Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Ağzını bozma

Ağzını bozma

            Dil, kuvvetli bir zehir de olabilir o kuvvetli zehrin panzehri de… Ya hayrı konuşmak ya da susmak gibi tesirli bir metot sunulmuş insanlarız. Susmanın, beyhude yere laf üretmekten daha evla olduğunu biliyor olmamız lazım geliyor idrakinde değil miyiz?

            Etkili iletişim üzerine kalem tutup yazılar döşeyen kişisel gelişimcilerin “dil” konusuna özel bir bahis açtıkları malum buna rağmen kişisel olarak geliştikçe dilimizdeki iğnenin daha çok acıtmaya başladığını görmezden gelemeyiz.

            Rivayet olunur ki İmam Mâlik'e Yahya İbn-i Said’den ulaştığına göre "Hz. İsa yolda bir domuza rastlar. Ona: "Selametle yoldan çekil!" der. Yanında bulunanlar: "Bunu şu domuz için mi söylüyorsun?" diye sorarlar. (O ise domuz kelimesini diliyle telaffuz etmekten çekindiğini ifade eder ve "Ben, dilimin, çirkin şeyi söylemeye alışmasından korkuyorum!" cevabını verir." Dilin çirkin söylemesinden değil çirkin sözü söylemeye bile alışmasından korkan bir zihniyetten bahsediyoruz.

            Dil, güzel şeyleri güzel söylemeli. Bunun ifade edilmediği bir ahlak kitabı, bir adabı muaşeret kitabı bir telkin bir atasözü yoktur. Şiirlerimize bile dilin zehirli oklarından kaçınmak gerektiği girmiştir.

            Sufyan İbnu Abdillah’tan rivayet edildiğine göre; Ey Allah'ın Resulü dedim, "uyacağım bir amel tavsiye et bana!" Şu cevabı verdi: "Rabbim Allah'tır de, sonra doğru ol!" "Ey Allah'ın Resulü" dedim tekrar, "Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup sonra: "İşte şu!" buyurdu. Hakkımızda en çok korkulan uzuv olması tesadüf olamaz. Dilimiz sahip olunması gereken bir kilit gibi olmalı nitekim.

            Onca dil bilsek ne faydası olacak tatlı dili bilmedikçe. Güzel ve hoş söylemek, dile hafiftir de ağır ve galiz küfürler etmek, çirkin şeyleri dile söyletmek dile yük değil midir?

            Neden bu konuyu açtık? Etrafınıza bir bakın, çevrenize, yola, sokağa, eve, barka hele ki gençlerin ağzından çıkanları duyuyor olmalısınız. İnsanlar ne ara bunca çirkin sözü öğreniverdi de artık çoğu sıradan ve normal hale geldi?

            Öğrenci yaşında genç çocuklar bunca kötü ve çirkin sözü, tüm değerleri alt üst ederek nasıl ve kimden öğrendiler? Arkadaşım dediği insana hitap ederken bile ağzını bozarak, cümleye başlıyor. Yolda yürürken duyduğumuz ifadelerden kendi kendimize utanıyor lakin dönüp bir çift laf edemiyoruz. Özellikle gençlerin sosyal medya denen ortamda kullandıkları dilin hiçbir tutar tarafı var mı acaba?

            Diğer yandan, kocaman adamların kocaman ekranlarda birbirlerine karşı kullandıkları dilin en hafifi ile “kaba” olduğunu fark etmiş olmayalım mı? Bu dilin merhametten ve hoş görüden uzak bir yerlere savrulduğu gerçek…

            Çocuklarımıza, gençlerimize küfürleşmenin, çirkin ve kötü söz söylemenin ne dine ne edebe ne değerlerimize sığmadığını ısrarla ve şiddetle haber vermeli, ulaştırmalı, ikaz etmeliyiz.

            "Ey dilim ! Sen benim hem servetimsin hem felaketim. Beni bahtiyar eden de sensin, berbat eden de. " diyen bir Rumi var aramızda…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi