Bayram, Ortadoğu, kahrolsun batı(!)
Çok şükür hayırlısıyla Ramazan Bayramına kavuştuk. Kadir gecesi, bugün Arefe günü derken nihayetinde yarın bayrama ulaşıyoruz. Bir aylık ibadetimizin karşılığını, bereketini bayramla taçlandıracağız. Fakat maalesef yine bir bayramın arefesinde değişmeyen manzarayla karşı karşıyayız. Ülke gündemi olsun, Ortadoğu'da yaşanılanlar "Bayram gelmiş neyimize bizim" demekten öteye götürmüyor.
Körfez'de yaşanılan Katar kriziyle ilgili çok farklı senaryolar yazılıyor ama aslında mesele çok açık. ABD başkanı Trump başkan olmadan önce bile Ortadoğu ile ilgili stratejisini açık açık söylemişti. Yeni dönemde Ortadoğu'da Amerikan askerleri çok fazla sahada olmayacak. Ortadoğu için yapılan harcamalar azaltılacak, masraflar bölge ülkelerinden tahsil edilecek. Suudi Arabistan ile yapılan yeni bilmem kaç milyar dolarlık silah anlaşması, Katar'da Amerikan üssü olmasına rağmen üstü kapalı işgal tehditleri, bölge ülkelerinin uyguladığı ambargoyu desteklemesi vb. hepsi bu stratejinin bir parçası. Diğer körfez ülkeleri ABD'ye biat edip hem petrol-doğalgaz anlaşmalarını revize ediyorlar hem de yapılan silah ihaleleriyle ABD ekonomisine gereken katkıyı sağlıyorlar(!) Eminim yakın dönemde yapılacak askeri ve ekonomik birkaç yüz milyar dolarlık anlaşmayla Katar krizine de bir nokta konulacaktır.
Bilmem farkında mısınız son birkaç aydır Suriye'deki durumla ilgili yeni bilgiler gelmiyor. Yapılan ateşkese uyuluyor gibi bir hava yaratılırken şu an yaşanılan belirsizlik, mevcut hal doğal karşılanıyor. Ya da biz öyle zannediyoruz. Yanlış anlaşılmasın Suriye'den yeniden her gün katliam haberleri gelsin, savaş devam etsin gibi bir düşüncem yok. Fakat el altından Suriye'ye parselleme operasyonu devam ettiriliyor. Geçtiğimiz hafta YeniŞafak gazetesinde çok önemli bir haber vardı. Suriye'de ABD ve S.Arabistan istihbaratları öncülüğünde Suriye petrollerinin geleceğine yönelik bir toplantı yapılmış. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri'nden temsilcilerinde bulunduğu toplantıda PYD (siz PKK okuyun) temsilcileri de varmış. Suriye petrollerini kendi aralarında paylaşan devletler PYD' ye de hisse verme kararı almışlar.
İşte Katar kriziyle gündemi değiştirirken, el altından yapılan bu toplantıyla operasyona devam ediyorlar. Bu arada bilme hatırlar mısınız Libya diye bir ülke vardı(!) Kaddafi'den sonra yaşanılan iç savaşın ardından ülkede iki ayrı yönetim var. Bu yönetimin biri Avrupa ve ABD tarafından tanınıyorken, diğerine yönelik mücadele devam ediyor. Konuyla ilgili bilgilere biraz araştırma yaparsanız ulaşıyorsunuz, günlük rutin gündemde kendine yer bulamıyor. Libya'nın yeraltı kaynakları kimlerin kontrolünde belli değil. Mümkünse kimsenin aklına gelmesin diye de sürekli gündem değiştiriliyor.
Kahrolsun, batı, Avrupa, Amerika veya İsrail demek işin en kolay yanı. Onlar kendi fıtratlarında bulunanı uyguluyorlar. Her sene olduğu gibi Ramazan ayını, bayramımızı bize kara geçirtmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Peki, biz sözde dünyanın en önemli yeraltı ve yerüstü kaynaklarına hükmeden Müslüman ülkeler bu oyunlara karşı ne yapıyoruz. Asıl sorulması gereken soru bu. Biz ne yapalım işte Arap'ın aklı(!) gibi küçümsemelerle işin içinden sıyrılamayız.
Sanki bizim yerel gündemimiz çok normal. Bölgemizde her gün yeni oyunlar sahnelenirken biz CHP'nin Ankara'dan İstanbul'a yürümesine kitlenip kaldık. Hayalleri bir halk yürüyüşüyle devrim yapmaktı gerçekler ise her gün değişen birkaç yüz kişiyle mübarek günlerde nifak çıkarmak. Bu konuyla ilgili Devlet Bahçeli'nin sözünün üzerine bence başka yorum yapmaya gerek yok... Fakat medyamız en muhalifinden muhafazakârına ısrarla bu yürüyüşü gündeme taşırken biz büyük resimden uzaklaşıyoruz.
Her şeye rağmen Ramazan Bayramımız mübarek olsun. İnşallah mevcut durumdan ders çıkaracağımız günleri de görürüz. Ortadoğu'da yaşanılanları görünce, bir yandan halimize şükrederken bir yandan da yerimizde sayarsak, geleceğe dönük alternatif adımlar atamazsak bizim de sonumuzun çok farklı olmayacağının bilincinde olmalıyız. Şu mübarek günlerde İslam Âleminin ve ülkemizin bu çemberden kurtulması için dua edelim.