Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Anneler çalışmak zorunda kalmamalı

Anneler çalışmak zorunda kalmamalı

15 Mayıs Uluslararası Aile Günü olarak belirlenmiş. Günün anlam ve önemiyle alâkalı mesajlar yayınlandı. Bir kutlama yapıp yapmayacağımızı anlamadım. Aslında madem aile günü, ailenin üyeleri birbirlerine hediye alabilirlerdi. Kapitalizm bir anda altın vuruş yapmış olurdu(!) Konuyu sulandırmadan asıl meseleye gelecek olursak kısacası Aile Bakanlığı diyebileceğimiz bakanlık Ailenin Güçlendirilmesi Vizyon ve Eylem Plânı adında bir proje geliştirmiş. Afili laflarla, iri söylemlerle oluşturulan projenin net, somut uygulanabilir önerisi yok desek yeridir. Havan da su dövmek misali maksat proje ortaya koymak olmuş. Ailelerin yaşadığı temel sorun ısrarla görmezden gelinmiş.

Aile Bakanı Mahinur Hanım, projenin beş temel stratejisi olduğunu söylemiş. Bu stratejiler arasında ilgimizi ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi başlığı çekti. Bu hedef doğrultusunda ailelerin sosyo-ekonomik hayata katılımı teşvik edilecekmiş. Esnek ve uzaktan çalışma modeli ile mahalle tipi kreşler gibi uygulamalarla ailelere destek olunacakmış. Bakanlık kısaca ailelerin refahının artırılması için anne ve babanın beraber çalışması gerektiğini söyleyip, ev hanımlığını demode bulduğunu dolaylı yoldan ima etmiş.

Annenin çalıştığı bir ailenin çocukları hayata 1-0 geriden başlar. Hadi feministleri de memnun edelim, anne ya da baba fark etmez evde çocuklarla ilgilenecek bir ebeveyn gereklidir. Diğer türlü istediğiniz kadar proje geliştirin boş. Çalışmak ihtiyaçları karşılamak içindir. Çokta yüceltilecek bir şey değildir. Bir araştırma yapın bakalım maddi anlamda sıkıntı yaşamayacağı garanti edildikten sonra kaç kişi çalışmaya devam eder. İnsanların büyük bir kısmı yaptığı işi sevmemesine rağmen zorunluluktan çalışmakta.

Kim ne derse desin aile demek anne demektir. Annenin çekip çevirmediği aile sıkıntı yaşar. Ekonomik kriz en çok aileleri vurdu. Anne çalışmak zorunda kaldı. Lafı başka bir tarafından anlamaya müsait olanlar için şunu söyleyelim kadınlar çalışmasın demiyoruz. Okumuş, eğitimli ya da geçer akçe bir mesleği olan kadın kamuda veya özel sektörde insani şartlarda çalışsın. Çalışmak kadınlar için bir zorunluluk değil, tercih olmalı. Bugün hizmet sektöründe çalışan kadınların büyük bir kısmı zorunluluktan çalışmaktadır. Hükümetin yapması gereken şey kadınları, özellikle anneleri çalışmak zorunda bırakmamak olmalı. Ev hanımlığı teşvik edilmeli. Avrupa Birliği fonlarıyla çalışan annelere kreş yardımı yapılıyor. Ev hanımlarına yönelik böyle bir yardım neden yok? AB elbette yapmaz. Çünkü Avrupalı aileye karşı. Özellikle de Türk ailesine. Bu teşvikleri babalarının hayrına vermiyorlar.

Bugün bir asgari ücretle ev de kira ise geçinmek imkânsız. Hâl böyle olunca da kadınlar çalışmak zorunda kalıyor. Kadın, meslek sahibi olmasa bile haftada beş gün temizliğe giderek ayda bir asgari ücretten fazla gelir elde eder. Bu emeğin sömürüsünden başka bir şey değildir. Anne evine, çoluk çocuğuna ayıracağı vakti, enerjisini işte harcıyor. Eve perti çıkmış bir halde geliyor. Böyle bir ailenin sağlıklı olamayacağı bellidir. Kadının çalışma hayatına girmesi yıllarca çok matah bir şeymiş gibi pazarlandı. Hep getirisi ön plâna çıkarıldı. Bunun yan etkisinden hiç bahsedilmedi.

Günümüzde aile dediğimiz kurum bir şirkete dönüştü. Yeni nesil için artık ikinci çocuk bile fazla görülüyor. Bunu da ekonomiye bağlıyorlar. İkinci çocuğa ilkine sunulan imkânları sunamazlarmış. İmkân dedikleri kreş, ardından özel okula yollama vb. Yüce Allah doğan her çocuğun rızkına kefil ama bizim rızık anlayışımız değişti. Aile dediğin işte öyle durduk yere bozulmuyor… Anne, baba çevrelerine hava atabilecekleri bir tane çocuğu en iyi imkânlarla bir fanus içerisinde yetiştiriyor. Sonrasında kendilerine konfor alanı kalıyor. Aynı anda birkaç çocukla ilgilenmek elbette yıpratıcı bir şey. Hem çalışıp hem de çocuğa gereken vakti ayırmak için süper kahraman olmak gerek. Aileye sahip çıkılmalı demekle olmaz. Nüfus artışımız her geçen yıl azalıyor, boşanmalar artıyor. Durum tespiti yapmaya geldiği zaman herkes bir şeyler söylüyor. İş çözüme gelince hükümet dâhil kimse elini taşın altına koymaya yanaşmıyor.

Türkiye’de ailenin, nüfusun lokomotifi Anadolu’dur. Burada aile henüz dağılmadı. Lakin bu ekonomik şartlar devam ettiği sürece beş yıla kalmaz aile biter. Anadolu’da önceden çalışan kadın azdı, şimdi çalışmayan parmakla gösterilir oldu. Hükümet anneliği, ev hanımlığını teşvik etmeli. Bu da kuru lafla olmaz. Anneye, kendisi için ve çocuğu sayısınca belli bir maddi destek verilmeli. Aileyi bir arada tutup, çocukları anne terbiyesi ile yetiştirdikten sonra zaten bugün sorunmuş gibi görünen şeyler kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İki oda bir salon apartman hayatıyla geniş aile dağıtıldı. Şimdi ise çekirdek aile bitiriliyor. Bu iş uygulanmayacak proje geliştirmeyle, sempozyum düzenlemeyle olmaz. Somut adımlar atılmalı. Adımların çıkış noktası da aileyi mümkün olduğunca genişletip nasıl bir arada tutabiliriz sorusu olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi