Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Başka bir gündem mümkün

Başka bir gündem mümkün

Yaz mevsimindeyiz, yılın en güzel günleri. Siyasi gündemin dışında da bir hayat var, devam ediyor. Biz o hayata katılıp, günümüzü her anlamda değerlendirsek de somurtarak akşama kadar elimizde telefon bir köşede oturup şikâyet etsek de hayat, zaman akıp gidiyor. Seçim döneminde siyasi tartışmalardan yorulmuştuk. Seçimin üzerinden neredeyse iki ay geçti gündemimizde ekonomiden başka bir şey yok. Daha kötüsünü görebilir miyiz sözü ağzımızdan çıkmadan görür olduk(!) Ekonomi yönetimine göre her şey plân dâhilinde sıkıntı yok. Ekmeğe ayda bir zam geliyor. Akaryakıt fiyatlarını dolar üzerinden kıyaslayıp kendimizi kandırmamızı bekliyorlar vb. uzar gider…

İktidar böyleyken muhalefet cephesinin hâli daha da beter. Aslında ekonomi düzgün olsa muhalefetle çok güzel dalga geçilebilirdi. Fakat onun için bile moralimiz yok. Yine de eğer seçimi muhalefet kazansaydı hâlimiz nice olurdu diye soramadan edemiyoruz. Şuan da en azından sadece ekonomi ile uğraşıyoruz. Bir mucize olmazsa daha epey de uğraşacağız gibi. Ekonomi yönetimimizin ve sokaktaki vatandaşın bakış açısı oldukça farklı. Biri hâlâ ihracatçıları pamuklara sarmalamanın, diğeri ise mutfaktaki yangını söndürmenin derdinde. Birinin aldığı her karar diğerinin hayatına nedense hep olumsuz yansıyor. Bir yerden dönecek, bugünler geri de kalacak diye umut etmeye devam.

Hâl böyle olunca insanın farklı şeylerden konuşası geliyor. Gücünün yetmediği, sözünün geçmediği şeyleri görmezden gelmek insanı rahatlatıyor. Futbol üzerine, yeni yapılan transferler hakkında saatlerce konuşmak bir nevi terapi. Yeni çıkan, kış döneminden kalma okunmayı bekleyen kitaplar var. Selahattin Yusuf, Tarık Tufan, Murat Menteş, Tuna Kiremitçi yeni kitap çıkardı. İbrahim Tenekeci’nin son kitabını hâlâ okumadık. Dergilerin sayıları üst üste yığıldı, okunmayı bekliyor. Başlayacağız inşallah. Kitap fiyatlarının uçması, ortalama bir kitabın yüz liraya yaklaşması sadece okuru ilgilendiriyor. Ülkede Kültür Bakanlığı yok, turizmin yanında kuma pozisyonunda. Yaz dönemi bu kadar turist, döviz gelirken kitap meselesi doğal olarak ilgilerini çekmiyor. Seçimden sonra “Yerli kâğıt için neyi bekliyoruz” diye İletişim Başkanlığına sormuştuk, tahmin edileceği gibi hâlâ ses yok. Bir türlü iletişime geçemiyoruz.

Bu dönemde çocuklara odaklanmak iyi geliyor. Çocuklar kendi dünyalarında oyun peşindeler. Çocukluğun da yaşı gitgide düşüyor o da ayrı bir mesele. 8-9 yaş üzerinin oyuncakla ilgisi yok. Tablet, telefonla vakit geçiriyorlar. Ailelerinde bu durumdan pek bir şikâyeti yok. Lafta konuşuyorlar yavrum, kuzum bırak şu elindekini diyorlar ama çocuğa bir alternatif sunmuyorlar. En basiti parka gidelim demekten aciz ebeveynler var. Beraber kitap okuyalım, etkinlik yapalım demek zaten büyük çoğunluk için bir hayal. Tamam, sokak kalmadı ama her mahallede çok iyi parklar var. Çocukların bir şekilde enerjilerini atmaları gerekiyor. Sıcak havalar bahane edilerek gün boyu eve mahkûm yaşanılmaz ki.

Çalışan ailelerin çocuklarının durumu daha da kötü. Onlar için yaz tatili falan yok. Anne, baba çalıştığı için çocuğun ayakaltında dolaşmaması gerekiyor. Memlekete, dedelerinin yanına gidenler şanslı sayılır. Diğerleri yaz okulu adı altında mesaiye devam ediyor. Çocuklar hafta sonu dışında istedikleri vakit uyanma hakkına sahip değil. Yaz tatilinde bile velilerinden önce mesaiye başlamak zorundalar. Velilerine sorsanız yaz okulları çok faydalı. Bir sürü etkinlik var. İngilizce öğreniyorlar, hafta da bir yüzmeye gidiyorlar falan. Çocuğun fikri genelde sorulmuyor. Çünkü ortada saçma bir mecburiyet var. Veliler için önemli olan okulların ücreti ve kâğıt üstündeki vaatleri. Çocuğun gönlünün olması, zevk alması gibi detaylarla uğraşmaya vakit yok…

Bir şekilde gündelik akıştan sıyrılıp kendi gündemimizi belirlemeliyiz. Yılın en güzel günleri gelip geçiyor. Ailemizle birlikte imkânlarımız ölçüsünde ne yaparsak kâr. Ülkenin, dünyanın durumunun düzeleceği yok. Kafayı takmanın da bizden başkasına bir zararı olmuyor. Çektiğimiz yanımıza kalıyor. O zaman harekete geçmek için daha neyi bekliyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi