Can Alıcı Sorular Can Verici Cevaplar
Bu dünyada olup bitenlerin olup bitmemiş olması için ne yapıyorsun? ‘Sezai Karakoç Sessiz Müzik’
Sanatın gölgesinde kalplerin huzurunda bir şey yazmanın sorumluluğunu taşıyorum. Şiir, edebiyat, sinema, musiki, resim ruh sahamın önemli argümanlarından birkaçı olup bizi yutan dünya hadiselerden bir an sıyrılıp kendimize gelmemize vesile olan kıymetli hallerdir. Hayat ışık hızıyla gidiyor derdi bir büyüğüm hayat ışık hızıyla akarken sonsuzluğa bir nefes, bir dinleniş var oluş anlamı katabilirsek ne mutlu. Gerek kendi hayatımıza olsun gerek bir başkasının hayatına dokunabilirsek adına iyilikte derler ne kadar kıymetli. Bizler ısmarlama bir hayatı geride bırakıp bize ait şeyleri evrenin bir ucundan diğer ucuna taşıyabilme – yaşayabilme- kalbiyle nefes alıp vermekteyiz. Bizi dik tutan umutlar besleriz. Bizim sanatımız da sanatçımızda iyi gelir şahsiyetimize! İyi gelmeyeni sanatçı bellemeyiz. Sanatımızda sanatçımız da gökyüzündeki gök gibidir toprak gibidir kucaklar her halimizle her halimizi. Dinlediğimiz her müzik bizi başka yerlere alıp götürür, matemlerimizi savurur, çehremizde buruk bir acı ile bizi diri tutar. Bin yıllı aşkın çileyi özünde muhafaza eden bir birikimin her dalında yeşeren meyveleriyizdir. Rengimiz de kokumuzda tadımızda birdir yüzerce binlerce rengin dizildiği birdir. Hangi sanat sorusu bizi dirilten sanat cevabı ile mündemiçtir.
Bizim sanatımız zihinsel derinliğin kalbi yükselişin insanlığa takdimi ile hayat bulur. Korkma nidası! Olup biten hadiselere olup bitmesi için atılmış bir tokattır. Bizim sanatımız kapitalist çağın bedensel haz pyarın ötesinde tensel temasından sıyrılmış ruhsal bir kucaklayıştır. Gönülden dokunuştur. Yaratılanı yaratandan ötürü sevebilme çığlığıdır. Bethofen’ın kulağı, Aşık Veysel’in gözleridir! Bu demek değildir ki sanatın kendine has matematiği fiziği kimyası felsefesi hakikati bulunmaz. Şunu net görüyoruz ki sevgili okur! Bu asır en çok gönlü ihmal etti en çok gönlü yaraladı gönülden mahrum kaldı.
İnsanlığımızı adamlığımızı yiyip bitiren hadiseleri; şekilden öze metadan manaya yönelişle püskürtüyoruz. Bizim çılgınca yaptığımız işler manadan yoksun güruhları rahatsız etmektedir. Sanatımızı ve sanatçımızı dertli gördüğünüzde biz biliriz ki olup biten hadiselerin olup bitmemesi için bir şey yapılmıştır. Adına aşk, merhamet, şefkat, vefa, değer, sevgi, iyilik…
Bizim sanatımızda mana maddeden sıyrılmış bilimin ve tekniğin altında ezilmekten kurtulmuş, insanlığı sömüren ikircikliğin ötesinde duru bir dinlenişle kendini bulmuştur. ‘‘Duyarsınız işitirsiniz kalbinize dokunur bu nedir derler cevap veremezsiniz bilenler hatırlayacaktır Şener Şenin Gönül Yarası filminde bir sahnede Meltem Cumbul Kürtçe bir türkü işitir ve ağlar bunun üzerine Şener Şen sorar Kürtçe bilir misin? Diye Meltem Cumbul hayır cevabını verir peki neden ağlıyorsun der Şener Şen, Meltem Cumbul, Abi! Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerekir der?’’ filmin bu repliğinden hareketle gönüle dokunmak için sadece Kürtçe değil Türkçe İngilizce Arapça İtalyan Flemenkçe Fransızca, Hinduca, Somalice, Bangledeşçe, sayısız dillerce hatta kuş dili de dahil bilmek mi gerek gönüldeki koru tutuşturmak için biz biliriz ki bir kor tutuşturur tüm dizeleri gönülden damlarsa bakıştırır görmeyen gözleri
Bu tutuşma popüler kültürün ne yaparsa yapsın müdahil olamadığı bir derinlik ve kalıcılıkla hayatı nakış nakış işleyecektir. Sanat; ruhu, kalbi, aklı ince dokunuşlarla ölümsüzleştiriyor. Sanat sonsuzluğa açılan bir pencere olduğu zaman sonlu dünyanın bezirgânları acı çekiyor. Tam bu anda her şeyin hızla tüketildiği bir sosyal zeminde bizi yarınlara taşıyacak olanın samimiyet düsturunu dünyanın dört bir yanına aşılayabiliriz. Bugünün tüketim çarklarına meydan okuyan bir ruh, bin yıllık medeniyetin bağrından doğan sanat bizi ne kadar da candan bağlıyor hayata. Bugün bu bilinçle okunan şiir bir kalkan gibi her an ruh emicilerin önünde dik duruyor.
Biz biliriz ki hayatta orijinallik kalıcılıktır. Sanatçı gökteki yıldızlar gibidir milyarlarca olması bir tanesinin mahiyetine gölge düşürmez. Gönül bahçesinde yetişen filizlenen her sanatçı kıymetlidir. Tambur piyanodan bağlama kemandan, ney yan flütten, davul kanundan, viole darbukadan daha aşağı değildir. Vefatının ardından geçen 500 yıllık bestekâr Itri de vefatının 50 yılına yaklaşan bestekâr Mustafa Seyran da bu toprakların dokunaklı insanlarıdır. Biz Neşeti de Chopini dinleyebilme yürekliliğini taşırız. Bu halimiz olup biten hadiseleri ve mimarlarını rahatsız etmektedir. Varsın etsin! sayısız türküler şiirler şarkılarla bir ruhu temsil ederiz adımızda bestemizde tutkumuzda Türkiye’dir. Sanat ve sanatçılarımızı hatırlamak başta kendimize iyi gelir. Onların anlamsal dünyasıyla yoğrulmak eserlerini dinlemek okumak seslendirmek manamızın zenginliğidir.
Bu zenginlik bizi biz yapan edebiyat, dinlenen musiki, sinema, okunan kitap kısaca kültür ve sanat bilerek ve isteyerek bitiriliyor farkında mıyız? Olup biten hadiseler bizi geçmişe savuruyor bugünde bize sunulan şeyler tatsız tuzsuz bir halde ne yapsa tat vermiyor! Pop şarkılar madde perest zihniyetlerden şehvet sex sonunda sapıklığı gençliğin bağrında ilmik ilmik dokuyor. Sevgili okur! Ruh ve kalp kaliteye meftundur. Kalbini yitiren bir cemiyet medeniyetini inşa edemez. Futuhu Guluble (kalplerin fethi) asırlara uzanmış bir medeniyetin torunları bugün olup biten hadiselere kapılmış sanatını kapitalizmin çarklarına def etmiştir.
Canımızla bir cevap verecek olursak iyiliği sarıp sarmalayan duygu, anlam, akıl, his ruh kalitesi ile zamana meydan okuyacağız. Dünya da olup biten hadiselere çomak sokmak, onları rahatsız etmek kalbimizin dirilişi ile mümkündür. Gönül bahçemizi yeşertmeye, ruhumuzu yaralardan iyileştirmeye, dünyayı olup biten hadiselerin şerrinden kurtarmaya bir derdim var bin dermana değişmem samimiyeti ile dünyanın çocuklarını her haliyle kucaklayan, gönülden atılan adımlarla olacağız. Gülümseyerek ısıranlar ve Celladına aşık olanlar güruhunda olmamak için.