Bana Şehrimin Kalbini verin, Sayın Bayım!
Eve Dön Şarkıya Dön Kalbine Dön! Şarkıya Dön Kalbine Dön! Eve Dön!
İsmet Özel
Hayatı havf ve reca, yani korku ve ümit deviniminde yaşamanın çıldırırlığındayım. Ölçüsüzlüğün hayat damarlarında vuku bulduğu bu devirde benim bu yaşam biçimim kaçınılmaz olarak delilik olmakta. Hayatı korkusuzca yaşayıp derin ümitsizliğe savruluşumuzun bir izahı olmalı! Ben yürürken yürümeyi otururken oturmayı uzanırken uzanmayı düşünürken düşünmeyi iradelediğim bir zamanda- adına büyümek de derler- hayatın dokunaklı bir şarkı olmadığını idrakime gark ettiğim o saatlerde şehrimin yeşile ve toprağa çalan yanlarından sıyrılıp deruni bir yalnızlıkla cebelleşiyordum. Hayatımızda olup bitenlerin yahut olup bitmeyenlerin ömrü ne kadar da kısaydı.
Kısa bir ömrün hatıraları arasından sıyrılıp şehrin kalbini arıyordum. Delilik bu! Dedim ya Durun yolcular! Sanrılarla basıp geçtiğiniz bu topraklar artık bir ananın bağrı kadar üretken değil! Diriltici değil! Aydınlık değil! Tekin değil! Bakın sebepsiz değil! Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan! Bu olup bitenler hayra alamet değil.
***
İrkildim ve kendime geldim. Bu serzenişimin derinlerinde yatan dokunaklı şeyi arıyordum. Belli ki artık hepimiz yalnızız bu şehirde hatta ağaçlar çiçekler bitkiler kuşlar hayvanlar taşlar topraklar yollar kaldırımlar okullar mahalleler köyler koca bir şehir yalnızdık. Nasıl bir şeydi bu? Sayın Bayım bazı yalnızlıklar bilirim sessiz! Bazı yalnızlıklar çığırtkan! Yalnızlığımın direngen yanlarına selam olsun! Yağmur yağarken yağmur, sen yalnızken sensin diyen şaire! Fakat bilirim yaşadığımız bize dayatılan bu yalnızlık bizi bir yere götürmeyecekti. Kendimizi sarp kayaların zirvesinden, doruklardan güle oynaya itiyoruz desem? Gülmeyin Sayın Bayım sizde biliyorsunuz ki anlamsızca geçen her saat, boş hallerle geçen her an uçurumdan itiliyoruz. Boynumuza yapışıyor ve cuf! Açın gözlerinizi ve bakın Sayın bayım neye dokunduysak anlamsız uçurumlar ve yaşamsal boşluklar. Boşluktayız hatta boşu boşuna.
****
Beni duyabiliyor musunuz? Sayın bayım. Şehir cadde ve sokaklarıyla kalbini arıyor sanki. Mahzeninizden çıkın artık! Mağarayı terk binlerce yıl oldu. Bu ne cambazlık Sayın Bayım bu ne ahmaklık bilim kalbini arıyor sanat teknik... Pazarlar parklar bahçeler camiler kütüphaneler Ey Ulu cami, Kervansaray bana şehrin kalbini söyler misiniz? Nerede olduğunu gösterir misiniz? Yoksa sizde mi habersizsiniz! Küresel dünyada her şeyin ve herkesin tekdüzeleştirildiği bir alanda bana şehrimin sızlayan yanlarını verebilir misiniz? Sayın Bayım ruhum sızlıyor
***
Dinleyin Sayın Bayım! Olup bitenleri ve hepimizi aynı ettiler, ne zaman nerede ne yapacağımıza da karar verdiler. Sayın Bayım biz o zaman seninle akşamsefasında ivrizin soğuk sularıyla demleniyorduk. Ne dedilerse kanıksadık! Kurmaca bir derdin peşinde uydurmaca hallerin girdabında volta attık. Yutturmaca diyorum Sayın Bayım sıradaki gelsin.
***
Şimdi sıra bizde Sayın bayım bunu herkes bilsin. Sayın Bayım çok şıksınız yakanızda karanfil önemli bir yolculuk var sanırım. Bu gidiş nereye Sayın Bayım? Lütfen bana aldığınız bu şehrin kalbini verin! Bilirsiniz beni maksadım unutmabeni çiçeği kadar masum. Ne yapayım Sayın Bayım unuttukça unutuluyoruz! Her şeyi unutuyoruz! Bırakın şu karanfili Unutma beni çiçeğime ne dersiniz?
Sayın bayım sizi kızdırmış olmalıyım lakin niyetim belli. Ben bu şehrin buğday başakları kadar dik başlı soğuk ve dem demeliyim. Zaman dediğiniz mefhum dem bu dem. Sayın Bayım çanlar bizim için çalıyor. Sen söyle ölüm! Sayın Bayım beni anlamıyor. Söyle bana Sayın Bayım hangi çocuğun kalbinde bir iz bıraktınız yo yo yoksa çocukların kalbini de mi siz çaldınız. Yapmayın Sayın Bayım yoksa çocuklar mı aldı şehrin kalbini yo yo sayın bayım çocuklar bir duysa şehrin bu halini vallahi bir duysa nasıl söylerdik sayın bayım çocuklara şehrin olmayan kalbini
Sayın Bayım bu durum şimdilik en azından ikimizin arasında kalsın ama şimdilik. İnsanlar şehrinin kalbinin olmadığını bir duyarlarsa korkudan hafazanallah yo yo söylemeyelim onlara sadece size bir sır vereyim Sayın Bayım ben kalpsiz ölemem? Evet, yanlış duymadınız Kalbim olmadan nasıl ölünür Ya da bir kalbin olmadan nasıl yaşanır bu paradoks bizi yer bitirir! Hey size diyorum Sayın Bayım o hoo o siz çoktan unutmuşsunuz söylediklerimi. Uyudunuz mu yoksa? O halde verin bana unutma beni çiçeğimi!
Sevgili Ulu cami Sayın Bayım beni bir türlü anlamıyor. Unutma çiçeğini de. Sayın Bayım orada mısınız? Sayın Bayım sizi ciddiyete davet ediyorum! Şehrin kalbi nerede tekrar soruyorum? Hazır insanlar uykuda, gençler yaşlılar kadınlar uykuda, fırsat bu fırsat bunu bilmek istiyorum. Sayın Bayım bağırmayın lütfen gençler diyorum duyarlarsa bu şehrin kalbinin olmadığını ben nasıl söylerim onlara canımın yandığını.- Sayın Bayım seksek oynar gibi bağıra bağıra bu şehrin kalbi nerede, bu şehrin kalbi nerede, diyordu sanırım Sayın Bayım da deliriyordu -. Durun Sayın Bayım uyandıracaksınız onları sessiz olun!
Sayın Bayım bir şeyler söylüyordu. Efenim duyamadım ne demiştiniz “Deniyetin tırnaklarına okşatırken mahrem yanlarımızı bize huzur verdiğini söyleyenler bizden ne aldıklarını söyleyebilirler mi?” Deniyet mi? Ne yaparken mahrem yanlarımızı? artık söylesinler mi! Artık söylesinler mi! Duyamıyorum sizi Sayın bayım sesiniz Toroslardan geliyor. Sayın Bayım çıldırır gibi bağırıyordu. Tamam, Sayın Bayım size kalpsiz olduğumu söyledim fakat kulaksız değil! Sessiz olun lütfen uyanmasın yavrucaklar şşşşt. Bir an karanlığın zifirisinde rüzgârın sessizliğinde Sayın Bayımla göz göze geldik. Gözlerinin ferine kondurdum bir diriliş muştusunu “Hani din samimiyetti Sayın Bayım?” Hani din samimiyetti Sayın Bayım? Nerede o büklüm leylaklar!
Sayın Bayım yorgun ve bitkin bir haldeydi. Kalpsizliğin verdiği sancıyla bir ara yere düşen unutma beni çiçeğine yöneldi. . Selam! Selam! Diyordu. Unutma beni çiçeğine çiçeğin kalbine selam diyordu Bense vicdanımın çarklarında bileğleniyordum. Sayın bayım iyi misiniz, şehrin kalbine mi dokundunuz, ne dediniz sizi duyamıyorum. lütfen bana şehrimin kalbini anlatın. Evet, Sayın Bayım şehrin kalbini anlatın! Sayın Bayım beni duyur musunuz şehrin kalbi diyorum şehrin kalbi Sayın! Bayım….!
Not: Biz Saklanmadan Kuşlar Gelmeyecek Örümcek Ağını Örmeyecek!