AKILLI İNSAN DUA ET!
“Akıl bineği, aşkın ayağını attığı yerde aciz kalır ve görülen odur ki dua, en yüksek ifade zirvesini aklın karanlık gecesinin içinde aşk uçuşu sırasında bulur.”
“Tarihte hiçbir millet, duayı terk ederek önceden önceye kendi ölümünü hazırlamadan mutlak bir çöküşe ve zevale uğramamıştır.”
Ve yine der ki: “Dua, en derin etkilerini dua eden insanın ruhu ve fıtratı üzerinde göstererek onu öyle bir geliştirir ki çevre ve kalıtım elbisesi artık ona dar gelmez” Alexis Carrel
Ve Rabbimiz bize şöyle seslenir: “Ey Peygamber! Eğer kullarım sana beni sorarlarsa, şunu hiç unutmasınlar ki, ben İnsana şah damarından daha yakınım. O halde, hiçbir aracıya başvurmadan, doğrudan bana yalvarıp benden istesinler, çünkü bana dua edip yalvaranın yakarışına cevap veririm, onun duasını işitir, uygun görürsem dilediğini kabul ederim. Öyleyse, onlar da benim çağrıma uyup bana iman etsinler ki, böylelikle doğruluk ve olgunluğa ulaşabilsinler.”
Dua yöneliş ve aczi itiraftır. Rabbin huzurunda ne kadar küçük ve değersiz olduğumuzu farkına varma ve bize bu değersizliğimizle değer veren Rabbe durumumuzu arz etmedir. Bir dua formu olsun veya olmasın Allah’a yönelişin en güzel şeklidir dua.
Duanın etkisine inanmayan bir nesil! O kadar gerçekçiyiz ki duanın gücünün farkında bile değiliz. Allah’tan uzak sıkışmış hayatlarımızla her şeyi kendi kendimizin yapabileceğini sanıyoruz. Allah’ın gücünü yok sayarak. Halbuki o ol demeseydi hangi varlık yerinden kıpırdardı ki. Duanın gücünü yani Allah’ın yardımını unutarak Karun gibi her şeyi kendi bilgimizle elde ettiğimizi sanıyoruz.
Etrafımızda ne kadar çok kan dökülüyor. Hemen yanı başımızda insanlar katlediliyor bilmem kimin çıkarı için. Ve biz sadece bu insanlara acıyoruz. Evet dua etmiyor ve sadece acıyoruz veya kınıyoruz. Eskilerin yaptığı şu güzel duayı ‘Allah doğru yolundan ayırmasın seni yavrum’ unutup kınıyoruz ve hatta bizden olmayanın ölümünü istiyoruz. Mazlumlar katledilirken hak ediyorlardı zaten bunlar deyip keyfimize bakabiliyoruz.
Duayı unuttuk azizim duayı. Ağzımız duanın nurundan eksik kalalı biz iflah olmuyoruz. Carrel’in de dediği gibi insanlar duayı bırakmadıkça yok olmazlar. İnsan Rabbine olan inancını kaybedince yok oluyor böyle işte.
Geçenlerde biri namazdan sonra dua etmek istemiyorum. Sanki bir ibadet ettim diye Allah’tan bir sürü şey isteyip karşılık bekliyormuşum gibi oluyor, dedi. Bu masumca bir anlayış olmakla birlikte çok tehlikeli ve zehirli bir anlayış aynı zamanda. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki menfaat diz boyu artık. İnsanlar selamı bile menfaatı varsa veriyor. Böyle bir ortamda bu kadıncağızın söylediği masum. Fakat Allah bana dua edin dediği halde buyruğuna ters düşmek çok daha tehlikeli bir anlayış. Allah-u Teala bizden istememizi istiyor hem de her şeyi. En küçük şeyden en büyük şeye varıncaya kadar. Zaten bu kadar sınırsız istekte bulanabileceğimiz Rabbimiz dışında kimimiz var ki.
İsteklerimiz ve verilen cevaplar. Ali Şeriati diyor ki, Allah kabul etmeyeceği veya imkansız olan duayı kulunun ağzına koymazmış. Onun için dua ettiğimiz şeyler Allah’ın taktirinde olan şeylerdir.
Çok dua etmeli. Çok yalvarmalı Allah’a. Aciziz ya Rab! Halimiz sana açıktır. Sen Müslümanları zalimlerin zulmünden koru. Ya Rab en çok bizi bizden koru. Amin.
Vesselam....