Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal BATI İÇİN KURAL YOK

BATI İÇİN KURAL YOK

Gelişmişiyle ve gelişmekte olanıyla şu an ülkelerin en önemli gündemini, Trump ve ekibinin koyduğu ABD politikalarına, hatta daha net bir ifadeyle dünyayı terbiye etme adına kabadayı vari dayatmalarına karşı, öncelikle kısa dönemde refleks olarak ne tür kararların ortaya konulması gerektiği oluşturmaktadır. Evvelden beri ABD’nin başını çektiği batı ülkelerinin tüm politikaları ile, hiçbir zaman evrensel ölçekte barış, refah ve iktisadi gelişimin kalıcı şekilde sağlanması amaçlanmamıştır. Öncelikle ABD ve batılı ülkelerin çıkarlarına paralel dünyanın dizayn edilmesinin temin edilmesi, şayet söz konusu amaca ulaşılmasında sorun çıkarsa, zamanında küresel ekonomik istikrarın sağlanması gibi amaçlarla kurulduğu ifade edilen, ancak günümüzde tamamen batılıların isteklerini yerine getirmek için kurulduğu artık açıkça anlaşılan örgütleri (IMF, WB, NATO, EU, S&P, MOODY’S, FITCH vb.) kullanmak suretiyle, hedeflerine ulaşacaklarını düşünmekte, hatta buna inanmaktadırlar.

Bir ülkenin bizzat askeri müdahale yoluyla bir başka ülkeye saldırma dönemi artık gerilerde kaldı. Bu tür saldırılar ülkenin içinde bulunduğu örgütün desteği ve birlikteliğiyle gerçekleştirilmektedir, yakın dönemde Orta Doğunun petrolünü ele geçirmek amacıyla adeta bilinçli şekilde savaşın içine çekilerek bahane olarak kullanılan Saddam’ın Kuveyt’e saldırtılması olayında ABD’nin Birleşmiş Milletleri arkasına aldığı gibi. Yada yine batılı ülkelerin çıkarlarına uygun olması şartıyla, hiçbir uluslararası hukuk kuralı tanımaksızın terör örgütlerini kullanmasıdır, ABD’nin başını çektiği ve AB ülkelerinin de sesini çıkarmadığı, DAEŞ’i desteklemesi örneğindeki gibi. Bu iki uygulamamanın da yeterli olmadığı durumda ise, yukarıda belirtilen global boyutta etkili olacak iktisadi kuruluşlarla, batılılara sorun çıkaran ülkelerin ekonomilerini manipüle edilmesi yoluna gidilmektedir. Bunu da demokrasi, insan hakları, ekonomi pastasının büyütüleceği gibi kulağa hoş gelen söylemlerle süsleyerek. Buraya kadar olanlar genel çerçeveden bakıldığında yanlış olsa da, bir ülkenin kendi çıkarlarını korumak için yaptığı ya da yapmasının normal karşılanması gerektiği şeklinde düşünülebilir ki, bir noktaya kadar mantıklı karşılanabilir. Esas üzerinde durulması gereken nokta, bir ülkenin dışında gelişen bağımsız değişken ve gelişmeler karşısında, ortaya çıkan yada çıkma olasılığı gittikçe artan defacto konuları düşünerek, duruma uygun ekonomi, siyasi, sosyal ve toplumsal politikalar geliştirip geliştirmedikleridir. Trump’ın kısa dönemde başta Orta Doğu petrollerindeki emellerine ulaşmak için, adeta kendini kaybedecek derecede kontrolden çıktığı ve kolay kolay geri adım atmayacağı da göz önüne alınırsa diğer demokratik ülke siyasetçilerin, dış gelişmeler karşısında kendi kamuoylarını rahatlatmak ve gazını almak amaçlı nutuklar atmak yerine, fırsatları ve sorunları yüksek bir öngörü ile tespit ederek, kısa ve orta vadeli politikaları devreye sokmalıdırlar.

Herkes gibi tabi ki Trump’ta, dünya üretim ve ticaret merkezinin ABD’nin kontrolünden çıkmaya başladığının, Çin ve eski ipek yolu eksenine doğru kaydığının farkındadır. Çeşitli ekonomi kuruluşları, eldeki verilere, olasılıklara ve varsayımlara göre geleceğe yönelik tahmin ve çıkarımlarda bulunmaktadırlar. “Geleceğin Dünyası ve Türkiye” başlıklı Mahfi Eğilmez’in (23.08.2018) makalesinde belirttiği gibi, bunlardan birisi olan Price Waterhouse Coopers Şirketi (PwC) iktisatçılarınca hazırlanan rapor, 2050 yılında küresel sistemde kıtalar ve ülkeler arası iktisadi güç sıralamaları ciddi biçimde değişeceğini öne sürmektedir.

Sıra

2000

Sıra

2050

    Dünya GSYH'sinde Paylar (%)

1500

1913

1973

2009

2050

 1

ABD

1

Çin

    Kuzey Amerika

0,5

21,3

25,3

23,2

15,0

2

Japonya

2

ABD

    ABD

0,3

18,9

22,1

20,4

12,0

3

Almanya

3

Hindistan

    Güney Amerika

2,9

4,4

8,7

8,5

13,0

4

İngiltere

4

Endonezya

    Amerika Toplamı

3,4

25,7

34,0

31,7

28,0

5

Fransa

5

Japonya

   Avrupa

23,9

46,4

38,4

32,0

17,0

6

Hindistan

6

Brezilya

   Asya

65,0

24,9

24,2

31,0

45,0

7

İtalya

7

Almanya

   Çin

24,9

8,8

4,6

12,6

22,0

8

Brezilya

8

Meksika

   Hindistan

24,4

7,5

3,1

5,1

14,0

9

Kanada

9

İngiltere

   Afrika

7,8

2,9

3,4

5,3

10,0

10

Güney Kore

10

Rusya

 

11

Rusya

11

Fransa

 

12

Avustralya

12

Türkiye

 

17

Türkiye

13

Güney Kore

 

                                     

          Bu veriler bile, ABD’nin konumunu kaybetmemek için her şeyi yapacağını göstermektedir. Türkiye olarak biz ise, yol yakınken üretim odaklı, orta ve uzun dönemi kapsayan ekonomi politikalarını uygulamaya koymalıyız.

          Soru: Klasik iktisadi görüşe göre, atıl para söz konusu mudur? Neden?

Sözün Gözü: Günümüzde kişilerin dilleri ebedi cennetlik, kalpleri sonsuz cehennemlik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi