Ayşe Atsan
Ayşe Atsan ANNELERİN GÜNÜ OLMAZ!

ANNELERİN GÜNÜ OLMAZ!

Sayısını ve gününü bilmediğim o kadar çok günümüz olmuş ki!

Anneler günü, Sevgililer günü, Dünya kadınlar günü, Babalar günü...

365 gün günlere yetmeyecek ve bir güne birkaç özel gün düşecek galiba! Bu yıl Anneler, Eczacılar ve Çiftçiler gününün 14 Mayıs'a denk düşmesi gibi!

Bu günler öz kültürümüzden kaynaklansa ne gam ne tasa. Amma velakin; tamamına yakınının bizimle uzaktan yakından bir alâkası yok. Gün olarak tahsis edilmesi tamamen bizim dışımızda cereyan eden olaylar üzerine.

Annemize sevgimizi göstermek, yaşatmak istedik de Allah’ın günü mü bitti? Allah'ın  'Ananıza Babanıza "of" bile demeyin' diye emrettiği ilahi direktifin muhatabıyız halbuki.

Kadının sadece kadın olarak görüldüğü ve öylece tutulmaya çalışıldığı bir dünyada anneliğin ne kadar mahzun kaldığını görmeyecek göz yoktur herhalde. Sonra da böyle bir gün tahsis et, bir gün... sadece bir gün çiçek götür ve ona karşı vazîfeni yapmış olmanın rahatlığına eriş; ne güzel ve ne kolay değil mi? Bu, haykıran vicdanın sesini bastırmaktan başka nedir?

Annelerimiz canımız ciğerimiz… Onların kıymetini kadını sadece cinsel bir obje olarak gören batıdan ve onların sözde modern zihniyetinden öğrenecek değiliz. Anne kıymetini onlar bizden öğrensin.

Hz. Peygamberimiz nasıl bakıyor annelere;

Bir sahâbe Resûlullah’a geldi. “Ya Resûlullah, benim yatalak bir annem var. Yemeğini yedirir, suyunu içirir, temizliğini yaparım. Gezmek istediğinde sırtıma alır gezdiririm. Hakkını ödemiş olur muyum?” dedi.

Efendimiz (s.a.v), “Azıcık bir kısmını bile ödemiş olmazsın.” buyurdu. “Niçin?” diye sordu sahâbe. Cevap: “Çünkü o senin yaşaman için sana bakıyordu; sen ise onun ölümünü bekleyerek ona bakıyorsun.”

Şu inceliğin topuğuna çıkacak bir anne hissiyâtı var mı dünyada!?

Bu günler özellikle alışveriş çılgınlığını körüklemek amacı taşımaktadır. Siyonist ve kapitalist sistemin bir eseri olan anneler gününün bir sonraki günü de böyledir. Annelerin ve anneliğin günü olmaz.

Hayattayken annesine ilgisiz kalan ve zulmeden Amerikalı bir kadının güya annesinin ölümünden sonra pişman olduğu mayıs ayının ikinci pazar gününü Anneler Günü olarak kutlamaya başlaması trajikomik bir vakıadır.

Biz inandığımız değerlerimizin gereği olarak; anne ve babalarımızı her gün doya doya sevmenin ve anmanın mutluluğunu yaşamalıyız.

Madem ki kutlanacak!? En azından niteliği olsun. İncitmeden sessiz sedasız olsun.

"Benim annem bir melek" arka fonu ile resim çektirmeyen bir anne ve evlat kalmadı sanırım bu yıl. Tüm sosyal medya hesaplarında en çok dikkatimi çeken bu oldu. Bence değinilmesi gereken geniş bir konu da çocukların okullarda zorunlu olarak bu günlerin önemine maruz kalmaları. Bu özellestirilmis ve sevimli gösterilen günlerin kreşlerde başlayıp okul hayatı boyunca peşini bırakmadığı bir düzen olması bence cocuklar icin facia. Bu ozel gunler içten içe hepimizin hoşuna gidiyor değil mi? Eeee ne de olsa biz de o kara düzenin birer parcasiyiz vesselam.

Bu günleri şartlarını uygun olup hakkı ile yaşayanlar için tamam da ya diğerleri? Hiç düşündük mü onların dünyasında bu özel günlerin nasıl hissedildiğini?

Anneler gününden korkup, içi daralanlar; asıl sizin gününüz kutlu olsun.

24 anne ve evladını kaybettiğimiz günde bile aynı coşku ile kutlayabiliyorsak; oturup düşünmeliyi nasıl bir toplum olmuşuz.

Vatan savunmasında görev yapan şehitlerimizin anneleri, engelli evladı olan ve 24 saat başından ayrılmayıp tüm ömrünü ona feda eden fedakar ve cefakar anneler, annesinden ayrı evlatlar, evladına hasret anneler, Suriye'de ki, Filistin'de ki, Gazze'de ki çocuklar ve anneler, öğle yemeğini buzdolabının önünde yiyen çocuklar, kardeşlerine annelik yapan ablalar, ablalarının saçını okşayıp hepsi geçecek diyen küçük kardeşler, çocuk esirgeme kurumlarının yatakhanende birbirine ebeveynlik yapan çocuklar nasıl kutlayacak?

Anne ve evlat özlemi ne olacak?

Yalnızca doğurmanın annelik olmadığını bilen, insan yetiştirebilme ferasetine ve basiretine sahip annelerimizin sayısınız artması umudu ile Allah sonumuzu hay'r etsin inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Atsan Arşivi