İNSAN OLMANIN TEMEL KURALIDIR SAYGI!
Sosyal medya sanal bir dünya olduğu için kendine özgü iletişim dili ve kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar evrenseldir. Bu dil kendini sürekli yenilemekte ve farklı kelimeleri bünyesine sokmaktadır. Sosyal medya, küresel bir dili önermekte ve kullanıcılara bu dili empoze etmektedir.
Dünyanın her yerinde geçerliliği bulunan saygı kuralların sosyal medya açısından önemi oldukça büyüktür.
Saygı; geniş bir yelpazesi olan insan olmanın temel kuralıdır. Nerede başlar ve nerede biter düşünmek lazım.
Saygının ilk kuralı koşulsuz karşındaki insana saygı gösterip aynı saygıyı almaktır. Bu kural tek yönlü işlemez. Dolayısı ile kavramlar ve bunların nasıl kullanıldığı önemlidir. Yaşam kalitenizi şekillendirir.
Karşınızdaki insanla yüz yüze yapma cesareti gösteremediğiniz konuşmayı sanal ortamda da yapmayın Kendi çapında laf sokma çabası içinde olanları pasif saldırganlık emaresi peşinde olarak değerlendiriyorum. Düşüncesini bir fikir platformunda açıkça ortaya koyamayanlar sanal alemi kullanarak bu düşünceleri toplum süzgecinden geçirmeden, kendi sığ çevrelerine empoze etmeye çalışıyorlar.
Sosyal medyayı doğru, etkin ve verimli şekilde kullanabilmek için bilinçli olmak gerekmektedir. Bilincin, kültür ve eğitimle doğrudan ilgisi yoktur. Feraset ve basiret ile doğrudan alakası vardır.
Sosyal medya samimiyetin ya da samimiyetsizliğin çok çabuk algılandığı bir ortam. Eğer saygıyı bu şekilde kanalize etmezseniz insanlarla uğraşmaya başlarsınız. Saygı fikire ve fikrin sahibine de ayrı ayrı gösterilmediler.
Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar.
Bazı insanların kendilerine abartılı bir şekilde huy edindikleri ve sanki matah birşey gibi her seferinde kullandıkları bir kişilik aparatlarıdır laf sokmak. Kendilerini çok zeki sanıp tatmin amaçlı "şimdi şu lafı da bir söylesem......" şeklinde bir iç sesle harekete geçen bu insanlar soktukları lafların arkasından çevreden onları yüceltici bakışlar bekleyerek hamlelerini tamamlarlar.
Öyle fikirler var ki bir insanın beyin kıvrımlarından çıktığına inanmak güç oluyor. Bırak saygıyı midemi bulandırıyor ama fikre tahammül etmenin gereğini uyguluyorum. Saldıran profillere dikkat edin lütfen! Gerçekten hepsi birer sosyolojik vaka.
Düşünce özgürlüğü elbette ki, hiçbir temel bilgiye dayanmayan, uygulanabilir bir tarafı olmayan, insanın aklından geçirdiği her zıpırlığı, sırf "iş olsun torba dolsun" diye ortaya atması demek değildir.
İnsanın ve toplumun geleceğine ışık tutan bütün yeniliklerin temelinde, düşünce özgürlüğünün ve bu özgürlüğü rahat ve açık şekilde kullanabilmenin önemli bir payı vardır.
Herkes karşısındakinin insanlığına fikrini dinleyecek kadar saygı duymak zorundadır. Şahsın söylediklerini anladıktan sonra o fikirlerin hayatıma etki etmesini istemez ve saygı duymayabilirim ancak kimseye de karışma hakkımız yoktur.
Ortaya çıkacak her yeni düşünce, o fikri benimseyenleri de memnun edecek bir uygulamayı zorunlu kılacağı için, bu bir taraftan tabii ki yeni birtakım değişikliklere, yatırımlara ihtiyaç gerektirecek, yapılan ve yapılmayan şeylerde bazı farklılıklar doğuracak, elbetteki birilerinin rahatını da kaçıracaktır.
Ama eğer bu görüş, fikir veya ideoloji, beni ve fikrimi öldürmeyi, yoketmeyi amaçlıyorsa ne yapacağız?
Zaten bilinçli, ortaya atılan fikirleri elemine edebilecek bir toplum meydana getirirseniz, o toplumun fertleri bunu gayet iyi bilirler. Yanlışı ayırt edemeyecek kadar cahil toplumun fertleri ise, abuk sabuk şeyleri düşünce özgürlüğü adı altında ortaya atıp insanları rahatsız etmeye devam edeceklerdir.
Bu durum, o fikri benimseyenler tarafından tenkidi imkânsızmış gibi algılandığı için, hem eleştirilere kapalı kalınır, hem de başkalarının fikrine aşağılayıcı, küçümseyici, tahkir edici sloganlarla yaklaşılır.
Bireylerin kendi genel kültürü, bilgisi, tecrübesi ve aklî muhakemesi sonucu, başkalarından farklı şekilde yorumladığı bir fikri, toplumun ve öteki insanların fikrini zedelemeden, onların özgürlüğüne zarar vermeden, kimseye hakaret etmeden ve aşağılamadan ortaya koyabilme serbestisidir düşünce özgürlüğü
Gercektendünyanin en zor eylemlerinden biri. Özellikle de birbiriyle tamamen zıt fikirler çarpıştığı zaman. Herkes doğal olarak benimle aynı görüşte olmayabilir, olmasın da zaten. Fikre katılmayabilirsiniz, fikri sevmeyebilirsiniz, fikirden nefret edebilirsiniz ama kişiye saygı duymaktır önemli olan.
İnsanoğlu farklı fikirleri ve kendince yanlış olanları kolay kolay kabullenemeyecek bir fıtratta yaratılmıştır. Toplum bilinci, hemen her yanlışa karşı kendini koruyacak güçte ve yapıdadır. Bu manada toplumu yetersiz görmek, "ben yanlış olduğunu anlıyorum ama, toplum anlamaz" demek, hem topluma güvenmemek, hem de o toplumun gerekli bilgilerden mahrum bırakıldığını itiraf etmek demektir.
Olaylara, fikirlere ve insanlara objektif yaklaşmaktır düşünce özgürlüğü. Bildiğimizin dışına çıkarak hem kendi düşüncelerimizin doğruluğunu ölçme fırsatımız olur, hem de yeni düşüncelerle kendimizi besleriz, geliştiririz. ama günümüzde pek rastlanmaz çünkü; insanlar herşeye karşı tahammülsüz ve ön yargıyla bakar olmuşlar.
Yaşadığımız dünyada sizce neden görüş ayrılıkları var?
Her dönemde insanlar kendi sahip oldukları görüşler dışındaki yeni düşünceleri, henüz ne olduklarını bile anlamadan, dinlemeden karşı çıkmayı, statükoyu koruma adına kendileri için bir görev saymışlar.
Gerçek çoğulcu demokrasiye ve fikir özgürlügüne inanan insanlar aşırı dinci ve/veya faşist düşünceye saygı göstermediği zaman, onlar gibi mi davranmış olur?
Bu bir paradoks değil midir?