer damlaları. Kendi olamadıkça, mutluluğunu paylaşamadıkça, hüznünü dindirecek olmadıkça akar o damlalar. Olur da devam ederse hepsi, durdurulamaz bu akış. Yavaş yavaş tükenir ve taşar insan, son damla kanla gelir ona, sonunu getirir.

Yalnız bir duygu ve karar vardır ki onlar kadar koparamaz insanı insandan hiçbir var olan:

Özlem ve vazgeçiş.

Ne unutmak ne küsmek, hepsinden güçlüdür vazgeçmek. Unutulanı hatırlatmak, küseni barıştırmak için çabalayabilir insan; yalnız vazgeçmişten dönüş yoktur.

Vazgeçmiş gider, değişir, kaybolur, tanınamaz. Acısı ilk başlarda anlaşılmayacak kadar kalıcı ve derindir, zamanla dokunur, incite incite kalbi çürütür. Zaman gelir de vazgeçilmiş anlar vazgeçmiş artık yoktur, zamanın tekrara karnı çoktan toktur.

Özlemse zaman tanımaz, ruhtan kopan bir parçadır adeta. Bir sandığa, deftere, fotoğrafa...

Özetle birine kazınmış kalır satırlarda, bakışlarda. İnsanın arayışı da burada başlar, o kopan parçanın gizemi her yere sürükler zihnini. Bir an önce doldurmak ister o boşluğu, eksiklik hiç dinmeyecekmişçesine koşturur. Ne zaman ki koşuşturma anlamını yitirir, o zaman yeşermiştir işte boşluklar. İnsan, doğanın parçasıdır; her arayışında merakından düşeceği yer yeşillerin kucağı olacaktır. Burada da öyledir, insan kaybettiğine inandığı parçayı ararken etrafını görmez, içinden geçip de dokunmadığı ağaç dalları o yolda ilerledikçe sarmalar yüreğini, bilhassa ruhunu adeta sarmaşıklar gibi. "Sen göremesen de ben hep buradaydım." deme şeklidir doğanın bu, zaman varlığı süregelen ve geçmişin ayak izlerini taşıyan yolların hepsini her birimiz için tekrar ilk haline getirir, bizler üzerinden geçer ve arayışımızı yaparız; sonunda o yolların da sahibi doğayla kucaklaşırız. Bir bebeğin adım atmayı öğrenmesi gibi, yollarda düşe kalka gitsek de sonunda hepimiz aynı dersi alırız:

Zaman, doğa yollarında bizim ulaştığımız hazinedir.

Özlem bundan acıtır:

İnsan her kaybettiğinin hasreti için aynı yolu tekrar öğrenir, belki dizleri kan içinde, gözleri yaşlarla dolu fark etmez. O yol biter, sona hepimiz zorlu ilerleyişe rağmen ulaşırız. Malum, gün gelecektir ki bizlerin sonuna ulaşacaklar da olacaktır. Başkası için çizilen yol fazla izlenemez, kişi kendine hazırlanan yolu sunmalıdır diğerlerine bir noktada.

Özlem şundan acıtır:

Yolda yürüyen kadar yolun sahibi de acıya tahammül etmek zorundadır. Özlenecek biri olmak, izlerinizi farklı ruhlara kazımak, gitmek kolay değildir. Öyle ki geride kalanlara eksik hissettirecek kadar yaşanmışlık inşa etmek, zorlukların en yücesi olsa gerek. Unutulmamalıdır ki her ne kadar kayıp hissi olursa olsun, oradan yeşerecek dallar vardır. Nüve doğadır, insanın yok edeceği ne olursa olsun onarımı onunladır.

Umutlar kıyılarda yeşerecek, damlalar yavaşça işleyecek.

Bizler sevgilerde buluşacağız, bambaşka yerlerde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sabit Talha Şahin Arşivi