Ah minel aşk!
Kapitalizmin belirlediği ve tüm insanlığın çılgınlar gibi itaat ettiği bu ayın özel günü 14 Şubat…
Malum her aya bir özel gün belirleyip buna bağlı önce bindirim sonra indirimler yapılarak kapitalizmin çarkı döndürülüyor…
İşte bu özel günlerden birisi olan 14 Şubat’a da aşk gibi satın alınamayacak duygularla, hediyelik eşya arayışı içinde cüzdanları boşaltma günü de diyebiliriz…
Biraz uzun bir tanımlama oldu ama idare edin artık…
*
Aslında para gidecek diye mi yoksa yaratılıştan kaynaklı fıtratlarından mıdır erkekler bu günleri biz kadınlar kadar büyütmüyor.
Kutlayanların büyük bir çoğunluğu giden para olsun yeter ki kafam rahat etsin diyerek kutluyor.
Bu yüzden sosyal medyada bu günlere ait paylaşımları görünce aslında erkeğin arka planda ki ruh halini kestirdiğim için bana çoğunlukla komik geliyor.
Yani sandığınız gibi “aa kocası/sevgilisi ne kadar değer veriyor” diye düşünülmüyor.
Bu yüzden bu yazımda kadınlara hitap edeceğim.
Gelin hemcinslerim bu oyunu bozalım, erkekleri azat edelim…
*
Neden böyle olduk? Neden sevgiyi parası olanın ulaşabileceği, parası olmayanın eziyet çekeceği noktaya indirdik?
Çünkü gözümüzle göremediğimiz armağanları algı alanımızdan çıkardık…
Bir sevgilinin varlığının zaten armağan olduğunu unuttuk.
Bir sevgiyi içinde barındırabilme yetisinin, aşk duygusunun kendisinin tek başına bir armağan olduğunu görmezden gelir olduk.
Mesela benim için en güzel armağan eşimin alacağı en pahalı hediye değil.
Sabah işe benden daha erken gittiği halde benden önce kalkıp ben üşümeyeyim, zorluk çekmeyeyim diye arabamı kardan temizliyor ya bundan daha güzel bir “seni seviyorum” deme şekli yok benim için…
Eşiniz / sevgiliniz hasta olduğunuzda size şefkat gösteriyorsa, yorulduğunuzda bir işin ucundan tutuyorsa, ağlayacağınız da bir omuz, sıkıntıya düştüğünüzde arkanızı yaslayacağınız bir sırt oluyorsa bundan daha güzel nimet yoktur benim nazarımda.
Sevgiyi, parası ödenip alınmış bir nesnenin üzerinden anlatmaya, anlattırmaya çalışmayı bırakalım artık.
*
Aşk armağanlarla, güzel sözlerle, çiçeklerle beslenmek, süslenmek ister bilirim…
Biz de süsleyelim...
Ancak bunu 14 Şubat zorunluluğuna indirgemeyelim.
14 Şubat’ta alınan çok pahalı bir hediyedense, sıradan bir günde işten eve dönerken bir yerden koparılıp getirilmiş bir dal çiçek bile daha değerlidir aslında...
Çünkü 14 Şubat gibi psikolojik bir mecburiyet içerisinde getirilmiyor o çiçek size.. Hiçbir baskı olmadan çiçeğin güzelliğini görmüş, aklına düşmüşsünüz demek oluyor.
Marketten alınan bir zeytin bile daha kıymetlidir.
O zeytinin daha ucuzu da vardır ama siz onu seviyorsunuz diye gider öbürünü alır ya da kendi sevdiğini değil de sizin sevdiğinizi alır bunlar hep sevgidir işte..
*
Sevdiğinize, sevginizi nasıl ve ne zaman söyleyeceğinizi dayatıyorlar farkında mısınız?
Öyle zamanlar gelecek ki; işaret edilmeyen, ilan edilmeyen, söylenmeyen hiçbir duyguyu yaşayamayacağız, farkında mısınız?
*
İşte bu bağlamda yazımı, edebi yönünü, kalemini çok beğendiğim Eski Yazı İşleri Müdürüm Hayrettin Atak’ın Sevgililer günü ile ilgili yaptığım bir haberde yazdığı spot ile sonlandıracağım…
“Mecnun’u, Leyla’yı, Ferhat’ı, Aslı’yı ve onlar gibi milyonlarcasını tarihe altın harflerle geçiren yaşamın en güzel duygusu “aşk” kendisini de bir pazarlama aracı haline getiren kapitalist dünyaya karşı hayatta kalma savaşı veriyor. Eskiden insanlar aşk yüzünden acı çekerdi, bugün ise aşk insan yüzünden acı çekiyor.”