Bilgi güvenliği ve güvenilirliği
İngiliz dış istihbarat teşkilatı MI6’nın başkanı Richard Moore, Çin’in küresel veriye ulaşım konusunda son dönemlerde ciddi bir çaba içinde olduğundan hareketle kişisel verilerin korunması noktasındaki hassasiyeti vurguladı. Bilgiyi kontrol edenin, gündemi de kontrolü altına alacağı ön kabulünden yola çıkılarak bir uyarıda bulundu.
Pandemi dönemi herkes açısından bağlayıcı oldu. Evlerine kapatılan insanlar eğitim, ticaret ve iletişimin uzaktan yapıldığı bir dönemde teknolojiyi hayatlarının her alanına soktular. Zorunluluktan kaynaklanan nedenlerle de olsa insanlık bu zorunluluğa teslim olmuş durumda.
Bir dönem İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliğini de yapan İngiliz istihbarat teşkilat başkanının uyarısının küresel sistemin tamamına teşmil edilebileceği ortadadır. Çin hukuk tanımazlığı ve insan hakkı ihlal mazisi hatırlatılıyor olsalar da esasen aynı bilgi korsanlığının ABD ve İngiltere eliyle yürütülmediğini kim iddia edebilir.
Kullandığımız kredi kartları ile yediğimiz, içtiğimiz besinleri ve aldığımız ilaçları takip edebilen; sosyal medya aracılığıyla ilgili ve alakalı olduğumuz mevzularda kontrol sağlayabilen ve arama motorları marifetiyle merakımızın ne olduğunu öğrenebilen bir sistemden bahsediyoruz.
Aslında sosyal medya mecralarında yalan-yanlış yayınlarla gerçek algısı oluşturan yalancı ve sahtekârları da aynı kategoride değerlendirmek gerekiyor. Birileri bu mecralardan veri toplarken yine birileri buralara materyal sağlama derdindeler.
Sosyal medya trolleri ile masum insanlar aleyhine tezgâh planlama işini en iyi yapanlar FETÖ’cüler(di). Sahte hesaplarla insanların kişilik haklarına saldırı yapabiliyorlar(dı). Bu tiplerin özellikle not edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hesap vermeliler ki alçak hesapları dumura uğrasın.
Asıl meselemiz olan bilgi ve veri güvenliği konusu manipülasyona hakikaten çok açık. Kişilere ait özel bilgileri merak edip, günü geldiğinde birileri aleyhine kullanmak için depolamak anlamına gelen bir faaliyet.
Kurumlara bu hususta büyük sorumluluk düşmektedir. Eğer gönüllü olarak paylaşılmış ya da zımni olarak rıza gösterilmiş bir mevzu varsa bu konu devleti ilgilendirmez. Ancak üniversiteler, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşları kendilerine emanet edilen veriyi iyi depolayamadıkları için birilerinin ulaşımına sebebiyet veriyorlarsa o zaman kasıt, kusur ve ihmali bulunanlar büyük bedeller ödemelidir.
Açık bilgiyle söylüyorum ki yalanı, iftirayı, algı oluşturmayı kendilerine iş edinenler var. Bunların kim oldukları da malum: Kullandıkları üslup, tercih ettikleri yöntem Fetö’nin geliştirdiğinden farklı değil.
Bugün insanımız uyanmak zorunda, özellikle paylaşımlarının bir biçimde kötü niyetlilerin eline geçtiğinde bir sorun oluşturup, oluşturmayacağını kendisi takdir etmek durumundalar.
Ancak, sahte isim ve mahlaslarla açılan hesapların yönetim ve kontrolünün birileri tarafından özellikle kullanıldığı da dikkatlerden kaçmamaktadır. BTK bu konuda daha etkin önlemler almalıdır. Ottan, çöpten ve böcekten isimler altında yapılan tezvirat resmen ülkenin güvenliğini tehdit etmektedir. Yalan ve iftiralarla rencide edilen insanlar rahatsızlar.
Görüşünü açıktan ifade edemeyenin görüşünün hiçbir değeri ve önemi yoktur. Bırakın konuşmasınlar. Bütün bunlara güçlü biçimde dur deme vakti gelmiş, geçmektedir.
Provokatif paylaşımlarıyla terörü normalleştirmeye çalışanlar, ekonomiyi yönlendirerek insanları yanıltanlar ve korku iklimi oluşturmaya gayret edenler hatta devlet ricalinin hasta oldukları yönündeki yalanlarıyla güvensizlik meydana getirmeye çalışanları görüyoruz.
Bu tür yayınlardan hemen sonra ve her defasında ‘şu kadar provokatör hakkında işlem yapıldı’, ‘toplumu yanıltanlara soruşturma açıldı’ denilmesinden de gına geldi artık. Lütfen bu konuda ciddi bir adım atınız. Kökünden temizleyiniz bu tipleri.
Bilgi güvenliği sadece Çin’in veya İngiltere’nin bir problemi değil. Asıl bizim üzerinde düşünüp, önlem almamız gereken bir alan.
Güvenlik ve refahımız için buna ihtiyacımız var.