Bu işte bir ironi var
Kıymetli dostlar! Bizi biz yapan değerlerin başında güzel konuşma gelir. Bu sayede iletişim daha güçlü olur, mesaj karşı tarafa daha kolay ulaşır. Çünkü temelinde samimiyet vardır.
Samimiyetin olmadığı yerde yalan, dolan, iftira kaçınılmazdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Hac Suresi'nin 30'uncu ayetinde yüce Allah (CC) şöyle buyurmaktadır:
"...Öyleyse pislikten, yani putlardan uzak durun ve Asılsız sözden kaçının."
Temeli olmayan, argümanları sağlam olmayan her söz sizi yanlış noktalara yöneltir. Ayette de belirtildiği gibi "Asılsız söz" size zarardan başka hiçbir şey vermez.
Günümüz siyaseti de maalesef bu raddeye ulaştı. Temeli olmayan, yıkıcı, yapıcı olmayan, ötekileştiren söylemler çok fazla değil mi?
Eleştirinin bile dozunun ayarlanamadığı, kırıcı sözler, ithamlar alabildiğine artıyor. Böyle bir eylemin temel sebebi ne olabilir diye sorduğumda, karşılaştığım siyaset söylemleri bana tek bir şeyi işaret ediyor:
İktidar olabilme hevesi... Gönül kırdıktan, insanları ötekileştirdikten, sanatçıları yalaka olarak gördükten sonra iktidar olsanız ne olur, olmasanız ne olur. Bu milletin sinesinde nasıl bir intiba bıraktığınız önemli.
Örneğin Bakara Suresi'nin 83'üncü ayetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik."
"İnsanlara güzel söz söyleyin." cümlesi bizlere her şeyi ifade ediyor. Çünkü insanı insan yapan değerlerin başında güzel söz gelir. Resulullah (SAV) efendimiz de "Ya hayır söyle, ya da sus" ifadesi de bu ayetin açıklayıcı unsuru olarak da görebiliriz.
Bugün maalesef siyasi söylemlerin ne derece çirkinleştiğini ziyadesiyle gözlemliyor ve müşahede ediyoruz. Sanatçıların tercihleri sebebiyle yalaka olarak görüldüğü, memurların görüşleri sebebiyle memur olarak tanımlanamadığı, çiftçilerimizin reyi sebebiyle oylarının bazı kesimlerce eşit olmadığı yani ikinci sınıf insan olarak görüldüğü bir ülkede muhalefetin çizgisi bu minval üzere şekillenirse, o muhalefetin farkında veya farkında olmadan izlediği siyaset ülkenin büyümesine, gelişmesine, toplumun bütünleşmesine engel olmaktan başka bir şey değildir.
Bir muhalefet partisinin lideri ülkenin Cumhurbaşkanı'nı eli kanlı bir teröristle eş değer tutuyorsa o liderin bu ülkeye gram faydası olmaz!
Bir Ana Muhalefet Partisi'nin basın sözcüsü çocuklarımızın Kur'an-ı Kerim öğrenmesini "Orta Çağ zihniyeti" olarak adlandırıp görüyorsa onlar toplumun inancını, hassasiyetini hedef alıyor demektir ki, iktidar olmaları halinde nice yasakların geleceğinin ipuçlarını vermiş oluyor.
Bir Partinin grup başkan vekili şehit yakınına küfür etme cüreti gösterebiliyor. Ve hiçbir şey olmamış gibi siyasetine kaldığı yerden devam edebiliyor.
Birileri kalkıp "Dolar aldı başını gidiyor" diyerek sevinç naraları atabiliyor.
Hasılı Kelam...
Kendilerini Millet İttifakı olarak adlandıran bu kesimin ironiliği işte burada yatıyor. Millet İttifakı diyerek Milletten uzak durmak.
O zaman şöyle bir cümle kullanabilir miyiz? Pek tabii ki kullanabiliriz. Bu işte bir ironi var...
Milletin inancını, tercihini, hassasiyetini görmezden gelerek izlediğiniz ve işlediğiniz siyaset, siyasetin kirli tarafıdır.
Toplumu ötekileştirerek, toplumun içinde kaos çıkararak bir yerlere geleceğini sananlar ziyadesiyle yanılıyor. Bu toplumun mayası sağlamdır. Çünkü mayasında "İman" vardır. Belki de sizin sahip olmadığınız şey size galip gelecek..