AŞK, ÖZLEM ve ÖTESİ (21)
Hacı adayı arkadaşlarımızla birlikte gurup hocamızın rehberliğinde, Mescid-i Haram’ı görünceye kadar tekrar edeceğimiz “Telbiye” yi söyleyerek yürümeye devam ediyorduk.Çevremizde çoğunlukla altında dükkanları olan cephesi cam giydirmeli, mermer kaplı ve girişi süslemeli lüks oteller bulunmaktaydı.Bunlardan en görkemlisi de aynı zamanda Mekke’nin en yüksek binası olarak bilinen “Zemzem Tower” adlı otele aitti. Otelin önünden geçerken başımı gök yüzüne kaldırarak zirvesindeki yıldız kümesini andıran parıltıyı izleyip kendi kendime bu işte bir tuhaflık yok mu? diye sormuş, ancak sorduğum soruya cevap bulmakta bir hayli zorlanmıştım. Mescid-i Haram’ın çok yakınına yapılan bu otelin inşasına niçin müsaade edilmişti? Bu devasa yükseklikteki yapı, Kabe-i Muazzama’nın ve Mescid-i Haram’ın ulviyetine uygun düşmüyordu. Aynı zamanda bu yapı, ne yazık ki kutsal mabedlerin fiziki konumuna ve çevre dokusuna saplanmış bir hançer görüntüsü sergiliyordu. Bu durum canımı sıkmış ve üzülmüştüm.Mescid-i Haram’a yaklaştıkça hafif hafif esmeye başlayan rüzgar ter içinde kalmış yüzüme tatlı bir buse gibi dokunmaya başlamıştı.İçim içime sığmıyor, tüm azalarım heyecandan tir tir titriyordu.Biraz sonra Kabe-i Muazzama’yı görecektim. Bu duyguyu ancak; “anlatılamaz yaşanır” diye ifade etmek mümkün olabilirdi.Zira bu muhteşem atmosferi anlatacak tüm kelimeler kifayetsiz kalıyor, cümleler henüz kurulamadan bölük pörçük hale gelip, dil acizleşiyordu.
Mescid-i Haram’a giriş yapmak için kalabalık insan gurupları arasından geçerek Abdülaziz kapısının önüne doğru ilerlemeye başlamıştık.Gece vakti olmasına rağmen, Mescid-i Haram’ın önündeki zemini mermer kaplı nur gibi parlayan meydan tıklım tıklım doluydu.Bazı hacı adayları yer gözetmeden mermerlere seccadesini serip namazlarını kılarken, namazını mermer üzerinde seccadesiz olarak kılan da az değildi. Kimi hacı adayları yorgun düşen bedenlerini sıcacık mermerlerin kucağına teslim etmiş, kimi hacı adayları ise açlıklarını gidermek için mermerlerin üzerine bağdaş kurarak önlerine koydukları nevaleleri birer ikişer atıştırmakla meşguldü. Hac farızasını yerine gitirmek için yurtlarını ve yuvalarını bırakıp, Allah’ın davetine icabet ederek buraya kadar gelen hacı adayları, beyaz kefeni andıran ihram örtülerinin içinde ebedi yurtlarına kavuşmuş insanların mutluluğunu yaşıyor gibiydi.
Gurup hocamız Mescid-i Haram’ın kapısına yakın bir nokta da gurubumuzu çevresine toplayarak, bazı konuları paylaşacağını ifade edip, gurubumuza; “Kardeşlerim, biraz sonra Kabe-i Muazzama’yı göreceğiz.Kabe’yi ilk gördüğünüzde yaptığınız dua ve duaların Allah katında makbul olduğunu sakın unutmayınız.Tabi ki istediğiniz duayı yapabilirsiniz.Ancak Kabeyi ilk görünce okunacak dualar arasında bulunan şu duayı da okuyabilirsiniz. –Allah’ım; bu Kabe’nin şerefini, yüceliğini, saygınlığını artır.Hac ve umre yapanların şerefini,saygınlığını ve iyiliğini de artır.- Kabe’yi seyretmek dahi sevaptır.Vakit buldukça kabe’yi gören bir yere oturun ve mümkün olduğunca Kabe-i Muazzama’yı seyredin.” Diye hitap etmiş ve daha sonra da; ”Aman dikkat edelim, birlikte tavaf ve sa’y yapacağız.Bir birimizden ayrılmayacağız.Şayet gurubumuz dağılırsa veya eşlerinizle bir birinizi kaybederseniz buluşma yerimiz, size içeriye girince göstereceğim mavi ışığın altı olacaktır.Diye de eklemeyi ihmal etmedi. (devam edecek)
Selam, sevgi ve muhabbetle...