Musab Seyithan
Musab Seyithan CHP ve dürüstlük

CHP ve dürüstlük

Değerlerin altüst edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Günümüzde “dürüstlük” maskesi altında öyle dolaplar döndürülmekte ve algılar oluşturulmaktadır ki, duyanları dehşete düşürmektedir. Dürüstlük, sözlüklerde “Özü sözü bir olma”, “Olanı olduğu gibi yansıtma”, “Gerçeği saklamama”, “Bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünmeye veya göstermeye çalışmama” olarak tanımlanır. Dürüstlük, kısaca doğruluktur. “Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır” dürüstlük…

CHP tarihinde dürüstlük, hep bir maske olarak kullanılmıştır. Dün, Karaoğlan namlı Ecevit; “İnançlara karşı saygılı, sözünün eri, dürüst” bir lider olarak takdim edildi. Bu yalana dün inananlar olduğu gibi, bugün de hâlâ kananlar var. İnançlara saygılı “Dürüst(!) Ecevit”, Merve Kavakçı’nın başörtüsüne tahammül etmeyerek meclisteki seçilmiş holiganlarına “Bu kadına haddini bildirin” diye komut verip dışarı attırarak inançlara karşı ne denli saygılı olduğunu ortaya koymuştu. Aynı “dürüst”(!) Ecevit, hükümet kurabilmek için eksik olan on bir milletvekilini, kapalı kapılar arkasında/Güneş Motel’de kurduğu Milletvekili pazarında, her birine bakanlık vererek satın almıştı.

On üçüncü Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de Kılıçdaroğlu, geçmişte CHP’nin yaptığı hatalardan dolayı helalleşen, toparlayıcı, dürüst, şeffaf ve siyasî etik değerlere bağlı bir lider olarak pazarlandı ve böyle bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Evet, siyasî hayatını yalan ve iftira üzerine oturttuğu mahkeme kararlarıyla sabit olan biri, işte böyle servis edildi. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile yaptığı gizli protokolle dürüstlüğü(!) zirve yaptı. İçişleri Bakanlığı ile beraber iki bakanlığın daha verilmesinin imza altına alındığı ve MİT müsteşarlığının da verileceğinin şifahi olarak söylendiği gizli protokolden ne 6’lı masanın paydaşlarının, ne de parti yönetiminin haberi vardı.

Ümit Özdağ ile yapılan bu gizli protokolün deşifre olması, beraberinde HDP ile hangi gizli protokol yapıldı? Onlara hangi stratejik kurum ve bakanlıklar vaat edildi? Sorusunu akla getirmektedir. Belki zamanla onlar da deşifre olur.

Dürüst, şeffaf ve etik değerlere bağlı(!) Kılıçdaroğlu, söz konusu makam, menfaat ve ikbal olunca dürüstlük maskesini çıkarıp asıl yüzünü gösteriyordu. Kasetle gelmeden önce de basının önünde dürüstlük şovları yapıyor, kapalı kapılar arkasında da Bizans oyunları çeviriyordu. Kasetle CHP’den istifa eden Deniz Baykal’a gidiyor “Sizden sonra aday olmayacağım, sizinle beraber hareket edeceğim” diyor ve bunu basın önünde de deklere ediyordu. Fakat parti merkezinde o günün CHP Genel Sekreteri olan Önder Sav ve Ali Topuz gibi partinin ağır toplarıyla da kulis yapıp Fetö’nün direktifleri doğrultusunda hareket ediyordu. Maskeli haliyle CHP’nin Başkanı olmayacağını söylerken, maskeyi çıkarmış haliyle de her türlü kullanıma elverişli olduğunu ve Fetö’nün figüranlığını yaptığını ortaya koymuş oluyordu. Bugün Fetö’cülere sahip çıkması da onlara olan diyet borcu değil mi?

Şu günlerde, seçim öncesi Kılıçdaroğlu’nun A takımında olan ve “Bizim Cumhurbaşkanı adayımız genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’dur” diyen, Özgür Özel, Bülent Tezcan, Engin Altay, Tekin Bingöl, Muharrem Erkek, Onursal Adıgüzel gibiler, gizli zoom toplantısı yaparak Kılıçdaroğlu’na karşı hareket çekmektedirler. Dün yüzüne karşı tabasbus yapanlar/yaltaklananlar bugün, liderlerinin tükenmişliğine kanaat getirerek arkadan peşrev çekmektedirler. Kılıçdaroğlu da bunu etik bulmamakta ve dürüstlükle bağdaştırmamaktadır. Ne kadar komik! Dün Deniz Baykal’ın yüzüne karşı “Genel başkanlığa aday olmayacağım, seninleyim” deyip, parti merkezinde Önder Sav’ın başkanlığında, Fetö’nün işareti doğrultusunda yaptığı gizli toplantılar neyse, bugün Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığında zoomlu gizli toplantılar yapmak da odur. “Men dakka dukka” yani çalma elin kapısını, çalarlar kapını. Etme bulma dünyası. Dün Baykal’a ne yaptınsa, bugün de sana yapılan odur. Bunda gocunacak bir şey yok.

Evet, CHP ve dürüstlük denince bana bir gülmek geliyor… CHP tarihinden, bu maskeli ilişkiler ve birbirlerine yaptıkları Bizans oyunları geliyor. Mustafa Kemal ve İnönü dönemindeki Bizans oyunlarına girecek olursak buna yazımızın hacmi yetmez, o döneme ait bir kitap yazmak lazımdır.

Efendiler! Rasûlullah (sav) bir insan tiplemesinden bahsediyor. Bu da bugünkü muhalefeti oluşturanlar ve CHP tarihindeki kişiliklerle örtüşmektedir: “İnsanlar üzerine aldatıcı öylesi yıllar gelecek ki, (o zamanda) yalancı adam doğrulanacak, doğru adam yalanlanacak, hain adama güvenilecek, güvenilir adam da hainlikle itham edilecek. Yine (o devirde) kamu işlerinde “RUVEYBİDA ADAM” söz sahibi olacaktır.

-“Ruveybida adam nedir?” diye sorulunca, Peygamber (sav);

-“Önemsiz, basit, bilgisi kıt, aciz, fâsık ve sefih adamdır” diye cevap verdi.” (İbn Mâce, Fiten, 24; Ahmed, II/291, 338; III/220).

Varsa istisnalarını bir tarafa bırakacak olursak, bütün hayatları ve politikaları, İslam’ı devletten ve toplumdan uzaklaştırmak olan CHP, Ruveybida adamlar tarafından sevk ve idare edildiği için dürüstlükle CHP’yi yan yana getirmek, yerle göğü yan yana getirmek kadar imkânsızdır. Rabbim iyi ki onlara iktidar vermedi. Yoksa şu anda Ruveybida adamların zulmü altında olacaktık. Allah’ımıza binlerce hamd olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi