Aldığımız nefes zarar mı?
Dünyanın ve ülkemizin gündemine bakacak olursak yaşadığımız her an için şükretmemiz gerekiyor. Şükretmeliyiz ama Allah rızası için, küreselcilerin oyunlarına ortak olmak için değil. Ekonomideki sıkıntıları bir kenara koyalım, her gün yeni bir felâket haberiyle karşı karşıyayız. Küresel ısınma ve iklim değişikliği saçmalığına insanları yeterince ikna edemediklerini anladıklarından artık hava durumları üzerinden bile korku üretmeye çalışıyorlar. Bizim basınımız da sırf biraz daha fazla tık alma uğruna bilinçli ya da bilinçsiz bu tuzağa ortak oluyor. Diğer yandan sonbahar için şimdiden koronanın bilmem ne varyantı yaygınlaşıyor teranesi ön plâna çıkarılıyor. Sağlık Bakanlığı inşallah bu sefer dik durabilir, Dünya Sağlık Örgütü’nün elinde yeniden oyuncak olmayız.
Ağustos ayının ortasına geldik, mevsimin son günleri, günler kısalmaya başladı. Fakat bilmem ne sıcakları geldi, o gidince bilmem nereden yeni bir sıcak dalgası gelecek. Felâketi yaşayacağız, hiç bu kadar sıcak olmamış vb. haberlerden geçilmiyor. Ya, daha iki ay önce haziranın ortası geldi, havalar bir türlü ısınmadı diye şikâyet eden biz değil miydik? Yaz mevsiminden daha ne bekleriz ki. Sıcaklıklarda çok abartı yok. Haberlerin etkisiyle sanki ilk defa bu kadar sıcaklığı görmüş gibi davranıyoruz. Yaz mevsiminde hava durumuna bakmak gibi bir saçmalığı alışkanlığa dönüştürmeye çalışıyorlar.
Basınımızın tuzağa bu kadar çabuk düşmesi de ayrı bir hikâye. Haberde kullanılan her kelime sizin tavrınızı ortaya koyar. Aşırı yağan yağmurla ilgili felâket vb. kelimelerden kaçınan, yağmurun rahmet olduğuna vurgu yapan muhafazakâr basınımız bile sıcaklıkla ilgili haberlerde nerede duracağını bilemedi. Yanacağız, kavrulacağız gibi ifadeler en hafifiydi. Ağustos ayında 20 derece sıcaklık bekliyoruz galiba. Ekim ayının ortalarından itibaren de kış geliyor, kar yağacak diye ağlamaya başlarız.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin nasıl saçmalık ve tuzak olduğunu bir köşe yazısında elbette anlatamayız. Merak eden araştırsın, öğrensin. Küreselciler korona saçmalığı ile insanları, devletleri istedikleri gibi hizaya sokabileceklerini test ettikler. Küresel ısınma, iklim değişikliği de bu saçmalığın bir başka saç ayağı. Utanmasalar günün belli saatlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edilsin falan da diyecekler. Gülmeyin bu kafa ile birkaç yıla kalmaz o hâle de geliriz. Çünkü sırf bilimsellik adına bizde her hıyarım var diyene tuzlukla koşan çok(!) Sağlık Bakanlığı’nın korona sürecinde takındığı aşırı katı tavır da hiç güven vermiyor.
Elbette önlem alalım, tabiatı koruyalım. Fakat kişisel olarak günlük karbon ayak izi takibi, bunu azaltmaya çalışmak falan sadece kendini kandırmaktır. Özellikle ekonomileri gelişmiş, “büyük devletler” kullandıkları enerji türleri vb. başta olmak üzere bir adım atmadıkları sürece kişilerin attıkları adımların bir anlamı yok. İşin sonunda ineğin çıkardığı gazın dünyaya zarar verdiğini savunan bir saçmalığa inanmamız bekleniyor. Kişisel olarak inanmamamızın bir önemi yok. Bu noktada devletlerin dik durması lazım. Korona sürecinde seyahat hakkımız elimizden alınmıştı. Sırf memleketimize gidebilmek için aşı yaptırdık. Allah’tan Çin aşısı ve sonrasında yerli aşımızla yırttık. Alman aşısına övgü düzüp bizi küçümsemeye çalışanlar artan kalp krizleri üzerine, önlem amaçlı doktora koşmakla meşguller…
Ortada kurula saçma sapan oyunlar var. Bu oyunlarla ilgili yorum yapınca komplocu olunuyor. Sıradan insanları geçtim konunun uzmanları bile bilimsel olarak muhalefet edecek olurlarsa hemen sistemin dışına iteleniyor. Yıllarca her gün TV’de izlediğimiz, yazdığı kitaplar çok satan, diyetleri uygulanan Canan Karatay bile DSÖ’den farklı konuştu diye basınımız tarafından dışlanmıştı, affedersiniz deli muamelesi görmüştü. Gerçekler elbette bir süre sonra ortaya çıkıyor. Bu iklim değişikliği ve küresel ısınma saçmalığı ile alâkalı gerçeklerde bir gün ortaya çıkacak. Daha doğrusu ortada olan gerçekler görünür hâle gelecek. O gün oyunun hangi aşamasında oluruz, geri dönüş imkânımız olur mu? Yoksa küreselciler maçı kazanmış olurlar mı göreceğiz.
Ekonomideki sıkıntılar başta olmak üzere kafaya takacak onca şey varken hava durumu bir zahmet kenarda beklesin. Mevsimin en güzel günlerindeyiz. Çıkalım imkânlarımız el verdiğince ailemizle, arkadaşlarımızla hoşça vakit geçirelim. İş küreselcilere ve onların beslemesi sözde uzmanlara kalacak olursa bu dünyada aldığımız nefes zarar. Seçkin sınıfın dışında kalanların hayvanlar kadar bile bir değeri yok. Kişisel olarak bu küreselcilere en fazla küfredebiliriz. Asıl mücadeleyi devletimiz vermeli. Elbette bu mücadelede devletimizin sonuna kadar arkasında duracağız. Sadece devletimiz küreselcilerle mücadele ediyor mu ya da etmeye niyeti var mı pek emin değiliz…